‘’Artık olanlar hakkında konuşsak iyi olur.’’
*Sehun*
Kurduğum cümle ile gülmeye başlaması beni şaşırtmıştı. Tekrar sorularımdan kaçacak sanıyordum ama öyle olmayacak gibiydi. Gülümserken eğilip alnıma bir öpücük kondurdu. Amacını şimdi çözmüşüm gibi gözlerimi kısıp ona baktım.
Aklı sıra beni tekrar öpüp kafamı bulandıracak sonrada sorumdan kaçacaktı. Ama benim bunu asla yemeye niyetim yoktu.
Bir taraftan yanağımın iç kısmını ısırıyor, bir taraftan kıstığım gözlerim ile ona yakalandın bamya bakışı atıyordum. Neden bamya demeyin. Küfür etmek yerine sevmediğim yiyecekleri karşımdakilere hakaret olarak kullanmayı severdim ben tamam mı?
Bu kadar aptalca şeyler düşünüp bir yandan da hala en ciddi halimle ona bakabilmem Tanrı’nın bir lütfu gibiydi. O ise hala ne düşündüğümü anlamaya çalışır gibi gözlerime bakıyordu.
Tıpkı Kore dizilerinde ki gibi uzun upuzun ama bir o kadar boş bakışmamızın ardından yatakta dirsekleri üzerine kalktı.
‘’Konuşacak mıyız yoksa bakışacak mıyız sevgilim?’’
Son kelimesi ile gözlerim kocaman açılırken kıkırdamamı durduramadım. İtiraf ediyorum gerçekten geri zekalı olabilirim. Az önce ciddi olmaya çalışan ben çocuğun bir sevimli kelimesi ile ne konuşacağımızı unutmuş güneşte kalmış Nutella gibi eriyordum.
Sonunda bakışlarıma dayanamadı ve yatakta oturur pozisyona geçti. Ben ne olduğunu anlayamadan yüzündeki sinsi gülüş silinmiş yerini ciddiyet almıştı.
Bende salak bakışlarımdan vazgeçip onun gibi yatakta oturdum ve bağdaş kurdum. Yorganı biraz daha bacaklarıma çekti. Ve kafasını yatak başlığına dayayıp gözlerini bana çevirdi.
‘’Bebeğim konuştuklarımız hakkında ne kendi aileni nede benim ailemi suçlamanı istemiyorum. Çünkü unutma bizi korumak için bu yolu seçtiler.’’
Ne olduğuna anlam veremiyordum. Neden daha olanları anlatmadan böyle bir uyarı yaptığı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ama anladığım kadarı ile hiç güzel şeyler konuşmayacaktık.
Zaten bunu bende beklemiyordum ama en azından şu an içimi kaplayan tedirginlik hissi bu cümlelerinden önce yoktu. Daha fazla meraklanmıştım ve konuşması için iyice ona döndüm.
‘’Bak biliyorum şu zamana kadar kendine ihanet edilmiş gibi hissedeceksin ama yemin ederim sadece bizi korumak içindi.’’
Her ne söyleyecekse sonucunda ailemi suçlayacağım belliydi.
‘’Tanrı aşkına Kai neler oluyor?’’
Bu bir sorudan çok sitem cümlesi gibiydi. Dakikalar geçtikçe meraklanıyordum. Ve olanları bir çırpıda anlatmak yerine beni iyice strese sokuyordu. Karnımdaki kasılmalar olayı iyice berbat hale getiriyordu. Sonunda halimin hiç hoş olmadığını fark edip Sıcak ellerinin arasına tek elimi alarak konuşmaya başladı.
‘’Biliyorsun boynunda ki iz..’’
O derin bir nefes alıp konuşmaya devam ederken tek elim istem dışı boynumdaki ize gitti.
‘’Onun boynunda olmasını annenden doğma olmana bağlamışlardı. Aslında yalan değil ama bazı ek bilgileri sana eksik söylediler. Bebeğim biz vampirlerin yüzyıllar süren tarihinde anneden doğan ilk ve tek vampirleriz.’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cry For The Moon
FanfictionYüzyıllar boyunca birbirine düşman nesiller yetiştirdi iki aile.Ama bir gün hesaba katmadıkları bir şey oldu.Ay tutulmasının beklenmedik gerçekleştiği o gece, her iki aileden dünyaya birer bebek geldi. Onlara bahşedilen şey bir lanet miydi yok bir...