Mike derin bir yalnızlık çukuruna düşmüşken, birisi omzuna hafiften dokundu. Büyük bir mutluluk hissine kapılan Mike, sonunda yalnız değilim diyerek arkasına döndü. Platin sarısı saçlara sahip bir kız ile erkek ona gülümsüyordu.
Erkek ondan iki kafa uzundu. Kızla aynı boydaydılar. Birbirine benziyorlardı. Kardeş oldukları kaçınılmazdı. Ne çok şişman, ne de çok zayıftılar. İkisi de gülümsüyordu. Kız elini uzatarak konuşmaya başladı: "Merhaba ben Taylor, abim ise Tim. Yeni olmalısın."
Mike paranoyak olduğunu kabullendi. Gülümsemelerinden rahatsız olmuştu. Bu berbat yerde nasıl gülünebilirdi ki? Yoksa... onlar deli miydi?! Gülümseye çalışarak elini sıktı.
"Ben de Mike."
Tim, eğilip kulağına fısıldadı: "Cehenneme hoşgeldin Mike."
Bu cümlenin onu rahatlatacağı, aklının ucundan geçmezdi. Fakat Mike kendini rahatlamış hissediyordu. Delireceğim gibi hissediyorum.
"H...hoşbuldum. Hey, buradaki herkes buradan nefret mi ediyor yoksa sadece siz falan mı?"
"Herkes."
"Yalnız olmamak güzel."
"Burada kimse yalnız değil. İnsanlarla takılmıyorsan elbette bir böcek ya da fare peşine düşer."
Taylor yüzünü ekşitti. "Hey Tim, iğrençleşme."
Tim pek Taylor'ı takıyor gibi gözükmüyordu. İstifini bozmadan Mike ile konuşmaya devam etti.
"Buradan falan çıkamaz mıyız yani? Kaçmak falan? Veya aksiyon filmlerindeki gibi başlarına bulduğumuz silahlardan dayayıp onları tehtid etmek falan?"
Tim güldü. "Sen çok fazla aksiyon filmi izlemişsin. Burada çıkış falan yok." Başını iki yana sallarken saçları sağa sola süzüldü.
"Ama umut var." diyerek araya girdi Taylor.
Umut gerekli.
"Pekala Mike, bizimle yemeğe katılmak ister misin? Bu sırada sana yolumuz üstündeki yerleri anlatırım." Mike başını aşağı yukarı salladı. "Teşekkürler Tim."
Üçü beraber koridorlardan geçerken, Tim önlerinde bir rehber gibi davranıyordu. Taylor'ın yüzünden eksilmiyordu gülümseme.
"Pencerelerden dışarının ne kadar berbat olduğunu görüyorsun."
"Kör olmak isterdim."
Taylor güldü. Tanrım şu kız ne kadar rahat.
"İşkence odalarından bahsetmiş miydim?" dedi Tim.
"Öyle... odalar mı var?"
"Tabi. Deneyler orada yapılıyor. Biz oralara daha çok cehennem karesi deriz. Odalar kare şeklinde de."
"Ne tip deneyler ve işkenceler var? Yani yüzünüzde, vücudunuzu gördüğüm kadarıyla işkence izine rastlamadım."
"Ah sen fiziksel şiddet olarak düşündün. Ama bir insana yapabileceğin en büyük işkence ne biliyor musun?" diyerek araya girdi Taylor.
Beynini kullanma vakti Mike! Göster kendini!
"Psikolojik baskı?"
Taylor gülümsedi ve başını hafifçe yana yatırdı. "Doğru!"
Bir akıl sağlığım yerindeydi. Şimdi onuda mı alacaklar?
"Pekala. Demek akıl sağlığımızı bozmayı çok istiyorlar. Siz de mi deneylere giriyorsunuz?"
"Elbette! Çok eğlenceli geçiyor." Taylor etrafında döndü ve kıkırdadı.
Bunlar delinin ta kendisi!
***
Bir okulda yemekhaneler nasılsa, burada bulunan yemekhane de öyleydi. Ortamdan çıkarılacak şey, burada doksandan az kişinin bulunmasıydı.
Mike Tim'in yanında oturuyor, Taylor ise karşılarındaydı. Tepsisindeki yemeğe tiksinmiş bir suratla bakıyordu.
"Bu da neyin nesi?"
Taylor güldü. Kendisi bir kaşık aldı ve yuttu. "Denemelisin. Tadı enfes."
Berbat bir şarkının güzel nakaratı gibi mi? Bir kaşık alarak ağzına attı. Yüzü soldu, eliyle ağzını kapatarak öğürdü. Buna yemek mi denir lan? Bir de gülerek yiyor!
Tim ve Taylor güldü. "Yemeği beğendi. Şu yüzüne bak." Taylor, bu söze karşılık içtenlikle gülümsedi. "Kesinlikle! Bir kaşık daha almak isteyecek."
Ağzındakini zorla, öğüre öğüre yuttu Mike. "Siz deli olmalısınız. Bu... bu..."
Ivy yanı başlarında soğuk bakışlarla duruyordu. Ve Mike'ın sözünü tamamladı: "berbat bir şey." Neden şu kız hep sözümü kesip tamamlıyor?
Tim ve Taylor sessizleşerek yemeklerine döndü. Ivy ise hiçbir şey demeden Taylor'ın yanına oturdu ve o da yemeğine baktı. İğrenerek kaşığını yemeğin içinde döndürmeye başladı.
"H...hey Iv..." Tim Ivy'e bakıyordu.
"Sessiz ol da yemeğimi deşmekle ilgileneyim. Bu berbat yemek... bunu nasıl yiyorsunuz?" Tepsisini ileri ittirdi.
"Yemek zorunda olduğumuzu hepimiz biliyoruz. Tadı mide bulandırıcı evet, ama aç kalmak daha kötü."
Ivy yeşil gözlerini üçünün üstünde gezdirdi. "Aptallar grubuna yeni üye. Tebrikler. Sizin kaçma hayalleriniz başınıza bela oluyor. Buradan kaçamayacaksınız. Biliyorsunuz değil mi?"
Tim kaşlarını çattı. "Buradan kaçabileceğiz Ivy. Boyun eğmekten başka iş yapmıyorsun."
Mike anlamaz bakışlarını ikisine kenetlemişti.
"Kardeşim de sizinleydi. Aptal düşünceleriniz yüzünden öldü."
Taylor gülümsemeye çalıştı. "Biz ona bir şey yap dememiştik Ivy. Kendisi yaptı."
"Zaten size siz ona öyle dediğiniz için öldü demedim Taylor. Sizin düşüncelerinize takıldı. Afiyet olsun." Masadan kalktı ve tepsisini çöpe atarak ellerini elbisesinin ceplerine soktu. Ardından yemekhaneden çıktı.
"Ona aldırma Mike. Sadece acı çekiyor."
"Yüzünüze vurmak için buraya oturdu değil mi? Bunu hep size hatırlatıyor."
Tim başını aşağı yukarı salladı ve yemeğine döndü.
Sessizlik içinde yemekler bitmişken Mike yüzünün yeşil olduğunu düşünüyordu.
"Her neyse, sana şu deneylerin en önemli kısmını anlatayım. Eğer yan etkin çıkarsa ölürsün. Eğer deneyden sonra olay çıkarsa idama çarptırılırsın. Bu kuralları sakın unutma."
"Ne yani şans oyunu mu oynuyoruz?"
Tim başını salladı. "Oyunda iyi eğlenceler."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denek-M
Science Fiction-Denek-09'un 2. Kitabıdır.- "Oyuna hoşgeldin Mike! İyi şanslar!"