1.1

62 4 31
                                    

   Ivy kaşlarını çatarak biraz daha kapıya sindi ve  dinlemeye devam etti:

   "Bunu nasıl yapacaksın peki Marul Kafa?"

   "O işi bana bırak. Psikolojiden ve ilaçlardan anlayan benim. İnsanları kandırmakta da üstüme yok."

   Ivy yere baktığında kaçmakta olan bir fare görünce ayağıyla yolu kapatmak istedi. Fakat fare ondan hızlı davranıp kapı aralığından kaçıverdi. Ivy küfür savurdu ve Shalia ile Jacop'ı unutup farenin peşinden koştu. Bir kedi misali yavaşça ve sessizce yaklaşıp farenin üstüne atladı ve tekte yakaladı. Isırmaması için dua ederken kalktı ve ona şaşkınca bakan ikiliye dönüp gülümsemeye çalıştı.

   "Burada ne işin var senin?" dedi Shalia ciddi bir sesle.

   "Şey ben, fare gördüm. Daha sonra bundan hoşlanmayacağınızı düşündüm ve onu yakalamaya çalıştım."

   Shalia biraz süzdü ve başını iki yana salladı. "Eğer bir daha burada olursan sonun kötü olur. Şimdi git. O fareyi de at." Otoriter bir şekilde yürümeye devam ederken topuklu ayakkabılarının sesi koridorda yankılandı. Jacop "Naber?" anlamında göz kırptı ve Ivy'nin saçını karıştırıp salına salına Shalia'nın arkasından yürümeye başladı. Ivy saçını silkeleyerek başını iki yana salladı ve fareye bakarak merdivenlere yöneldi.

   Bir işler dönüyor. Bunu saklamalı mıyım, yoksa söylemeli miyim? Eğer söylersem ve bir bekçi duyarsa bu teyzeme gider ve olay bende biter. Belki güvendiğim birisine... Taylor ve Tim mi? Hayır. Onlar kardeşimin ölüm sebebiydi. Onlar olmaz. Mike? Onu tanımıyorum bile. Doug? Belki hatta evet.

   Fareye döndü. "Sen zekisin." dedi ve koşarak birinci katta açık bir pencere aramaya başladı.

***

   Doug ile Mike pencereden sarmadan dışarı bakarken soğuk rüzgar yüzlerine, kesercesine vuruyordu. Martin horlayarak koltukta uyuyorken, diğer herkeste kendi halindeydi.

   "Burası fazla sıkıcı. Kavga edebilsek her önüme gelenle kavga ederdim."

   "Ne demezsin."

   Mike omzunda hissettiği bir kıpırtıyla sırtını dikleştirip omzuna döndü. Bir fare vikliyor ve hızlı hızlı nefes alıyordu. Mike fareyi omzundan fırlatırken fareyi tutan Ivy'ye çarptı.

   "Alt tarafı bir fare. Amma da korkaksın."

   Doug gülerek araya girdi. "Kedi olalı bir fare tuttun ha Ivy."

   Ivy samimice gülümsedi ve miyavladı. Bu da deli çıktı. Mike içinden kendi kendine konuşurken duvara yaslandı. "Fareyi ne yapacaksın?"

   "Öldürmem gerek. Bayan Zed öyle söyledi. Buradan dışarıya fırlatırsam ölebilir. Hem toprak için yararlı olur."

   Mike omuz silkti. "İyi at hadi."

   Ivy pencerenin dibine geçti ve kolunu gerebildiği kadar gerip fareyi uzağa fırlattı. Fakat biraz fazla fırlatmış olmalı ki, eğer Mike ile Doug Ivy'nin omuzlarından tutmasaydı o da ölüm yoluna gidecekti.

   "Sen dört ayak üstüne düşemezsin." dedi Mike Ivy'nin omuzlarından ayrılırken. "Ciddi misin? Bunu bilmiyordum. Aydınlattığın için çok teşekkür ederim."

   Mike göz devirdi. "Bak beni neden terslediğini bilmiyorum ama ağıra kaçmaya başladı."

   Ivy duraksadı. "Özür dilerim ama seni tanımıyorum bile."

   "Tanışalım?" Ivy bir kaşını kaldırarak Mike'a baktı.

   "Neden tanışmak istediğini sorabilir miyim?"

Denek-M Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin