0.3

102 5 61
                                    

   Andy... Andy'de böyle sorardı... ama ismimle.

   "Berbat?"

   Dediğiniz kelime algılanamadı. Bugün nasılsınız?

   Nesini anlayamadın! "Ber-bat." Robot yine aynı şeyi söyleyince kötü anlama gelen birçok şey söyledi. Fakat yine robot kelimeleri algılayamadı.

   "İyi hissediyorum?"

   Harika! Güzel bir gün geçirmeniz dileğiyle Denek-M :D

   Aptal makine. İç geçirdi ve Ivy'in dediklerini düşündü. Beyinini kemiren böcekler mi? Yatağın altındaki canavarlar mı? Ne anlama geliyordu ki? Mike bir an yatağın altından korktu ve duvara yakın bir yere sindi. Yoksa bu sadece psikolojik bir baskı mıydı? Derin nefes aldı. En fazla yatağımın altında ne olabilir? Temkinlice kenera eğildi ve başını sarkıtıp yatağın altına baktı.

   Canavar diye bir şey yoktu veya ondan kalma bir iz. Büyük bir rahatlamayla eski yerine geçti ve bağdaş kurup ne yapacağını düşündü. Kapı yok. Rutubet... kutsal kurtçuklar. Pencere yok. Sonsuza kadar burada mı kalacağım? Sadece aptal bir hoşgeldin şakası çıksın istiyorum.

   Tekrardan demire vurulma sesi geldiğinde dolap bir platforma çıktı. Yana kaydı. Gıcır gıcır bembeyaz bir kapı duruyordu. Ve kapı açıldı.

   Sarışın saçını topuz yapmış, dizine kadar gelen lacivert dar eteğin üstüne siyah süslü bir gömlek giyen bir kadın kapının eşiğindeydi. Odaya iğrenerek baktı. Kadın uzun yıllar önce gülmeyi unutmuş gibi duruyordu. Arkasındaki güvenliğe parmak şıklattı. Beyaz takım elbiseler giyen iki adam odaya girdi. Mike onları baştan aşağı süzdü. O güzelim takım elbiselere o kahverengi botlar yakışmamış. Üstelik bir de paçalarını botun içine atmışlar. Euh...

    Kadın bir şeyler mırıldandı ve adamlar kurtçukları eze eze geçerek Mike'ın kollarını tutarak yataktan indirdi. Ayakları yere değince Mike'ın midesi bulandı. Şaka mısınız? Beni yürütmeyeceksiniz değil mi?

    Yürüttüler. Kapıdan dışarı çıktığında derincene nefes aldı. Koridor genişti. Kadın omzunu sertçe kavradı ve hızlıca kendine çevirdi. Hem ayağındaki iğrenç hisle, hem de omzundaki acıyla yüzü iki kat buruştu. Deli.

   "Merhaba Denek-M. Be..." Kadının sözü Mike tarafından kesildi. 

   "Ben Denek-M falan değilim. Benim bir adım var ve o da Mike!"

   Kadın sessizce dinledikten sonra gözünü kapayıp gülümsedi ve omzundan hafifçe tutup aynı boya gelmek için eğildi.

   "Daha yeni olduğun için kuralları bilmediğini düşünüyorum. Ama bir daha sözümü kesecek olursan, canın yanar." Gülümseyerek doğruldu.

   Mike göz devirdi. "Ne kadar canım yanacağını ve sonumun nasıl biteceğini iyi biliyorum. Bunu belirtmene gerek yok."

   "Harika, demek ki sana anlatmamız gereken çok şey yok." Adamlara dönerek ciddi bir ses tonuyla, "Onu odasına götürün ve asıl kıyafetlerini verin. Programı kendisi öğrenebilir." Kadın arkasını döndü ve yürümeye başladı. Boş koridorda topuklu ayakkabılarının sesi yankılandı. Mike rahatlamışçasına adamlara döndü ve ukala bir ses tonuyla sorusunu sordu:

   "Bu kadını sizde sevmiyorsunuz değil mi?"

   Odasına göz gezdirdi. Ortam 1900 yıllarını anımsatıyordu. Yani yaklaşık yüz yıl öncesini. Garipseyerek odaya baktı.

   "Neden 100 yıl önceceki temayı kullanıyorsunuz? Hiç kıyak değil."

   "Kapa çeneni." Kapı kapandı ve odada yalnız kaldı. Oda çokta büyük değildi. Tahtadan yapılma yatak, gıcırdayan parkeler, tahtadan bir çalışma masası ve sandalye, sıradan bir ampul, tahta iki kapaklı bir dolap. Derin nefes aldı ve odayı dolaşmaya başladı. Hiç değilse bembeyaz duvarlar yoktu.

   Pencereyi açıp manzaraya baktı. Pek manzara denilemezdi, aslında hiç denilemezdi. Yıkık dökük bir harabe. Hologram olma olasılığı ne kadardı?

   "Bu işi neden ben yapıyorum Bayan Zed?" Ivy ellerini önünde birleştirmişti ve başını eğmişti. Ne kadar düzgün durursa, aradığı cevabı bulma olasılığı artıyordu.

   Bayan Zed, kalemi masaya sessizce koydu ve koltuğunda biraz kıpırdanarak mavi gözlerini Ivy'ye dikti. Sessizce baştan aşağı birkaç kez süzdü. Ardından ciddi bir ses tonuyla sordu: "Bana bunu neden soruyorsun?"

   "İnsanları yaralamaktan hoşlanmıyorum."

   "Burada kimse bu işten hoşlanmıyorsa ne yapalım? Biz mi yapalım? Emirlerime karşı gelme. Kardeşine ne olduysa sana da olur."

   Ivy başını yavaşça salladı ve sessizce odadan çıktı. Bir süre durdu ve duvara yaslandı. Şimdi koridordaki sessizliğin hükümdârlığı çökmüş, koridora Ivy'in hıçkırıkları hüküm sürmeye başlamıştı.

   Mike yatağa oturmuştu ve kendini sanki geçmiş zamana yolculuk yapmış gibi hissediyordu. Odayı gezmişti ve dolaptan kıyafet takımları çıkmıştı. Hangisini giymeliyim diye düşünmedi. Çünkü hepsi aynıydı. Üzerine bir tanesini geçirmişti. Beyaz bir kaprinin paçalarından sşyah şeritler geçiyordu. Üsteki tişörtün boyu dizinin bir karış üstünde bitiyor, kollarıda dirseğine kadar geliyordu. Tişörtte bir klasik olarak beyazdı. Yakasının tam ortasından siyah bir şerit iniyordu ve arkasında kocaman siyah bir "M" yazıyordu. Yakasında bir barkod vardı.

   Bileklikteki barkod ile uyuşuyordu. Bir nevi tanıma koduydu.

   Ayakkabılarını da giydi ve bağcıkları bağladı. Umarım bu kapının ardında kurtçuklar yoktur. Üstünü düzeltip kapıyı açtı. Yaşıtları, ondan büyükler ve ondan küçükler... Yutkunarak odadan dışarı çıktı ve beyaz koridora bakıp kapıyı kapattı. Şimdi birisine programı sorma vakti. Derin nefes alarak koridorun ortasına attı kendini. Beyaz duvarlar can sıkıyordu ve Mike'ın sinir kat sayısını arttırıyordu. İç geçirdi ve etrafa bakarken birisi hızlıca çarptı. İkisi de yere düşünce birbirlerine baktı.

   "Ivy? Neden ağlıyorsun?"

   Ivy sessiz kaldı ve kalkıp yürümeye devam etti.

   Harika... demek burada yalnız kalacağım.

Denek-M Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin