Çünkü

1.1K 147 114
                                    

Yememiştir hiç kimse
Elinin emeğinden daha hayırlısını*

Dile kolay ama tam yedi yıl olmuştu yuva dedikleri yer, kendilerine yuva olalı. Ve bu ikinci yuvalarıydı, ilk bırakıldıkları bina yetersiz hâle gelince başka bir yere, başka bir binaya taşınmışlardı.

Yasin sekizinci sınıftaydı ve iyi bir lise kazanmak için çalışıyordu. Berat üniversite öğrencisiydi ve hukuk üçüncü sınıftaydı. Talha ise lise üçe gidiyor, seneye gireceği üniversite sınavına şimdiden hazırlık yapıyordu. İstediği yeri kazanması gerekiyordu hayallerini gerçekleştirmek için. Abisi üniversiteyi bitirip askere gidecek, dönünce çalışmaya başlayacak ve Yasin ile Talha'yı yanına alacaktı. Abisi hem okuyor hem çalışıyordu. Talha da abisine destek olmak için çalışmak istese de henüz bir iş bulamamıştı kendine.

Rüyası da tam bu konu üzerineydi, Talha iş buluyordu.

''Talha, hadi kalksana oğlum, hoca geldi.''

"Talha, hadi kalksana oğlum, hoca geldi." Sıraya başını koymuş ve öğle teneffüsü boyunca uyumuş olan Talha, Melih'in sesiyle rüyalar aleminden sıyrıldı. Yedi yıldır değişmeyen bir şey varsa o da Melih, Talha ve Utku'nun dostluğuydu. Aynı liseyi kazanmışlardı fakat Utku başka bir sınıftaydı.

''Ders ne?'' diye mırıldansa da hiç istifini bozmamıştı Talha.

"Edebiyat." yanıtı üzerine uzun bir "Of" çekip kafasını sıradan kaldırdı. Bu kadının dersin yarısında ders anlatıp yarısında da insanları azarlamasından bıkmıştı artık. Senenin başından beri zor sabrediyordu.

Defteri imzalayıp ayağa kalkan hoca tahtanın önünde dikildi ve sınıfa göz gezdirdi.

"Al işte, kime ne laf edebilirim diye düşünüyordur şimdi kesin," diye geçirdi içinden Talha.

"Ooo, günaydın Talha Bey! Dersimiz için uyanmanız büyük şeref, teşekkür ederiz."

Kadının iğneleyici sesi üzerine Talha içinden önce ya sabır çekip sonra da "Al işte, beni buldu," diye geçirmeden edemedi.

"Estağfurullah hocam. Sizin dersiniz olur da uyur muyum hiç?" deyip arkasına yaslandı ve eline aldığı kalemle oynamaya başladı. Talha'nın da bu sözcükleri yarı alayla söylediğini herkes gayet iyi biliyordu nasılsa.

''Bugünkü konumuz fiiller.'' deyip derse başladı hoca. Talha, normalde not alsa da bugün canı elini kıpırdatmayı dahi hiç istemiyordu. Sadece yaslandığı yerden kadını dinlemekle yetindi. Lazım olunca bir arkadaşından alırdı notları.

"Bugünkü konumuz fiiller," deyip derse başladı hoca. Talha, normalde not alsa da bugün canı elini kıpırdatmayı dahi hiç istemiyordu. Sadece yaslandığı yerden kadını dinlemekle yetindi. Dersten sıkıldığı bir sırada sınıfa göz gezdirdi. En arkada oturduğu için herkesi rahatça görebiliyordu. Herkes hocaya odaklanmış, dersi dinliyordu. Zaten aklı olan gık ses çıkarmazdı bu derste. Ve bir arkadaşı bir hata yaparak arkasına döndü, Talha'dan kalemtıraş istedi. Talha henüz kalemtıraşı kıza uzattığında hocanın sesi sınıfı doldurmuştu bile. Radar vardı kadında mübarek!

''Aferin Derya! Dinleme kızım sen dersi, aferin! İsterseniz siz Talha'yla çıkın sohbetinizi edin, biz ders işlemeye devam ederiz.''

Derya saygılı bir kızdı ve kişiliğinden ödün vermeden açıklama yapmaya girişti. ''Hocam, konuşmuyorduk ki.''

''O zaman ya ben körüm, ya ikimizden biri yalancı! ''

Talha artık iyice kızmıştı. Derya da sessiz sakin ve kırılgan bir kızdı zaten, gelmezdi böyle şeylere. Üstelik yalancı sıfatı ve Derya arasında bir ilişki bulmak epey çaba isterdi.

Hangi Mevsim'sizlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin