0.0

249 12 23
                                    

   Mike doğuştan zeki olduğunu öğrendiği andan itibaren ders çalışmayı bırakmıştı. Aslında doğuştan zekilikten kastı, ders çalışmayıp tüm sınavları A+ ile bitirmesiydi.

   "Mike, insanlar kış uykusuna yatmıyor." diyerek yorganını açtı Desmond.

   "Hadi ama bugün tatil. Uyumama izin ver." Mike yorganı kafasına kadar çekti. Ergenliğin ilk zamanlarında olduğu gibi uyuma isteği çokça fazlaydı. Ya da öyle mi sanılıyordu? Uyuduğunda saatin 4.34'ü gösterdiğini kimse bilmiyordu sonuçta.

   Desmond iç geçirdi ve yatağa oturarak ona baktı. Ne çabuk büyüdü de ergen oldu... Mike ona bakışları hissedince rahatsızca yerinde kıpırdandı.

   "Baba bakmayı keser misin? Uyuyacak konsantrasyonu bulamıyorum."

   "Yani uyanıksın?" Desmond, gözlüğünü düzeltti.

   "Um..." Mike biraz daha düşündü. Hadi Mike beyni, sen zekisin. Bir cevap vermelisin. "Aslında hayır, uyanık değilim. Henüz içim uyuyor. Ve gözlerim kapalı. Hâlâ hayal dünyasında güzel kızlar görüyor- dur hayır güzel kozalaklar olacaktı onlar. Dediğimi unut lütfen."

   Biraz sessizlik sürdükten sonra Desmond kahkaha attı. Ardından gülerek konuşmaya devam etti:

   "Sana inanamıyorum Mike. Sen kızlara bakıyorsun! Ah gözlerimin önünde büyüdün. Eminim ki aklında bir kız vardır değil mi Mike?" Bu sırada Mike'ın yanına uzanmış onun saçlarıyla oynuyordu.

   Mike, gözleri kapalı bir şekilde gülümsedi. Başını olumsuzca salladı:

   "Henüz yok." Hafifçe kızarmıştı.

   "Henüz yok derken? Yani yakında olacak mı? Sana dostça tavsiye, hayatını platonik aptal bir erkek gibi yaşama. Uyanıksın kalk şimdi. Saat öğleni geçti."

   Bir süre durdu ve iç geçirerek doğruldu. "Tamam, tamam." Saçını karıştırarak yataktan çıktı ve tökezleyerek banyoya girdi.

   Bugün nasıl hissediyorsun Mike?

   "Uykumu aç Andy."

   Soğuk su yüzüne çarpınca irkildi ve başını sağa sola salladı.

   Uykun açıldı Mike. İyi günler :)

   Gerçekten uykumu açıyorsun Andy. Duvardan sürüne sürüne odasına geri geçti ve üstünü değiştirip mutfağa korkuluklardan kayarak indi.

   "Hey baba, hangi okula gideceğim? Riverhaust mı? Yoksa davet edildiğim birkaç okuldan birisi mi?"

   Tabakları masaya koyan Desmond sandalyeye oturdu. "Elbette davet edildiğin okullardan birisi."

   "Teknolojik olarak birçok imkanı olan okulu istiyorum. Oyun yapımcısı olmayı planlıyorum. Tabi eğer imkanımız yeterse. Biliyorsun daha fazla para vermen gerek."

   "O işi halledebileceğimize inanıyorum. Seattle Teknoloji Lisesi'ni istiyorsun?"

   Heyecanla gözlerini açtı Mike: "Kesinlikle! İsmi çok kıyak değil ama okul yakıyor!"

   Önemli olan okulun isim kıyaklığı değildi neyse ki. "Şimdi kahvaltına dön Mike. Aslında bakarsan artık öğle yemeği oldu. Gece kaçta yattın?"

   Elbette 4.30 baba. Ne mi yapıyordum? Video oyunu oynuyordum. Sende denemelisin. Mantıklı bir cevap aramak için beyninin sınırlarını zorladı. "12.30?"

   Kısmen mantıklı olsa da yalanını kendi kendine açığa çıkardı. Hele hele karşısında onu her koşula rağmen kabul eden bir adam varsa.

   "Dur! 12.30 falan değildi. 4.30'ta yataktaydım. Özür dilerim."

   Desmond ona baktı ve Mike'ın önündeki yumurtadan bir çatal aldı.

   "Hm... sanırım Andy'e bunu bildirmeliyim değil mi?"

   "Hey! Biricik yumurtamı ve muhteşem Andy'imizi rahat bırak baba!"

    Desmond güldü. "Ne yapıyordun o saatlere kadar?"

   "Kutsal video oyunları oynuyordum. Okula başvuruya ne zaman gideceğiz?"

   "Neden bu kadar çok heyecanlısın? Yoksa..." düşünür gibi yapıp Mike'a sırıtarak baktı: "Orada güzel kızlar mı var?"

   Mike'ın tek yaptığı aptalca gülmekti. Baba... ne yapıyorsun? "Hayır elbette hey, şu konuyu kapatmıştık sanıyordum."

   Sanıyordum... argh... sanırım bu konu dalga olarak çok açılacak. Ah aptal kafalı Mike.

  "Tamam, bir daha açmayacağım. Şu anlık." Desmond gülümsedi ve kahvaltısına geri döndü. Şu anlık diyerek Mike'ın "henüz yok" cevabına gönderme yapmıştı.

   "Senin yüzünden lezzetli yumurtadan az yiyeceğim."

   "Afiyet olsun evlat."

   Mike göz devirdi. "Sağol. Sana da."

   Kahvaltı bitiminde Desmond ayağa kalktı.

   "Şu okul işini hızlıca bitirsek, ne dersin?"

   "Harika-mükemmel-muhteşem üçlemesini derim."

   Kimi insan büyükannelerinin hediye ettiği geyikli noel kazağını sevmez. Bu durum Mike için farklıydı elbette. Aslında bakarsanız, onun büyükannesi yoktu. Pislik büyükbabası büyükannesini güzelce deşmişti.
O kazağı, yan komşuları olan Emily Teyze vermişti. Emily, 80 yaşlarında, tombiş ama tatlı birisiydi ve Mike ile vakit geçirmeyi seviyordu.
Tatlı, sıcak ama klasik bir noel hediyesiydi kazak.

   Hangi şarkıyı istersiniz Desmond?

   Desmond dikiz aynasından Mike'a bakıp gülümsedi. "The Phoenix. Fall Out Boy."

   Harika bir seçim. İyi günler:)

   Müzik çalarken Mike babasına bakıp gülümsedi. Esprili bir hale büründü ve ön koltuğa doğru başını uzatırken her şey değişti.

  Ansızın bir araba çıkageldi.

Denek-M Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin