KAİ
Arabayı çalıştırdığımdan beri konuşmuyordu. Son cümlemin kafasını karıştırdığının farkındaydım. Bana soru sorar gözlerle bakmıştı ama ben cevap vermeyi reddetmiştim. Şimdi ise pişmanlığını yaşıyordum. Bu zamana kadar zaten yeterince kafası karışmıştı ve bende hiç yardımcı olmuyordum.
Sadece biraz daha sabretmesi gerekiyordu. Birazcık çok değil. Ona her şeyi anlatmalarını sağlayacaktım. Ailesinden öğrenmesini istiyordum. Aralarını bozmak gibi bir amacım yoktu. Ama onlarda anlatmayı reddederse bu sefer araya girip Sehun’un her şeyi öğrenmesini sağlayacaktım. Ve sonrası gerçekten umurumda bile değildi. Her iki tarafa da bir şans daha veriyordum ve akıllı olan bunu geri tepmezdi.
Düşüncelerimle boğuşurken onu nereye götüreceğime karar vermiştim bile. Şuan peşimize düşmüş olma ihtimallerine karşın Sehun’u korumak adına merkezden uzak ücra bir otele götürme kararı aldım. Bu bizim ilk kez beraber vakit geçirmemiz olacaktı. Ona layık bir yerde kalmayı çok isterdim fakat koşullar bunu gerektiriyordu.
Yaklaşık 2 saatlik ölüm sessizliği içerisindeki yolculuğumuzun ardından hedefe ulaştık. Kendimi yola ve düşüncelere odakladığım için Sehun’un uykuya daldığının farkına varmamıştım. Bu çocuk gerçekten hala ufak bir bebek gibiydi. Ağzı hafif açık, kaşları çatık uyuyordu. Üzerinde ki ayıcıklı pijaması ise Tanrım.
Onu bu halde bile arzulamam yanlış mı bilmiyorum ama kalp atışlarıma ve sıcağa engel olamıyordum. Arabadan çıkmaktan vazgeçip ona hemen burada sahip olmazsam şanslıydık çünkü büyük bir patlama olacağına adım gibi emindim.
Ama her zamanki ciddi tavrımı bürünüp ona zarar verecek şeyler yapmaktan kaçınma kararı aldım. Arabadan çıktığımda hava soğuktu. Soğuk rüzgar tenimi yalarken diğer tarafa geçtim ve Sehun’u uyandırmamaya özen göstererek kucağıma aldım. Kuş kadar hafifti ve ben artık onun güçlü olduğundan bile şüpheliydim.
Otelden içeri girdiğimde etraf sessizdi. Nisan ayında olmamıza rağmen içerisi de soğuktu. Sehun ise bir şeyler mırıldanıp kafasını boynuma iyice gömdü. Gerçekten hiç yardımcı olmuyorsunuz Bay Oh.
Resepsiyon görevlisi biraz tuhaf baksa da odayı ayarlayıp kat görevlisinin bize eşlik etmesi için başıyla işaret verdi. Sakin bir oteldi ve bu işime gelmişti. Fakat kendimi tutamayıp kat görevlisine sorduğum soru beni rezil etmeye yetti.
‘’Odalarınız da ses yalıtımı var mı?’’
Bu patavatsızlık mı yoksa açık sözlülük mü bilemiyorum ama dediğim gibi kendime engel olamadım. Karşılığında ise şaşkınlıkla açılmış gözler ve zorlukla aşağı yukarı sallanan bir kafa karşıladı beni. Bu iyiydi. Gerçekten iyi.
Bana ne olduğunu anlayamıyordum ama Sehun’u ani bir şekilde arzuladığım kaçınılmaz gerçeğimdi. Evet kabul fazla hızlı olmuştu ama olmuştu bir kere.
Sonunda odaya girdiğimiz de onu usulca yatağa bıraktım. Hala istifini bozmadan aynı şekilde uyuyordu ve onu rahatsız etmeye kesinlikle kıyamıyordum. Uyumasına izin verip kendimi banyoya attım. Yanımızda nakit para, kredi kartı ve arabadan başka hiçbir şey yoktu. Yine zekamı konuşturmuştum. Hazırlık yapmadan adam kaçıran ilk zeki bendim sanırım.
Şuan düşünme işinden kendime mola verip suyu ayarladım. Zor birkaç gün bizi bekliyordu ve rahatlamam gerektiğinin farkındaydım. Üstümü çıkarttıktan sonra aynanın önüne gelip kendime baktım. Mutluydum. Bir yanım korksa da mutluydum. Beklediğim zamana değmişti. Sonunda kavuşmuştum diğer yarıma.
Romantik bir herif değildim ama Sehun beni değiştiriyordu. Bunu daha markette karşılaştığımız zaman fark etmiştim. Çok kısa zamandır o da beni tanıyordu ama anında birbirimize uyup sanki kırk yıllık aşıklar gibi olmuştuk. Ve bunun sonsuza kadar sürmesi için elimden geleni yapacaktım.
Duşta yaklaşık 1 saatimi geçirmiştim. Gerçekten rahatladığımı hissedince ise çıkmaya karar verdim. Sehun’un hala uyanmadığını düşünüyordum çünkü ses yoktu. Kıyafetlerimi alıp havluyu belime sararak banyodan çıktım.
Alışkanlığım böyleydi. Duştan sonra hep üzerimi giyinmeden suyun verdiği rahatlıkla ilk önce bir şeyler içerdim. Sehun’da hala uyanmadığına göre alışkanlığımı yerine getirmenin bir zararı olmazdı.
Tabi eğer bundan kesin emin olsaydım. Banyodan çıkar çıkmaz bir çift kahverengi göz bana döndü. Ne yapacağımı bilemez halde elim ayağıma dolaşırken kıyafetlerimi elimde düşürdüm. Elimi kolumu nereye koyacağımı bilemeden Sehun’un gözleri yerine odanın en ufak köşesine kadar bakarken en sonunda tek elimi kapıya yasladım ve diğer elimi ise belime koydum.(umarım anlarsınız pozisyonu).
Gerizekalı ben şuan en tuhaf ve şapşal duruş ile gözlerimi Sehun’a çevirdim. Yüzü kızarmıştı ve oda bana şaşkınlıkla bakıyordu. Bu tuhaf ortamı ancak konuşarak dağıtabildim.
‘’A uyandın mı?’’
Tuhaf ortamı dağıtmak mı demiştim. Unutun bunu. Yatakta oturmuş gözlerini dikmiş bana bakarken uyandın mı da ne demekti? Haklı olarak birden gülmeye başladı. Ben ise kapıdan ayrılıp yataktan en uzak olan tek kişilik koltuğa yöneldim.
‘’Ah hayır hala uyuyorum görmüyor musun? Hatta bu da seni yarı çıplak gördüğüm için benim kirli rüyalarımdan biri.’’
O gülmeye devam ederken ben son cümlesi ilk başta afallayıp sonra koltuktan suratımda ki piç gülümseme ile kalktım.
‘’Birincisi Bay Oh klişe espriniz gerçekten midemi bulandırdı.’’
Ben yatağa yaklaştıkça onun yüzündeki gülüş siliniyordu.
‘’Ve ikincisi madem kirli bir rüyanın içerisindeyiz devamını getirerek sizi uyandığınız da kötü bir ağrı ile baş başa bırakmayalım. Ne dersiniz?’’
Kendin kaşındın Hunhun inan bana bu işi biraz erteleme düşüncesindeydim.
Sonunda yatağın yanına geldiğimde Sehun yatakta iyice gerilemiş korku ve şehvetle gözlerime bakıyordu. İnanın ayıcıklı pijaması bile şuan içimdeki şeytani Kai’yi durdurmaya yetmiyordu. Şuan ki cesaretim tamamen aramızda ki doğa üstü bağın bir yan etkisiydi. Ama onu durdurmak istememem tamamen bana kalmış bir durumdu.
Sonunda cesaretlenmiş olacak ki yavaşça bana yaklaşmaya başladı. Masum bakışları gözlerimi hapsederken dudaklarında ki minik gülüşü fark etmem çok zamanımı almadı. Saniyeler işkence edercesine ilerlerken yatakta tam karşıma gelip dizlerinin üzerinde kalktı. Bu aynı boya gelmemizi sağlamıştı.
Hala gözlerimin içine, ruhumun en derinlerine bakarken dudaklarını bana yaklaştırmaya başladı. Zaman gerçekten slowmotion ilerliyordu ama hızlanıp onu korkutmak ve azgınlıktan kudurmuş bir kedi gibi gözükmek istemiyordum. Bu tamamen özel olmalıydı, tamamen istediği gibi.
Sonunda buluştuğumuz da dudakları dudaklarıma değil kalbime değiyor gibiydi. Öpüşü acelesizdi. Sanki sonsuz zaman bizimmiş gibi yumuşak ve nazikti. Ellerimi beline yerleştirip okşamaya başladım. Gözleri kapalıydı. Pembe göz kapakları titrek bir şekilde hareket ederken dilini dudaklarıma sürtüyordu. Kontrolün bende olacağını düşünürken şuan tamamen onun kokusuna, dokunuşlarına ve tadına esir olmuştum.
Ağzımı açıp girmesine ve beni keşfetmesine izin verdiğimde ellerini ensemde birleştirdi. Destek alıyormuş gibiydi. Sıcak ve ıslak dili ağzımın her köşesine değiyordu. Boğazımdan gelen inlemeyi onun ağzına bıraktım. Dudakları memnun olmuşçasına yukarı kıvrıldı. Onun mutlu olması beni de mutlu etmişti. Belki saçma gelebilir ama öpüşürken gülen çiftler her zaman bana tatlı gelirdi. Ağız suyumuz birbirine karışırken hiçte iğrenmiş gibi değildik.
Sonunda karşı atağa geçmeye karar verip üzerine doğru eğildim. Sırtı yatakla buluşmuştu. Benim çıplak göğsüm onun pijamasına değerken kalbini kendi içimde hissediyordum. Tuhaf bir his omur iliğimi titretti. Kalbi içimde atıyor gibiydi. Hızlı ama bir o kadar telaşsız. Heyecanlı ama bir o kadar kendinden emin.
Ellerini saçlarımı çıkartıp öpüşü derinleştirirken kasıklarımda hissettiğim sertlik tekrar inlememe yol açtı. Aradaki havlu-pijama ve boxer üçlemesi dakikalar ilerledikçe daha çok sinirimi bozuyordu. Sonunda belindeki ellerimi pijamasının iki yanına getirdim ve bacaklarından kaymasına izin verdim. Ve pijama odanın her hangi bir köşesinde nihai yolculuğuna çıkarken ben onun boynuna yöneldim.
Benim olduğunu kanıtlamak istercesine emiyordum. Kırmızı lekeler bırakırken onun tek yaptığı saçlarımı okşayıp altımda kıvranarak inlemekti. Canını yakmak yapmak isteyeceğim son şeydi ama kendimi tadından mahrum bırakamıyordum. Bu aylarca beslenmeyip sonunda en lezzetli kanı tatmak gibiydi.
Boynundaki izler arttıkça gözlerimin şehvetle iyice karardığının farkındaydım. Sonunda oradaki işimi bitirip pijama üstünü çıkarttım. Sehun ise boş durmayıp bu sırada beni öpmeye çalışıyordu. Kollarını kaldırıp çıkartmama yardım etti. Bu sırada alttan kalçasını bana sürtüyor. Boxerının iyice ıslanmasına neden oluyordu.
Küçük pembe göğüs uçları bana muhteşem göz ziyafetini yaşatırken adem elması dikkatimi çekmişti. Dişlerimi adem elmasına geçirdim. Bunu yaparken hiç tereddütlü değildim. Keskin çene hatlarına çıkıp orayı dilimle ıslatıyordum. Ellerim ise göğüs uçlarını taciz ediyordu. Daha fazla şişmelerini istiyordum. Daha fazla ağzıma gelmelerini.
Sonunda göğüs uçlarına yöneldim. Boynu ve çenesi yalamamın etkisi ile parlıyordu. O ise kısık gözler ve yarım açık ağzı ile beni izliyor, sırtımı daha çok okşuyor, penisini kanatmak istercesine kendini bana daha çok sürtüyordu.
Göğüs uçlarını dişlemek daha fazla azmama neden oluyordu. Onu hemen becermek sonsuza dek içinden çıkmamak istiyordum. Bacaklarını okşayıp belime sararken havlu beni iyice rahatsız etmeye başladı.
Göğüslerine her dil atışımda o daha fazla inliyordu. Sonunda dayanamadım ve havluyu belimde çıkartıp diğerlerinin yanına uğurladım. Elimi boxerına atıp onu da çıkarttığımda ağzımın suyunu akıtmaya yetecek yegana varlık gözlerimin önündeydi. Kendimi Sehun’un üzerine yatırıp penizlerimizi birbirine sürtüyordum. Arada o kadar kendimi kaybediyordum ki uçları birbirlerine değiyor zevk sularımızın birbirine karışmasına neden oluyordu.
Penislerimizi derilerini yüzercesine birbirine sürterken Sehun’un sesi ilahi bir melodi gibi kulaklarımı dolduruyordu. Sonunda dayanamayıp dilimle her yerini yalayarak bacak arasına ilerledim.
İzin ister gibi gözlerinin içine baktım o ise bana ufak bir tebessüm sundu. Penisin yarığına dilimi değdirdiğimde beli yay gibi gerildi. Dilimi yavaşça oraya değdirip çekerken oyun oynamamdan rahatsız olmuş gibi mırıldandı. Sonunda ellerimle kavradım ve başını ağzıma aldım.
Küçük bir çocuğun lolipopunu emmesi gibi onu emiyordum. Hepsini ağzıma sokup çıkartırken sandığım kadar küçük olmadığını fark ettim.
Elleri ile saçlarımı çekiştirip ağzımı beceriyordu. Tuzlu zevk suyu dilimin üzerine akarken yumuşak kaygan derisini ısırmayı ihmal etmiyordum. En sonunda yukarı çıkıp dudaklarına öpücüklerimi kondururken nefes nefese sordum.
‘’Bebeğim lube yok biliyorsun istersen bırakabiliriz.’’
Şu pozisyonda aptalca bir soru olduğunu biliyorum ama yapmak zorundaymışız gibi hissetmesini istemiyordum.
‘’Saçmalama Jongin seni hazırlıyorum ve o siktiğimin penisini derhal içime yolluyorsun.’’
Gülümsememi engelleyemeyip yanına uzandım. O ise üzerime çıkıp birkaç kez penisini karnımda göğüs bölgemde gezdirip bacak arama kafasını soktu.
Derin bir nefes alıp gelecek olayı beklerken birden daha nefesimi dışarı veremeden penisimi yalamaya başladı. Siktiri çekip vücudumu kasmama engel olamadım. O ise gülerek dişlerini penisime sürtüyor penisimi daha çok ıslatıyordu. Dilini penisimin ucuna sokuyor resmen beni beceriyordu.
Sonunda hazır olduğumu anlamış olacak ki göbeğime oturup dudaklarıma minik bir öpücük bıraktı. Belinden tutarak pozisyonu değiştirdim. O penisimi beklerken parmaklarımı uzatıp yalaması için gözlerinin içine baktım.
‘’Hadi ama Kai onları değil seni istiyorum.’’
‘’Seni genişletmeden olmaz sevgilim.’’
Söylediğim kelime hoşuna gitmişti ve gözlerimin içine bakarak parmaklarımı yaladı. Sonunda ilk parmağımı içine yolladığımda kulaklarımı çınlatacak derecede bağırıp küfür etti. İnlemeleri arasında bana laf sokmayı ihmal etmiyordu. Ben ise onu telkin etmeye çalışıp ikinci parmağımı deliğine yolladım. Makaslama hareketi yaparken onun sıcak ve kaygan duvarları kasılıp gevşiyor daha çok azmama neden oluyordu. Sonunda üçüncü parmağımı da eklediğimde Sehun kalçalarını kaldırıp parmaklarımı dibine kadar içine aldı. Canı yanıyordu ama belli etmek istemiyor gibiydi.
Sonunda parmaklarımı çıkartıp aşağı eğildim. Ne yapacağımı merak ediyordu. Bacaklarını iyice ayırıp pembe ve genişlemiş deliği ortaya çıkarttım. Muhteşem kokusu burnumu doldururken dilim ile biraz daha genişletip eski yerime geri döndüm.
Penisimin başını birkaç kez deliğine sürtüp sonunda ucunu içeri yolladım. Sıcaklığı beni karşıladığında ağzımdan edepsiz bir inleme kaçtı. Alıştığını fark edince iyice kendimi içine ittim. Yavaş girişlerimi yaparken gözlerime bakıyordu. İstek ve şehvet üzerimizde görünmez bir kalkan oluşturmuştu. Koyu gözleri iyice koyulaşmış siyaha dönmeye başlamıştı. Bunun acıdan olduğunun farkındaydım.
Ama zevk beni de esir almış aynı şekle sokmuştu. Dişlerimin kendini belli ettiğinin bile farkındaydım. Hayvan gibi hırlamalarımız ise buna dahil olmuştu. Boğazımdan kopan yüksek hırlamalar arttıkça kendimi ona daha çok bastırıyordum.
Sehun sırtımın derisini kaldırmak istercesine tırmalarken ben içine daha çok gömülüyordum. Sonunda yaklaştığımı fark ettiğimde elimi onun penisine atıp çekiştirmeye başladım. O ise zevkin doruklarında keskin dişleri ile omzumu ısırıyor izler bırakıyordu. Sonunda büyük bir patlama gibi ikimizde aynı anda boşaldık.
Üzerine yığıldığımda birkaç dakika sadece kendimi ona bıraktım. Gözlerim eski halini almıştı ve Sehun’un da sakinleştiğini sırtımı okşayıp ısırdığı yeri öpmesinden anlayabiliyordum. Sonunda iyice kendime geldiğimde Sehun kıkırdamaya başladı. Kendimi yanına atıp kafamı yastığa koyduğumda ise söylediği cümleler benimde gülmeme neden oldu.
‘’Artık olanlar hakkında konuşsak iyi olur.’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cry For The Moon
FanfictionYüzyıllar boyunca birbirine düşman nesiller yetiştirdi iki aile.Ama bir gün hesaba katmadıkları bir şey oldu.Ay tutulmasının beklenmedik gerçekleştiği o gece, her iki aileden dünyaya birer bebek geldi. Onlara bahşedilen şey bir lanet miydi yok bir...