26. Bölüm
"Özür dilerim, geç kaldım." Donuk bir şekilde, yaşayıp yaşamadığı dışarıdan bakıldığından seçilemeyen arkadaşının baş ucunda ağlıyordu Kyungsoo.
Soğuktu elleri, bembeyazdı yüzü. Başına sargılıydı, beyaz bir nesne."Ölemezsin!" Soğuk eller, avuçlarının içinde nazikçe tutuluyordu.
Kalbinin henüz yaşadığını belli eden makinanın sesine karışıyordu, Kyungsoo'nun hıçkırıkları.
"Daha beni affetmedin. Uyan, Luhan!" Minik parmaklarının arasındaki yumuşak eli alıp, sarmaladı.
"Bu aptalı bırakmayacaksın, değil mi?" Hiç olmadığı kadar aciz hissediyordu. Korkuyordu, kaybetmekten.
Oturduğu sandalyeyi, Luhan'ın boylu boyu uzandığı yatağa dahada yaklaştırdı. Kurumalarına fırsat verilmeden, yenisi ekleniyordu gözlerindeki ıslak yola.
Boğazındaki yumru nefes almasını zorlaştırıyordu, geçen her dakika. Luhan giderse, ne yapacaktı? Saatlerdir bırakmadığı, uyanana kadarda bırakmayacağı pamuğumsu elin yanına yerleştirdi kafasını. Beyaz battaniyeyi ıslatmıştı, gözyaşları. Elinin tersiyle sildikçe, dahada çoğalıyordu gözlerinden durmadan süzülen sıvı."Gitme.." Sıcak sıvı Luhan'ın tenine temas ettiğinde, güçsüz parmağı hareketlenmişti.
Kyungsoo başını kaldırarak, gözlerini açmak için direndiğini farketti.
"L-Luhan?" Uzun kirpikleri tittremesini sürdürürken, başıda huzursuzca bir sağa bir sola hareket ediyordu.
Kyungsoo korkarak, sandalyesine boş havanın çarpmasına izin verdi. Gözyaşlarını tekrardan mavi bluzuna sildi ve uyanmak için gereğinden fazla çaba sarfeden bedene,
"Doktor, doktoru çağırmalıyım. Sakin ol, hemen geliyorum." diyerek, odadan koşarak çıktı.
Bu sırada Luhan'ın görünüşü buğuluydu. Tüm organlarının biribirinden koptuğunu hissediyordu. Birinin sesini duyuyordu, fakat ne dediğini yada kimin dediğini algılayamamıştı. Sehun'un vurulduğu gece gözlerinin önünden şirit gibi geçti. Bilinci hala yerinde değildi.
~Flashback~
Gözünü alan bir ışık ona doğru geliyordu ve ısrarla basılan korna sesi duyulmuştu. Bir arabanın onlara doğru geldiğini farkettiğinde, Sehun'un yanına çömeldi. Şimdi ağlamanın sırası değildi. Sehun'u yoldan çekmeliydi. Ağır bedeni ne kadar kaldırmayı denerse denesin, güçsüzlüğüne yenik düşmüştü. Bu lanet araba korna çalmak yerine durabilirdi. Fakat yapmıyordu. Neden?
"DUR!" Onlara karşı gelen araca bağırdı, emir verircesine.
Korna susmamıştı o gece. Gittikçe yaklaşan aracın farları, Luhan'ın gözlerini yumassına neden oldu. Başaramayacağını anladığında, baygın sevgilisine dönerek, üzerine çullandı.
Ses ve ışık yaklaştı, yaklaştı ve yaklaştı. 'GÜM'
Birkaç saniye almıştı Luhan'ın kendisini rüzgarla dans ediyormuş gibi hissetmesi.
Hemen ardından sertçe yere düştü. Luhan'ın Sehun'a sardığı kolları, vücudlarına sertçe çarpan araç yüzünden ayrılmıştı.
Bilincini tamamen kaybetmeden önce düşündü Luhan. Aşık olduğu adam ilk önce vurulmuş, sonrada araba kazası yüzünden kanların içinde yüzmüştü. Sehun bu hasarla baş edebilir miydi?Yaşamamayı diledi.
~Flasback end~
Çok geçmeden beyaz kıyafetli üç-dört kişi odaya ayak basmışlardı. Genç hemşire Luhan'ın nabzını kontrol ettikten sonra, doktor Junmyeon cebindeki aletle Luhan'ın gözlerini açtırarak, bakındı.