Sehun...
Luhan'ı birkaç gündür ortalıklarda göremiyordum. Neredeyse 1 yıldır okulada gitmiyordu. Dört gündür evine gidiyordum. Hiçkimse kapıyı açmıyordu. Gelir diye akşama kadar kapısının önünde bekliyordum ama gelmiyordu.
Endişeleniyordum. Korkuyordum. Onu iki kez kurtardım. Her ikiside tesadüfen olmuştu.
Ya yeniden kendini öldürmeye çalışmış olsaydı? Yanında bu sefer ben yoktum. Tesadüf bu sefer benimle değildi. Kendine zarar vermiş ihtimalini düşünürken kafamı iki yana salladım.
Öyle bir şey olamazdı. Eğer ona birşey olsaydı hissederdim değil mi? Böyle şeyleri düşünmemeliydim.
Yine kapısının önünde karanlık çökene kadar beklemiştim. Gelmemişti.
İçimin daraldığını hissediyordum. Ve iyice düşünebilmek için yürümeye karar verdim.
Eğer yarında onu bulamazsam polise ve sahil güvenliğe haber vereceğime dair planlar yapıyordum. Bir yandanda gelmesi için dua ediyordum.
Sıklıkla içimi çekip duruyordum. Aklıma gelen şeyler beynimi kemiriyordu.
Nereye gittiğimi bilmediğim halde ilerlemeye devam ettim.
Önüme çıkan ilk banka oturup gözlerimi kapadım. Rahatlamaya ihtiyacım vardı. Onun soğuk sesini, beni azarlamasını duymaya ihtiyacım vardı. Ona ihtiyacım vardı.
Ard arda iç çekme işimi yapıyordum. Lanet girsin sana Luhan. Beni ne hallere getirmiştin.
Gözlerimi açıp parlayan yıldızları izledim. Onlar Luhan'a benziyorlardı.
Güzel ve rahatlatıcıydı.
Birden olduğum sokaktan birkaç adamın sesleri yükselmeye başladı.
Sarhoş oldukları çok açıktı.
Başımı kaldırdım ve bir daire oluşturduklarını gördüm.
Sanırım beş kişiydiler. Rahatsız edici bir ses tonuyla kahkaha atıyorlardı.
Onların kalın sesleri aksine bir tanesinin sesi ince çıkıyordu.
Bu Luhan'ın sesiydi. Kesinlikle onundu.Adamlara 'Önümden çekil.' gibi birşey söylüyordu sanırım. Yüzlerce hatta binlerce ses arasından onunkini ayırt edebilirdim. Endişe ve korkuyla onlara doğru hızlandım.
Oraya vardığımda adamların Luhan'la oynamaya çalıştıklarını gördüm. Luhan'ı biribirlerine ittirip duruyorlardı.
Luhan'ın aklı pek yerinde gibi durmuyordu. Her an düşecekmiş gibiydi.
Sendeliyordu.
Adamın birini kolundan tutup yan tarafa çektirdim. Dairenin içinde durmakta olan çocuğun bileğini kavrayıp çekiştirdim. Oradan hemen ayrılmak istiyordum. Fakat iç sesim bunun olmayacağını söylüyordu. Lanet iç sesim yine yanılmamıştı. Biri beni durdurmuştu.
Az önce yan tarafa ittiğim adam bana boş boş bakıyordu. Diğerleride arkasındaydı. Dayak yiyeceğim barizdi. Buna hazırdım ama ilk önce Luhan'ı buradan uzaklaştırmalıydım.
Sıkıca tuttuğum eli sayesinde rahatlıkla onu kendime yakınlaştırabilmiştim. Çok yakındı. Birazdan kanlara bürüneceğimi bilmeme rağmen, o yakınımda olduğu için kalbim patlayacak gibiydi. Sanki her an kendime hakim olamayıp onu delicesine öpecekmişim gibi hissediyordum. Bu kadar yakın olması hiç ama hiç iyi değildi. Onu öptüğümü ve ona dokunduğumu hayal etmekten vazgeçtiğimde sonunda konuşabilmiştim.
"Luhan git buradan. Tamam mı? Eve git. Çabuk ol, uzaklaş buradan."
Elini serbest bıraktım ve gitmesi için hareketler yapıp duruyordum. Sonunda hareket etmeyi başarabilmişti. O güvendeydi. Onu bulmuştum. O yaşıyordu. O yüzden birazdan yiyeceğim dayak pekte umrumda değildi.
"Yah sen kim oluyorsunda oyuncağımızı elimizden alıyorsun. Yoksa seninle oynamamızı mı tercih edersin?" Önde duran siyah takım elbiseli adam tek kaşını kaldırmış, alaycı bir ses tonuyla konuşuyordu. Böyle şeylerden hoşlanmıyordum. Ne yapacaklarsa hemen yapmalarını tercih ederdim. Kelime oyunu yapmalarını değil. Daha fazla konuşmalarına izin vermek istemedim. İşlerini bitirmelerini istiyordum. Kaçmadım. Eğer kaçsaydım peşimden geleceklerini ve bu işin dahada büyüyeceğini biliyordum.
" Korktuğun için mi benimle laf ebesiciliği oynuyorsun? Hadi biraz cesaret. "
Elini yumruk yapmıştı. Sinirlenmeye başladığını anladığımda devam ettim. Zaten şu an sarhoş olduklarından onları gaza getirmek pekte zor değildi.
" Ne o? Oyuncağım dediğin çocuk size birşey söylemediği için mi ona gülüyordunuz? Bak ben konuşuyorum ve gülmüyorsun. Eğlendiremiyor muyum sizi? Savunmasız biriyle oynayacak kadar adamsınız." Bacaklarımı hafifçe açıp ellerimi cebime soktum.
Karşımdaki adamın sinirden deliye döndüğünü biliyordum.
Tek bir kelime bile etmeden üzerime çullanmışlardı. İlk önce bir yumruk hissettim yüzümde. Sonra birkaçtane daha. Tekmeler bir belime bir karnıma vuruluyordu. Vurmaya devam ettiler ve ağızımdan kan gelene kadar durmadılar. İşleri bittikten sonra oradan ayrılırkenki gülüşlerinden sonra olan hiçbirşeyi hatırlamıyordum.