Bölüm 14

1.8K 139 2
                                    

Bölüm 14


Endişe ve korku Lay'in gözlerini kaplarken tek yapabildiğim karanlığa doğru boğuk bir çığlık bırakmak olmuştu.

-Sehun-

Dışardan gelen sesler artarken korku ile Kai'a daha fazla yaklaşıyordum. Lanet olası gümüş kaplı oda yüzünden hiç bir gücümüzü kullanamıyorduk. 

Kai kollarını etrafıma sararken kulağıma sürekli geçeceğini fısıldıyordu. Ama inanın artık pek fazla umudum kalmamıştı.

Bunun için beni suçlayamazdınız. Şuan halimiz pek iç açıcı değildi. Kai'ın vücudunda onu etkisiz hale getirmek için kullandıkları gümüşün açtığı yanık izleri vardı.

Evet geçecekti ama uzun zaman alacaktı. Normaline göre fazla uzun zaman ve acı. Ne kadar acı çektiği gözlerinden belli oluyordu. Fakat o acısına rağmen beni düşünüp rahatlatmaya çalışıyordu.

Tanrı'ya hem ona sahip olduğum için teşekkür ederken hemde bizi burdan kurtarabilmeleri için dua etmekten başka çarem yoktu. 

Duvarlara bile yaklaşamıyorduk. Bir kere denemiştim ve sonucu avucumun içinde oluşan yanık olmuştu.

Bu kadar güçlü ve aynı zamanda bu kadar çaresiz olmak sinir sistemimi daha çok alt üst ediyordu.

Kai'ın kollarında rahatsızca kıpırdandığımda dışarda ki ses dahada artmaya başlamıştı. 

''İyi misin bebeğim?''

Sorusu ile endişeli kahve rengi gözlerine bakarken yavaşça kafamı salladım.

''Sen yanımdasın.''

Onu rahatlatmak için gülümsediğim de en samimi gülümsemesini bana sunup dudaklarımdan ufak bir öpücük çaldı. 

''Sana yemin ediyorum buradan çıktığımızda onları öldüreceğim, hatta abimleride öldüreceğim.''

Espiri yapıyormuş gibi güldüğünde bende ona katıldım. Kesinlikle buradan çıktığımızda abimlere bir şey yapacaktım. Tama belki Luhan'a kıyamazdım ama Chanyeol'e saldırabilirdim. Veya Tao'ya. Suho hyungu hiç saymıyorum çünkü keskin gözleri bile korkudan geri çekilmeme yetebilirdi.

Konuştuklarımız içimde umudun oluşmasına da neden olmuştu aynı zamanda. En azından buradan sağ çıkabileceğimize inanıyorduk.

Sonunda dışarıya iyice kulak kesildim. Odaklandığımda bir sürü ses kafamın içine dolarken ayırt etmeye çalıştım. Sessizlik olduğunda ve ihtiyacım olan ses kulaklarıma ulaştığında gözlerim şaşkınlık ve sevinç ile açıldı. 

Kai odaklanamayacak yorgundu ve benden ona aktarmamı istiyordu. 

Heyecanla kafamı ona çevirdim.

''Kai bu-buradalar.''

Gözlerimden akmaya başlayan yaşlarla Kai yorgunlukla gülümsedi ve yorgun ellerini yanaklarıma getirdi.

''Eww bir vampire göre neden bu kadar hassas oldun sen Hun''

Alaya alırken kızarıp ellerine vurdum ve geri çekildim. Ama atladığımız bir şey vardı. Ya biz burda sevinçten birbirimize bulaşırken onlar dışarda zarar görüyorsa?

Endişe tüm bedenimi kaplarken sabırsızlığım artıyordu. En güçlüleri bizdik ama onlar bizim için savaşıyordu. Kai alnını alnıma dayadı.

''Söyle bana herkes burda mı? Az önce kimin sesini duydun?''

''Kris.''

Tek kelime ile cevap verip tekrar odaklandım ve kimlerin olduğunu öğrenmeye çalıştım. Bizi buraya kapatan adamın yaşlı ve pis sesini duyduktan sonra diğerlerinin fısıltıları ve konuşmalarıda kulağıma geliyordu. 

Şuan sadece konuşuyorlardı. Herşeyden habersiz dinlerken kulağıma gelen yırtılma ve parçalama sesi ile gözlerim irice açıldı. Kai ne olduğunu öğrenmek ister gibi bana bakarken gözlerimi boşluğa dikmiş daha çok odaklanmaya çalışıyordum. 

Sonunda sustu ve odaklanmam için bana zaman verdi. Gözlerimi boşluğa dikmiş bakarken birden Kai'nin abilerinden biri olan Baek'in çığlığını duydum. Kulaklarıma yoğunca ulaşan çığlık sesi ile kendimi tutamadım ve bağırmaya başladım.

''Aman Tanrım Kai onlara yardım etmeliyiz.''

Boğazımı yırtarcasına bağırırken kulaklarımı acı dolu çığlıktan arındırmak için tırnaklarım ile çiziyordum. Ilık kan boynumdan akıp tişörtüme ulaşırken tek yapabildiğim bağırmaktı. 

Sonunda suratıma yediğim ani ve sert tokat ile kendime geldim. Gözlerim normal halini alırken korku ile Kai'a döndüm. Benden bir cevap bekliyordu. Ama bunu nasıl açıklamam gerektiğine dair hiç bir fikrim yoktu. 

Sonunda konuşamayacağımı anlamış ve titreyen bedenimi kaslı kollarının arasına almıştı. Sakinleşmeye çalışırken kendi kendime sayıklıyordum.

''Yardım etmeliyiz. Yardım etmeliyiz. Yardım etmeliyiz.''

Korkunç çığlık kulaklarımda takılmış plak gibi tekrar ederken ne yapabileceğimi düşünüyordum. Ama bulduğum sonuç sıfırdan başka bir şey değildi. 

Sonunda tekrar odaklandığımda duyabildiğim sesler biraz daha uzaktan geliyor gibiydi. Daha boğuk bir çığlık kulaklarımı doldururken bunun Lu hyung a ait olduğunu biliyordum. 

''Bitti.''

Kafamı kaldırıp Kai'a baktım. Bitmişti ve birşeylerin yolunda olmadığına emindim. Bir yanım burdan çıkıp gerçekle yüzleşmek istemesede diğer yarım buradan çıkıp bütün hırsımı atmamı söylüyordu. 

Burdan çıktığımda gerçekten iyi şeyler olmayacaktı. Kai'ın canı yanmıştı, benim canım yanmıştı, hyunglarımın canı yanmıştı ve rüzgardan saatlerce ayrı kalmıştım. Bu benim için oksijensiz kalmaktan farksızdı. İnanın delirmek üzereydim. 

Sonunda hırsla ayaklandığımda ve Kai'a yardım ettiğimde ayak sesleri kapıya doğru yaklaşıyordu. Birkaç dakika geçtikten sonra kapı açılmıştı. Işık ilk başta rahatsız etsede sonradan alışmıştım. Gözlerimi birkaç kez kırptıktan sonra kendime geldiğimde karşımda hyunglar ve o yaşlı adamlar duruyordu. 

Kai'a destek olup yürümesine yardım ederken arkada tarafta yatan Baek ve Tao'yu görünce gözlerim daha fazla koyulaştı. Kai'ı kardeşi Kyungsoo'ya teslim ettikten sonra tekrar Luhan ve Kris'in olduğu tarafa döndüm. Büyük bir nefes alıp attığım çığlık ile öne doğru atılıp Kris'in yanındaki yaşlı herife saldırdım.

Yüzüne attığım pençe ve boynuna batırdığım dişlerim ile etini parçala ayırırken düşünebildiğim tek şey sıcak kandı. Ağzımda bayat bir tat bırakırken derin nefesler alarak emmeye daha sonra yutmadan yere tükürmeye devam ediyordum. 

Etrafım kan gölü olurken diğerleri bana engel olmayıp çıkışa doğru yürüyordu. Sonunda kan kalmadığını anladığımda pençelerimi göğsüne geçirirken kulaklarıma dolan yırtılma sesi hoşuma gidiyordu. 

Açtığım uzun yarıktan son kez atan kalbi ellerime aldım ve yumruk yaparken avucumda ezildiğine emin oldum.

Gözlerim eski halini aldığında son kez nefes alarak havaya dokundum ve dışarıya doğru yürümeye başladım. 

Eski depodan çıkarken korumaya muhtaç Sehun'u arkamda bırakmıştım. Bundan sonra her ne olursa olsun Kai'ı ve ailesini koruyacak Oh Sehun vardı.

Cry For The MoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin