6

400 26 11
                                    

Bir hafta geçtikten sonra aklından saçma düşünceleri atmak için Emma'dan uzak durmaya karar vermişti. Bu kadar kolay 'avucuna düşmek' istememişti. Tabi bir şey olacak değildi. Adam'ı seviyordu.

Ama yine de garip hissediyordu.

Ve tüm bunları düşünürken ikisinin de kız olmasını hiç garipsememesi homofobik olmasa bile garibine gitmişti.

Emma'dan uzak durmaya karar vermesine vermişti ama Emma ondan uzak durmuyordu işte. Ve bu işleri istemediği kadar zorlaştırıyordu.

Ve o gün kapısına dayanmıştı.

"Ne oldu yine?" Bunalmış bir surat ifadesi takınmıştı ama taşikardik gibi hissediyordu. Kalp atışları hızlanmıştı.

"Dışarı çıkıyoruz."

"Benim haberim yok bundan? Nereye? Lütfen saçma sapan bir yer söyleme." Omuzları düştü. Saçma sapan bir yer söyleyecekti. Ruth sıkıntıdan ofladı. "Herneyse. Nereye olduğunu söyle sadece."

"Orası sürpriz." Gülerek Ruth'u evden çıkardı.

"Dursana!" Şaşkınlıktan Emma'nın sıktığı (ve acıttığı) kolunu çekememişti. "Üstümde pijama var, manyak mısın?!"

"Gideceğimiz yerde çok insan yok."

Bu, nedense Ruth'u germişti. En azından pijaması çok pijamaya benzemiyordu. Gri, uzun bir elbiseydi. Gecelik.

Emma cebinden araba anahtarları çıkartırken siyah bir BMW'nin önüne geldiler. Emma kıza son kez bakıp arabaya girdi, Ruth'da onu takip etti.

"Gideceğimiz yer sana sürpriz olacak. Demiştim galiba." Güldü. "Seveceksin. Eminin." Ruth, Emma'nın kararlılığından etkilenmişti. Adam olsa sürekli planladığı yer gibi (nereyse artık) yerler hakkında üstü kapalı sorular sorar Ruth'un nasıl tepki vereceğini kestirmeye çalışırdı. Kocasında biraz özgüven eksikliği vardı.

"Seveceğimden bu kadar emin olduğun yerin neresi olduğunu gerçekten çok merak ediyorum Emma." Ruth'un yorumu üzerine arabada bir sessizlik oldu. Ruth, arada Emma'yı mimiklerini incelerken kızın kendi kendine güldüğü gözünden kaçmamıştı ama bir şey demedi.


Yaklaşık bir saat sonra, ormanın ortasından geçerken Ruth sıkılmaya başlamıştı, gidecekleri yerin bu kadar uzak olması hayra alamet değildi. En azından onun için.

O sırada sıkılan her insanın yapacağı şeyi yapmaya karar verdi: Yanındakini süzmek. Bu çok hoşuna giderdi. Genelde dikkat çekici bir karşı cins yanına oturduğunda yaptığı eylemi Emma'nın üzerinde uyguladı. Kız mavi bir kot, üzerine bol beyaz bir tişört giymişti. Tişörtün sağ kolu omzundan düşüyordu ve tam dikiş yerinde BE THE LEGEND yazıyordu. Ayakkabıları (binmeden önce görmüştü) columbia markaydı ve tamamen siyahtı. Üzerindekiler fiziğini belli ediyordu ama kesinlikle rahatsız edici durmuyordu.

"Geldik, Ruth. İnebilirsin artık." Onu süzerlen yolu takip etmemişti. Arabadan inip nereye geldiklerine baktı.

Şelale başına gelmişlerdi. Seslerden anlamıştı. Şelaleye biraz daha yakın olabilmek için hızlı adımlarla kenarına geldi.

"Dikkatli ol!" Ruth o kadar hızlı gelmişti ki Emma arkadan koşmak zorunda kalmıştı. Uzun boylu olmanın faydaları.

"Beni buraya getirdiğine inanamıyorum,insan bir haber verir! Mayomu getirirdim." Somurttu. Emma şaşkınlıkla ona baktı. "Burada yüzemezsin ki! Atlayacak mısın?" Ruth omuz silkti. "Aşağı inerdik."

Emma cevap vermeyip şelaleden aşağı baktı. "Clara'yla bir yere gidememiş olabilirim ama en azından seninle buraya geldim. Ha? Ne dersin, bence fena değil."

"Hatta daha iyi."

Emma güldü. "Bu kadar mütevazı olma lütfen." Sırıtışını tutmaya çalışıyordu Ruth.

Bazen konuşmamak, Ruth'un daha çok hoşuna gidiyordu. Özellikle Emma gibi özel insanların yanında.

Emma da bir şey vardı ama ne olduğunu anlayamıyordu. Kimyaları tutmuştu. Bu çok güzeldi ama istediği anlamda değildi. Tuhaf hissediyordu çünkü bu hisler, herneyseler, onun için yeniydi. Ve bunların şimdi olması şansızlığının yüzüne vuruluşuydu sanki.

"Clara için üzgünüm." Bunu söyleme zorunluluğu hissetmişti. Emma gözlerini devirdi ama nir şey demedi.

"Bunu şimdi..."

"Senin düşünmen gereken konular değil bunlar." Emma kafasını çevirip ufka baktı. "Seninle burada olmak beni mutlu hissettiriyor. Ama aynı zamanda yasak bir şey yapıyormuşum gibi hissediyorum." Ruth'a döndü, göz göze gelmişlerdi şimdi. Emma fısıldadı. "Sen de öyle hissetmiyor musun?" Ruth başıyla onayladı.

Emma gülerek önüne döndü. Emma'nın sürekli gülmesi hoş bir davranış gibi geliyordu Ruth'a. Normalde sürekli gülenlere yalaka ya da yavşak derdi, sanki kötü bir şeymiş gibi. Ama Emma'nın gözleri zekayla parlıyordu resmen. Zeka değilse de sinsilikle en azından. "Seninle takılırken bazı şeyleri... düşünmek yasak, evet."

Son kez ona döndü. "Ama bunu sürekli yapabilirim."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
the world's vessels // gxg Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin