"'Aileni çağırıp bir mangal yakmaya ne dersin?' dediğinde bunun başıma bela olacağını tahmin etmeliydim." Adam mutfağa girerken karısıyla laf dalaşına girmeye çalışıyordu ama Ruth ona pas vermiyordu. "Bazen seni dinlememem lazım."
Adam'ı yumuşatmak için yanağından öptü. "Beni dinlemeyeceksin de kimi dinleyeceksin?" Kesinlikle kavganın sırası değildi. Adam biraz yumuşamıştı, yüzü gerginliğini kaybetmişti ama hâlâ sinirliydi.
Bahçeye (Adam özellikle bahçeli ev istemişti, bahçe işleriyle uğraşmayı severdi) on kişilik bir masa kurmuşlardı ve salata hariç her şey hazırdı. Herkes kendi halinde takılıyordu. Ruth o ortamda biraz yabancı hissediyordu çünkü kendi kanından kimse yoktu ama yeni ailesine soğuk davranmak istemiyordu. Zaten mangal yapmak istemesinin nedeni Stuart ailesi ile yakınlaşmak değildi.
Emma Stuart'ı tekrar görebilmekti.
Bunu ne kadar kendine itiraf etmek istemese de.
"Salata da hazır! Etleri pişirmek uzun sürer diye geç başlamıştım. Biraz fazla geç oldu." Gerald ve Emma buna gülerken Julie ve diğerleri burnunu kırıştırarak baktı. "Hiç mangal kültürü olmadığı nerden belli!" Diye bir laf attıysa da Ruth yengesine bir şey demedi, diyemeyeceğinden değil ortalığı karıştırmak istemediğinden.
"Adam, salatayı uzatır mısın?" Hızla salata tabağına Emma'ya verdi ve ellerinin değmemesine özen gösterdi. O sırada çaktırmadan kuzenine bakarken onun karısına göz kırptığını gördü. Ruth'a dönünce onun kızarmış bir şekilde güldüğünü fark etti. İstemsizce huzursuzlandı.
Adam'ın annesiyle babası ölmeden hemen önce hayatına giren kuzeni Emma ve Adam'ın arası oldum olası çekişmeliydi. Lakin -Adam'ın anlayamadığı bir nedenden dolayı- Adam evlendiğinden beri daha çekişmeliydi araları. Yavaş yavaş aklına bir düşünce düşüyordu ama bu gerçek olamayacak kadar imkansızdı.
Karısı eşcinsel olamazdı. Geçmişleri yalan olamazdı, o zaman neden onunla evlenmişti?
Paranoyaklaşıyordu.
🔆
Ruth'un yaptığı salatayı sadece Emma ve Gerald yemişlerdi. Adam bile dokunmamıştı salataya ama bu genç kadını pek bozmadı.
Emma tuvalete gitmek için kalkıp gitti. Ruth da o gelene kadar sıkılacağı için mutfağa gidip ikinci bir çöp tabağı alacağını söyleyip masadan kalktı. Tam göremese de Adam'ın göz devirdiğini ucundan fark etti.
Tam mutfağa girerken Emma (başka biri olamazdı zaten) kolundan çekip yukarı kata çıkardı onu. Ruth ilk başta irkilse bile sonra gülmesini engelleyemedi.
"Orası o kadar sıkıcı ki!" Eliyle topuzunu sıkılaştırdı. Topuz sivri yüz hatlarını daha da belirginleştiriyordu ve Ruth buna bayılıyordu.
"İstediğin zaman gidebileceğini biliyorsun değil mi?" Ellerini göğsünde kavuşturdu. Emma gülerek gözlerini devirdi. "Ben gitmek değil o insanların gitmesini ve ikimizin yalnız kalmasını istiyorum." Göz kırptı. "Anlarsın."
Ruth klişe bir şekilde kırmak istemiyordu ama elinden gelen bir şey yoktu. Yanakları yanarken ışığı açmamış olmalarına şükür etti.
"Ruth, keşke kuzenimle tanışmadan önce benimle tanışmış olsaydın. Belki o zaman karanlıkta fısıldaşarak konuşmak zorunda kalmazdık." Bir-iki adım atarak Ruth'un dibine girdi. "Gerçi, o zaman da saklanmak zorunda kalabilirdik."
Ruth kaşınmak istemesede içini kemiren soruyu sormaya cesaret etti. "Ne yapıyoruz ki?"
Emma daha fazla kırıtmayıp Ruth'un üst dudağını kavrayınca genç kadın ilk ne yapacağını bilemedi. Kanında olması gerektiğinden fazla adrenalin dolaşıyordu ama sinirden değildi. Bu hissi sonsuza kadar yaşayabilirdi, ama öyle bir şansı yoktu o yüzden çok zaman geçmeden o da karşılık verdi.
Öpüştüler.
Ta ki Ruth'un sevgili kocası yukarı çıkana dek.