0.2

125 8 20
                                    

   Vay canına, bu mükemmel karşılama için teşekkürlerimi sunarım. Kızın iri yeşil gözlerinden sıyrıldı ve konuşmaya başladı:

   "Neden ki? Yani herkes mutlu ve rahat. Etraf renk renk."

   Kız usanmışçasına iç geçirdi. Elini uzattı.

   "Aptal değilsindir umarım, ben Ivy." Kız ciddilikte profesyoneldi.

   "Ben de... Mike." Mike kızın gözlerinde kalakalmıştı. Ivy elini çekti ve ellerini elbisesinin cebine sokarak onu süzdü. Ardından klasik sorusunu sordu: "Hangisi?"

   "Ölen ya da veren mi?" Bu sırada merdivenlere doğru yürümekte olan Ivy'i takip ediyordu.

   "Aynen. Hangisi?"

   "İkisi de ölü." Mike bu cümleyi söylerden büyük bir derinlikle söylemişti. Maya'ya çok fazla üzülmüyordu ama Desmond... onun için büyük bir kayıptı. Onu gerçek babası olarak görüyordu. Ivy bir süre sessiz kaldı. Ardından merdivenin en üst basamağında durup ona döndü. Bir tesadüf ederi olarak hafif bir rüzgar esti.

   "Şanslısın, en azıbdan bu kişilerden nefret edecek hakka sahipsin."

    Mike yeşil gözlere dalmışken başını iki yana salladı ve Ivy'in dediğine odaklandı.

   "Bak Ivy, neden şanslı olabilirim ki yani? Burası çok mutlu bir yer..." Mike'ın sözü Ivy'in sözüyle kesildi ve Ivy tamamladı: "Gibi görünüyor."

   "Evet kes..." Tekrardan kesilirken Mike içinden küfretti.

   "Lâkin Mike, onlar hologram." İçeri girdiğinde Mike hâlâ orada duruyordu. Arkasına hızlıca döndü. Şimdi bu... bu güzelliklerin hepsi hologram mı? Koşan hologram çocuklar artık ona korkutucu geliyordu. İçini titreme kapladı ve Ivy'i kaybetmemek için içeri daldı. Tatlı bir lobi vardı. Fakat şimdi Mike o tatlılığa kendini kaptıramazdı. Artık tatlı şeylere olan inancını yitirmişti. Gözleriyle etrafı tararken Ivy'i gördü ve yanına koştu.

   "Korktun mu?" diyerek sırıttı Ivy.

   "Senin de bir hologram olamandan korkuyorum."

   "Merak etme. Maalesef ki bir gerçeğim ve dürüstlüğünü sevdim." başını sallayarak gülümsedi.

   Gülüşüne bak... acı çeker gibi...

   "Dur şimdi. Hologram iseler, sende gerçek isen, gerçek insanlar nerede? Neler dönüyor?"

   Ivy ona döndü. Açıkcası bu kadar ses ilaçlar yüzünden beynini çok dolduruyordu. Derin nefes aldı ve onu duvara yasladı.

   "Bak Mike, burası berbat ve korkunç bir yer. Buraya gelmemeliydin, gelmemeliydik. Yatağının altında canavar, beynini kemiren böcekler, senin içini çıkarıp kumla dolduran psikopatlar var burada! Senin üzerinde deney yapacaklar."

   Her şey aile laneti! Kahretsin! Annem ve babamla bir bağın yok ama aynı kaderi paylaşıyorum! Onlar gibi olmak istemiyorum! Lanet olsun! Bu Mike'ı sinirlendirecek derecedeydi. Yumruklarını sıktı ve Ivy'in gözlerine bakıp konuşmaya başladı.

   "Bana her şeyi de, ama sakın "denek" kelimesini bana karşı söyleme!"

   Ivy derin nefes aldı. "Alışsan iyi edersin Mike. Çünkü o kelime ile anılacaksın. Şimdi... seni bayıltacağım için çok üzgünüm."

   Mike daha anlayamadan Ivy yanında biterek garip şekilde, otuz küçük iğne barındıran şırıngayı boğazına saplayarak içindeki sıvıyı enjekte etti. Kenera çekilerek titreyen vücudu ile şırıngayı yere attı ve Mike'a baktı.

   "Bu işi neden ben yapıyorum..."

   Türlü türlü rahatsız edici rüyalar birbirini kovalarken Mike gözlerini yavaşça açtı. Yine bir yatakta uyanıyorum. Harika. Ağrı, sızlama vesaire hissetmediği için yavaşça doğruldu.

   Yirmi yıl öncesinden kalma cızırdayan bir ampul dışında hiçbir ışık kaynağı yoktu. Aslında, ışık kaynağı da denilemezdi. Üstü oldukça kirliydi ki, yetersiz kalıyordu aydınlatmaya. Mike etrafta ne gibi psikopatlıklar var diye merak etti. Odada pencere yoktu. Kapı bile yoktu sanki. Üstüne baktı. Kıyafetleri değişmişti. Üstündeki tişörtğn kolları dirseğinde bitiyordu. Kıyak. Duvara dokundu ve o sırada yüzünü buruşturdu. Vıcık vıcık yapışkan duvarlar... İğrenç. Yemin edebilirim ki burada yosun var. Elini çekerken bilekliğini fark etti. Rengi belli olabiliyordu; siyahtı. Siyah deri üzerine işlenmiş bir barkod barındırıyordu bileklik.

   Yavaşça yataktan ayaklarını sarkıttı ve dua ederek derin nefes aldı. Ayaklarını yere değdirdiği an içini titreme sardı. Odadan daha soğuktu zemin. Bir adım atmıştı ki, vıcık vıcık, kımıldayan, küçük şeyler hissetti. Hızlıca geri gitti ve yatağa oturarak ayağını kendine çekerek temizlemeye başladı. Bu da ne? İğrenç!

   Ayağını temizlediğine emin olunca demire vurulma sesi geldi ve hemen ardından etraf aydınlandı. Şimdi her şeyin gerçek yüzü belli olabiliyordu: Beyaz kıyafetler, beyaz yatak örtüsü, Mike'ın tahmin ettiği gibi yer yer yosunla kaplı rutubetli duvarlar, daha kötü olanı ise: zemin. Fayanslar kırıktı ve yerde kımıldayan küçük küçük beyaz şeyler... kurtçuklar.

   Mike öğürdü. Burası Ivy'in dediği gibi berbat bir yerdi. Yatağında durarak etrafa göz gezdirdi. Kapı yoktu. Kapı yoksa nasıl geldim?

   Robot sesi tüm odayı doldururken Mike yerinden sıçradı.

   Merhaba Denek-M, bugün nasıl
hissediyorsun? :)

Denek-M Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin