Ete Saplanması

863 136 129
                                    

Onlar gittiler
Gelen zamandan bir haber gibiydiler*

Hocanın, "Evet gençler, bugünlük bu kadar. Çıkabilirsiniz," sözüyle sınıfa bir uğultu hâkim oldu. Herkes eşyalarını toparlayıp sınıfı boşaltıyordu. Talha da toparlanıp kalktı ve çantasını sırtına takarak kapıya doğru yürümeye başladı. Kapıdan çıkmak üzereyken ceketini unuttuğunu hatırlayıp aniden arkasına döndü. Dönmesi ile de durması bir olmuştu çünkü karşısında o vardı.

Mahide, Talha'nın aniden dönmesinden ürkerek afallamış ve istemsizce bakışlarını kaldırıp onunla göz göze gelmişti. Çekinerek bakışlarını kaçırdığında kalbinin hızlı attığını fark etti. Zaten etrafta o varken hep kalbi hızlı atıyordu... Hatta etrafta olmasına gerek yoktu, zihninde olması dahi yeterliydi bunun için.

Bir adım geri çekilip Talha'ya yol verdikten sonra kocaman adımlarla sınıftan uzaklaşmaya başladı. Yüreğini saran hasreti fark etti. Her gün görse de birini özlemek neymiş, öğrenmişti hayretle. Talha da ondan farklı değildi, hatta çok zorlanıyordu gözlerini ondan uzak tutmak için. Gözlerini bile uzak tutmak zorken, kendini uzak tutabildiğine şaşıyordu. Ama olması gereken buydu. Sevdiği için bunu yapmalıydı ve sevdiği için bunu yapıyordu.

Dersten çıkıp çarşıda dolandı biraz, iş arıyordu fakat yine eli boş kalarak eve gitti. Bugün yorgun hissediyordu kendini, koltuğa uzanıp tavanı seyretmeye başladı. Üniversitede üçüncü yılı da bitiyordu neredeyse. Zamanın ne kadar çabuk geçtiğini düşündü. "Üç yıldır buralardayım, neredeyse her köşede bir anı var. Zaman işte ne yapacaksın, akıp gidiyor."

Telefonun sesi odaya dolunca yattığı yerden kalkarak sehpanın üzerindeki ev telefonuna yaklaştı. Abisi almıştı telefonu da. Onun hakkını nasıl ödeyeceklerini bilmiyordu. Hem annelik hem babalık yapmıştı kendilerine. Bu evi almış, okumalarına destek olmuş, düşünce ellerinden tutmuştu.

Telefonu kulağına götürdü. "Efendim?"

Karşıdan gelen ses kardeşine aitti. "Abi nasılsın? Ne yapıyorsun?"

"İyiyim aslanım, uzanıyordum. Sen nasılsın?"

"Bilmiyorum abi ya, içimde kötü bir his var sabahtan beri. İyi hissetmiyorum."

"Hayrolsun İnşallah, Yasin."
"İnşallah abi."

Bir süre sessizlik oldu. Yasin sıkıntıyla bir nefes bıraktı dışarıya ve Talha'nın kulağındaki ahize hışırdadı. Talha bu oflamaların dilini biliyordu. "Hayrola Yasin? Bir sorun mu var abicim?"

"Abi ya şey, benim birkaç kitap almam lazım çünkü aldıklarımız bitmek üzere. Sınava da daha var, o süre içinde çözmek için." Talha, sanki Yasin görebilirmiş gibi kaşlarını çattı. "Oğlum, niye eğile büküle söylüyorsun? Ben yabancı mıyım?"

"Yok abi! Ama ne bileyim işte, size sürekli yük oluyor gibi hissediyorum."

"Saçmalama Yasin! Biz kardeşiz. Bu yaşa dek beraber her şeyi hallettik, bundan sonra da öyle olacak. Kitapların için ben sana para yollayacağım en kısa zamanda, tamam mı?"

"Tamam abi, teşekkür ederim. Berat Abimden mektup geldi mi?" 

"Yok, gelmedi iki haftadır."
"Gelirse bana da haber vermeyi unutma sakın."
"Tamam abicim, unutmam. Var mı başka bir isteğin?"

"Yok abi, teşekkür ederim. Sırada bekleyenler var, ben artık kapatayım. Yine ararım."

"Olur kardeşim. Allah'a emanet ol."
"Sen de. Görüşürüz."

Hangi Mevsim'sizlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin