Bölüm 12
Chanyeol, Kris ve Baek endişeli gözlerini bana çevirirken dudaklarımdan cümleler bir bir döküldü.
‘’Onları bulduk.’’
*Luhan*
Kötü bir şey olacağı zaten belliydi. Gelen arama yakın dostum Xiumin’dendi. Aramaya çıktığımız zaman Xiumin ve ailesi ile de iletişime geçmiştik.
Buraları iyi bilirlerdi ve hatırı sayılır bir ailenin üyesiydiler. Aile ilişkilerimizin iyi olması sebebiyle ve yakın arkadaşım olmasının getirisi ile yardım dilenmekten kendimi alamamıştım.
Ki işe yaramıştı. Çünkü Xiumin’in bağlantıları sayesinde yerlerini bulmuştuk. Normalde buna sevinmem lazım biliyorum ama şuan ağlamak üzereydim çünkü korktuğumuz başımıza gelmişti.
Peşlerinde birilerinin olacağı zaten belliydi. Ama inanın bu kadar çabuk beklemiyordum.
Sehun daha küçücüktü. Tamam belki benim abilik duygularım hala onu bir bebek olarak görüyor olabilirdi. Ama saf bir yapısı vardı.
Annem ve babamın yanından hiç ayrılmamıştı. Durum zaten belliydi. Bu yüzden hiç 2 günden fazla tek başına bir yere gitmesine izin vermemiştik.
Haliyle kendini savunmayı öğrenme gereksinimi ortadan kalkmıştı. Ama şuan hayat resmen gerizekalılığımızı yüzümüze vuruyordu.
Kendini savunamaması tamamen kötü bir şeydi. Eğer öğrenmiş olsaydı şimdi kendini ve Kai’yi kurtarmış olabilirdi.
Evet başları beladaydı ve ben en azından bunu öğrenebildiği için Xiumin’e minnettardım. Yerlerini de bizim için öğrenebilmeye çalışıyordu.
Xiumin aradıktan sonra ve ben olayları arabadakilere anlattıktan sonra direk Xiumin ve Chen’in evine gelmiştik.
Çevreleri biraz genişti ve kesinlikle bulmamıza yardımcı olacaklardı. Şimdi hep beraber toplanmış onların salonlarında gelecek haberi bekliyorduk. Kris kimseyi umursamadan endişeli halimi fark etmiş ve bana sarılmıştı.
Güçlü gözükmeye çalışmasına rağmen onunda telaşlı olduğunun farkındaydım. Ama göğsüne yaslanmak bile bana iyi geliyordu. İçimde ki endişe devam etmesine rağmen elimi sıkı sıkı tutuşu bile inancımı kuvvetlendiriyordu.
Baek ve Chan’de kimseyi umursamadan kol kola oturuyorlardı. Baek’in kafası Chan’in omzundaydı. Bir an tebessüm edemeden duramadım.
Keşke dedim içimden. Keşke bu tablonun sebebi böyle bir felaket olmasaydı da şuan o iki minikte yanımızda olsaydı.
Suçlu bizdik aslında. Ailelerimizdi. Ama Sehun ve Kai’nin hiçbir suçu yoktu. En kötüsü de bu kadar temiz ve günahsız olmalarına rağmen şuan acı çekenin onlar olmasıydı.
Bunları düşünmek beni daha çok geriyor ve daha çok göz yaşına sebep oluyordu. Duygusal bir insandım ve kendimi zor tutuyordum.
Sonunda Xiumin’in telefonu çaldı. Ben endişe ile koltukta dikleşirken Chen koltuğun yanına gelip güç verir gibi omzumu sıktı.
Bu çocuk her seferinde muhteşem gülümsemesi ile insanı rahatlatmayı başarabiliyordu. Omzumda olan elini tutup bende endişe kokan buruk gülümsememi ona sundum.
Sonunda Xiumin telefon görüşmesi yaptığı odadan çıktı ve yanımıza geldi.
‘’Nerede olduklarını bulduk.’’
Tanrım bu yaptıklarını nasıl ödeyeceğimi bilmiyordum. Chen ayaklanıp montunu almaya gitti. Hepimiz ayaklanmıştık. Korku doluyduk ama onları almadan geri dönmeyeceğimize emindik.
Hepimiz güçlüydük. Bir yolunu bulup Sehun ile Kai’ıda oyuna katabilirsek zaten direk kurtuluş elimizdeydi.
‘’Chen bu tehlikeli olabilir.’’
Xiumin Chen’i gelmemesi konusunda ikna etmeye çalışıyordu. Ki haklıydı da onlardan daha fazlasını isteyemezdik. Bu canlarına neden olabilirdi.
Sonunda söylemek istediğimiz cümleler Kris’in dudaklarından döküldü.
‘’Xiu yeterince yardımcı oldunuz dostum. Daha fazlasına gerek yok.’’
Xiumin hızla bize döndü ve yanımıza geldi.
‘’Onlar benimde kardeşlerim sayılır. Her ne kadar Sehun ile vakit geçirmesem de kardeşlerimin kardeşleri benim için değerlidir.’’
Son sözünün bu olacağını biliyordum. Çünkü bir şeye karar verdi mi asla geri döndüremezdiniz.
‘’Çene çalmayı bırakında yola koyulalım.’’
Chen yine pozitif gülümsemesini takınıp yanımıza ulaştı.
Sonunda öğrendiğimiz yere varmıştık. Ama biraz uzakta duruyor ve ne yapacağımızı tartışıyorduk. Birden ortaya çıkmak tehlikeli olabilirdi.
‘’Direk girelim işte yeterince içeride bıraktık zaten onları.’’
Chanyeol yine sabırsızlığı ile baskı kuruyordu.
‘’İçeride neler olduğunu bilmiyoruz Yeol. Geberip gitmek istiyorsan buyur. Umurumda olacağını sanmıyorum ama Kai ve Sehun’u tehlikeye atamam.’’
Lay sonunda sakinliğini bozup çıkışında hepimiz şok olmuş ifadelerle ona döndük.
‘’Vay be Lay seninde duyguların vardı demek.’’
Suho yine Lay ile uğraşıyordu. Tanrı aşkına durum ciddi olmasına rağmen hala nasıl birbirlerine laf sokmayı beceriyordu bunlar!
‘’Cilveleşmeyi kesinde artık işimize bakalım.’’
Kris konuştuğunda ona dönüp göğsüne iyice yaslandım. Yorgundum ve arkama geçmiş ondan destek almamı sağlıyordu.
‘’Tamam olaya zaten bir sıfır önce başlıyoruz. Elimizde Tao var şuan zamanı durdurup onları buraya elimizi kolumuzu sallayarak bile getirebiliriz.’’
Kyungsoo’dan zekice bir yorum gelmişti. Ama unuttuğu bir şey vardı.
‘’Bunu akıl edemeyeceklerini mi sanıyorsun gerçekten Soo. Bu kadar aptal olsalardı zaten baştan işe bulaşmazlardı.’’
Kendimi tutamayıp cevapladım.
‘’Tamam en azından Tao içeride neler olduğunu veya etrafta neler olduğunu anlamamıza yardımcı olabilir.’’
Kris’in önerisi mantıklıydı en azından ne ile karşı karşıya olduğumuzu bilecektik. Kafamla onayladım ve Tao’ya döndüm.
‘’Bebeğim bunu yapmak istemiyorsan..’’
‘’Saçmalama hyung o benimde kardeşim ve inan şuan içeri dalıp bunu yapanların kafasını kopartmamak için kendimi zor tutuyorum.’’
Sonunda herkes Tao’nun gideceğini onaylamıştı. İçeride ne olduğunu öğrenip planımızı veya saldırımızı öyle yapacaktık.
Tao’yu birden görünce endişe ile geri sıçradım. Bu çocuk tam bir kaçıktı. Biz onaylar onaylamaz belli ki zamanı durdurup işini halletmişti bile. Surat ifadesi fazla endişeli değildi. Bu da iyiye işaretti belli ki çok zorlanmayacaktık.
‘’Anladığım kadarı ile onları bir odada tutuyorlar hyung.’’
Gerisinde kolay bir şey gelmeyeceği belliydi.
‘’Olay şu ki bilirsiniz eski bağlamalardan biri yapılmış. Kapıyı kapatanın iradesi dışında açılacağını pek sanmıyorum.’’
Şimdi iş zorlaşmıştı. Kapının kimin iradesi altında olduğu hakkında en ufak bir fikrimiz yoktu. Vampir tarihinde de birkaç büyü vardı ve bu onlardan biriydi.
‘’İstedikleri kan ise seve seve dökmeye hazırım.’’
Sonunda Kris sinirlenmişti.
‘’İçeride yaklaşık 8 kişiler bunların arasından irade sahibini bulmak güç olacak ama sayıca az oldukları için şans bizden yana.’’
Tao’nun cümlesi ile biraz daha rahatlamıştım.
‘’Muhtemelen beni ve Chen’i hesaba katmadılar.’’
Xiumin elini sevgilisinin beline sardı.
Lay oturduğu araba kaportasının üzerinden yere zıpladı.
‘’Başlayalım o zaman.’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cry For The Moon
FanfictionYüzyıllar boyunca birbirine düşman nesiller yetiştirdi iki aile.Ama bir gün hesaba katmadıkları bir şey oldu.Ay tutulmasının beklenmedik gerçekleştiği o gece, her iki aileden dünyaya birer bebek geldi. Onlara bahşedilen şey bir lanet miydi yok bir...