Saplanan

987 129 222
                                    

Yaslan göğsüme sevdiğim
Benim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir
Pas tutmaz benim içim yeryüzü gibidir toprak gibidir
Sen ki bulut gibisin
Ay gibisin güneş gibi bazan*


O gün hava çok güzeldi. Güneş tepede parlıyor, kuşlar cıvıl cıvıl uçuşuyordu... Yusuf amca ve Talha karşılıklı oturmuş, tatlı bir muhabbete dalmışlardı. Yaşlı adam önlerindeki keki işaret etti. "Ye oğlum biraz daha. Yengen yaptı, tabağı dolu geri götürürsem çok kızar."

Talha keke iştahla baktı. Yemek istiyordu ama az evvel yediği üç dilim ona yetmişti. "Yusuf Amca vallahi midem daha alır mı bilmiyorum. Ama tabağı dolu götürmek istemiyorsan kekleri bir kaba koyarız, ben kalanını sonra yerim."

"Tamam o zaman. Hem Yasin'e de götürürsün."
"Olur Yusuf Amcam."

İçeriye Selami Bey girince sohbetleri bölündü, ikisi de ayağa kalktılar. Yusuf Amca, "Hoş geldin Selami. Gel, buyur," derken Talha da "Hoş geldin Selami Amca. Gel böyle otur," deyip kalktı ve ona verdi oturduğu yeri.

"Hoş bulduk. Nasılsınız?"
Yusuf Amca tebessüm etti. "İyiyiz oğlum. Seni sormalı?" "Ben de iyiyim çok şükür. Bizim kızla alışverişe çıkmıştık, bir uğrayayım dedim. O da gelir birazdan, bir şeyler alacakmış. Yakında öğretmen olacak ya, çok heyecanlı. Elhamdülillah tatlı telaşlar bunlar."

"Çok şükür, çok şükür. Küçükken de diyordu zaten 'ben öğretmen olacağım' diye. Az mı defter kalem aldı buradan öğretmencilik oynamak için. Şimdi oyun değil gerçeği için alacak ha! Rabbim ne büyük!"

Talha duyduklarına istemsizce güldü. Selami Bey kendine bakınca gülümsemesini bastırmaya çalıştı ve başını cama doğru çevirip dışarıya baktı. Mahide'nin yeri seyrederek dükkâna doğru geldiğini görünce Selami Bey'e döndü. "Selami Amca, izninle haftaya askere yolcu olduğumu Mahide'ye söylemek istiyorum."

Adam yavaşça başını salladı. "Tamam. Biz Yusuf Amcanla burada oturuyoruz, sen de o alacaklarını hallederken söyleyiver."

"Teşekkür ederim."

Mahide içeriye girip selam verdi. Hepsi selamını aldıktan sonra Selami Bey, "Kızım sen lazım olan şeyleri al, Talha sana yardımcı olsun. Biz Yusuf amcanla burada oturuyoruz," deyip önüne döndü.

Mahide başını sallayıp "Tamam," dedi kısık bir sesle ve adımlarını dükkânın içlerine doğru yöneltti. Talha da ardından gidiyordu. "Neler alacaksın?

Mahide'nin söyledikleri doğrultusunda ona yardımcı oldu. Mahide'nin kolları dolunca "Ben tezgâha götüreyim onları, sen rahatça bak," deyip kendine uzattığı defterleri aldı ve dediği gibi tezgâha koyup geri döndü. Mahide eline bir klasör alırken Talha da cesaretini toplayıp konuştu. "Mahide..."

Mahide ürkek bakışlarını ona çevirdiğinde gözlerini buldu gözleri. Bir şey söyleyeceğini anlamıştı. "Efendim?" deyip kaçırdı bakışlarını ondan. Talha bir yandan raftaki renkli kâğıtlarla oynuyor bir yandan da konuşuyordu. "Sana bir şey diyeceğim. Ben haftaya Mardin'e gidiyorum, askere."

Mahide yutkundu. Boğazına keskin bir acı saplanırken yüreğine de bir şey oturmuştu. Zihnine Berat düştü, ya abisi gibi Talha da dönemezse... Hayır hayır, böyle düşünmeye ve muhayyilesini bin bir senaryo ile doldurmaya gerek yoktu. Kaderde ne varsa başa gelecek olan oydu. Her türlüsü çekilecekti. Susturmaya çalıştı içindeki gürültüyü. Yavaşça başını sallarken gözlerinin dolmasını engellemeye çalıştı. Bunu yapmalıydı, yapsın da istiyordu zaten; görevdi bu, sorumluluktu, borçtu. Sadece ona bir şey olmasından korkuyordu. Ayda bir de olsa göremeyecek olmaya alışamamaktan korkuyordu.

Hangi Mevsim'sizlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin