18

1.3K 74 0
                                    

XiuRis&ChanSoo&......
-Kris-

Bilincim yerine gelmeye başladığında ilk işim yatağın diğer tarafını ellerimle kontrol etmek oldu. Ellerimin Minseok'un yumuşak tenine değmesi gerekirken, hisettiğim sadece soğuk ve boş bir alandı. 

"Minseok?" Uykulu sesimle boş odada sesimin yankılanmasını sağladım. Yerimde yavaşça doğruldum ve etrafa bakındım. Odada değildi. Sabahın köründe neredeydi bu?
Komidinin üzerindeki suyu içerek dudaklarımı ıslattım. Ayaklarımın üzerindeki ince battaniyeyi çektim ve boş zemine... Bir saniye? Buda ne? Ayaklarım yumuşak birşeyin üzerine denk gelmişti. Kendimi biraz daha öne çekerek, yerde yatan küçük bedenle karşılaştım. Aha bunuda kaybettik. Buda mükemmeliğime dayanamayıp çıldırdı. Bu çöreğin burada ne işi var huh? 
Yavru bir çöreğe benziyordu[Y/N; yavru çörek mi olur demeyin var işte]
Bedeni iç tarafa doğru kıvırıktı ve bu onu gereğinden fazla tatlı gösteriyordu. Başının yarısı yatağın altınaydı. Biraz yaramazlık yapmak isteyerek onu korutacak şeyi yaptım.

"ÇÖREEEEK.." Sesimi yükselterek adını söyledim. Ve bunu yaparak koca bir aptal olduğumu kanıtladım. Sıçradı ve kafasını yatağa vurdu. Lütfen ama her mükemmel insan hata yapabilir. 

"Ne? Ne oldu? Hırsız mı?" Acıyla inliyordu ve başını ovuyordu. Aynı zamandada korkmuş görünüyordu. Tanrım! Pekala, gerizekalının önde gideniyim.

"Çok acıdı mı?" Diyerek onu yerden kaldırdım ve kucağıma oturmasını sağladım. Başını vurduğu yere bir öpücük kondurdum. 

"Biraz. Ama neden öyle bağırdın? Birşey olmadı, öyle değil mi?" Sırıttım ve ikimizinde yatağa yatmasını sağladım. Bedenimin üzerinde uykulu bir yavru çörek duruyordu. 
Ben sırıtıyordum ama o bana hala şaşkınca bakıyordu.

"Sadece seni uyandırmak istedim." Kabul etmek gerekirse uyandığında verdiği tepkiler cidden komik ve pahabiçilmezdi. Sadece uyandırmak için bağırdığımı kavrayınca, beni diri diri gömse bile yeridir.

"Bilirsin, genelde birisi sevgilisini uyandırmak istediğinde ona öpücük verir yada kulağına 'Uyan bebeğim' der ama hiçkimse bu şekilde bağırmaz." Göğüsüme iyice yerleştirmişti yüzünü. Sakince cevabını bana sundu. Ne yani kızmamış mıydı?

"Uhm öyle mi? O zaman uzan şuraya. Herşeye yeniden başlıyoruz."

"Huh? Ne?" 

"Uzan şuraya çörek." Kucağımdan onu yatağın sol tarafına uzandırdım.

"Yum gözlerini."

"Ama nede-"

"Sadece yumamaz mısın? Çok konuşuyorsun." Dediğimle gözlerini kapadı.
Kulağına doğru yavaşça yaklaştım ve fısıldadım.

"Uyan bebeğim." Sıcak nefesim onun kulağına değdiğinde titrediğini farkettim. Sesimi duyar duymaz gözlerini açarak gözlerime sabitledi.

"Hayır çörek! Bu kadar çabuk uyanmamalısın. Yum gözlerini." Tatlı homurtularını duymama izin verdi ve gözlerini tekrar kapadı. Yüzümü yüzüne çok yakın bir şekil alana kadar yakınlaştırdım. Onu öpmemi beklediğinden adım gibi emindim. Ama şimdi öküzlük zamanıydı.

"ÇÖREEEEK UYAN." Tekrar sıçradı ve yastığı eline geçirdiği gibi yüzüme gömdü. Kahkaha atarak odadan çıkmayı başarabilmiştim. Ah cidden bu yavru çörekle uğraşmak çok güzel.

Ben koltuğa yayılmış, kanalları değiştirip durduğum sırada çörekte mutfağa inmeyi başarabilmişti. Keskin gözlerimle mutfağa girdiğini kestirdiğimde, yanına damlamıştım.
Musluktan su dolduruyordu ve saf sevgilim yine orada olduğumdan birhaberdi. Yavaşça yamacına kadar geldim. Musluğu kapatacağı sırada kollarımı açtım ve sarılmak için yetindim. Ama sadece yetindim. Birden arkasını döndü ve suyu üzerime fırlattı. Sırılsıklam bir şekilde karşısında duruyordum. O ise kahkahalara boğulmuştu.

"Bay ego, cezanı sevdin mi?" Karnını tutarak halime gülmeye devam ediyordu. Bunu hakettiğimin farkındaydım ama onu bana verdiği cezaya karşılık cezalandırmak istiyordum.
Beni ıslattığı için cezasını çekmeliydi. Kalbimi çaldığı içinde cezasını çekecekti.
Ve o an gülümseme seslerini durduracak şehi yaptım. Ellerini tutarak ıslak T-shirtüme kondurdum. Sinsice sırıttım ve öpüşmeyi başlattım. İlk başlarda şaşırdığından bir karşılık alamasamda, sonradan oda kendini kaptırmıştı. Sabah banyosunu yapmamasına rağmen güzel kokuyordu. Başımı döndürecek kadar güzel. Göğüsümdeki ellerine, ellerimi koydum ve geri çekildim. 

"Şu an ıslak bir şekildeyim ve seninle öpüşüyorum. Dejavu yaşıyormuşum gibi.." Yanakları tatlı bir kırmızılığa büründü.

"Dejavu?"

"O gece. Sen. Ben. Banyo. Yatak." Dahada kızardı ve kendini benden ayırdı. Elleriyle yüzünü kapatarak boğulu sesiyle konuştu.

"Sus artık. Beni çıldırtıyorsun."
________________________

Kyungsoo-

Avucumun içi gibi bildiğim bu yerlere tekrardan ayak basacağımı sanmıyordum. Chanyeol beni buraya getirdiğinde, burasını çok fazla özlediğimi farkettim. Birşeyler içmek için eskiden beraber geldiğimiz kafeye oturduk. Sıradan biryer gibi gözüksede, anılarla dolu aslında. Kahkahalarımız saklı bu yerde. Anılarımız saklı. Chanyeol, ben ve Luhan. Beraber büyümüş olan üç yürek. Anılar başıma vurdukça ağlayasım gelmişti oracıkta. Ama Chanyeol'un karşısında olmazdı. Güçlü olacağıma dair söz vermiştim. Kendimi salamazdım.

"Burasını özlemişim." Dedi içini çekerek. 

"Bende." Gözlerim dolmuştu hafiften. 

"Bir telefon görüşmesi yapıp, hemen döneceğim." Masanın üzerindeki telefonunu avuçladı ve onu duyamayacağım bir yere gitti. 
Ben içeceğimi içmek yerine pipetle oynuyordum. Bu sırada Chanyeol belirmişti hemen dibimde. 

"Artık içmeyeceksen gidelim. Bir ev bulana kadar arkadaşımın evinde kalacağız. Sende yeni arkadaşlar edinmiş olursun." Başımla onayladım. Hesabı ödedikten sonra düz ilerledik. Yürümek iyi geliyordu. Sanki bu şehrin kokusu yıllar öncesiyle aynıydı. Hertaraf biz kokuyordu. Üç eski dost kokusuydu bu. 
Çok fazla sürmeyen yürüyüş büyük bir evin önünde son bulmuştu. Bahçenin iç açıcı bir rengi vardı. Etrafta çiçekler olduğundanda güzel kokuyordu.
Chanyeol tüm gündür bırakmadığı elime biraz daha baskı uyguladı. Bana güç vermek istercesine. Herşey iyi olacak dercesine.

"Geldik. Gergin olmamaya çalış. Wufan cana yakın biridir." Gülümseyerek boş olan elimle 'Fighting' işareti yapmıştım. Bu hareketime kıkırdadı ve kapıyı çaldı.
Nihayet dördüncü çalışta kapı açılmıştı. Karşımda uzun boylu biri duruyordu ve hemen onun arkasındada kısa, tatlı bir çocuk. Onlarda eleleydiler.
Chanyeol'un Wufan diye bahsettiği kişi bizim ellerimize bakarken, Chanyeol'da onların ellerine bakıyordu. Ufak çaplı bir kıkırdama süzülmüştü ikisininde dudaklarından.

"Wufi dostum, şimdi oturup şurada ağlayacağım. Sonunda birini bulmuşsun. Yanlızlıktan ölüp gideceksin diye tahmin etmiştim."

"Chani seni piç, yazık değil mi bu çocuğa? Senin yüzünden erken yaşlanacak. Ben bile sana katlanamıyorken-"

"Ah kes sesini." Demişti Chanyeol ve arkadaşını kucaklamıştı. İkiside sıkı sıkı birbirine sarıldığı sırada, ben ve karşımdaki çocuk izlemekle yetinmiştik. 
Chanyeol beni tanıttı ve ben yavaşça eğildim. Onlarda kendini bana tanıtma işini bitirebildiklerinde, Wufan tarafından salona davet edildik.

Aradan yarım saat geçmişti. Chanyeol ve Wufan biribirini kötüleyip duruyorlardı. Ama kötü bir kötüleme değildi bu. Biribirini sevdiklerinin kanıdıydı aslında.
Komik anılarını anlatıyorlardı. Wufan Chanyeol'un rezil olduğu bir anıyı anlatırken telefonu çalmıştı. Mutfağa gideli iki dakika olmadan geri geldi.

"Çöreğim, bir arkadaşım daha burada bir geceleğine kalıp kalamayacağını sordu. Hayır diyemedim. Sorun olmaz değil mi?" 

"Hayır, sorun değil." Gülümsedi hamstera benzettiğim çocuk.

"O zaman kapıyı açıyorum. Kapının önündeymiş." 
Wufan adımlarını kapıya yöneltti ve açtı. Kapının önündeki beden oldukça tanıdıktı.
Hayır! Lanet! Olsun! 
O anki hisslerimle Chanyeol'un elini fazla sıkmış olacağım ki Chanyeol'da bakışlarını kapıya çevirmişti. Gördüğüyle ayaklandı ve elimi bırakmadan çıkıştı.

"SEN!"
.....................

HunHan.
-Sehun-

"Söylesene doktor, seçmeleri geçebildin mi? Öpüşünü beğendiler mi?" Kapıdan daha adımımı içeriye atmadan soru yağmuruna tutulmuştum. İç çekerek cevap verdim.

"Hayır." Onun yüzünden. Herşey onun yüzünden. Kızı öpeceğim sırada yüzü aklıma gelmeseydi seçmeleri geçebilirdim.

"Öpüşünü beğenmediler mi? Çok iyi bir taktikti oysa.." Tam karşısına sabitçe durmuştum.

"Yapmadım." 

"Öpmedin mi?" 

"Hayır."

"Neden?" Anahtarlarımıda cebimden çıkardım ve ikinci kata ilerledim.

"Aareum uyudu mu?" Konuyu değiştirme çabalırımı başlatmıştım.

"Evet. Söylesene doktor, neden öpmedin?" Senin yüzünden aptal. Bana adımlarını uydurarak, takip etmeyi sürdürdü.

"Beni takip etmeyi bırak."

"Olur ama bir şartla." 

"Hayır Luhan sana nedenini söylemeyeceğim."

"O zaman bende söyletene kadar uğraşacağım." Sülük gibi yapışmıştı koluma ve ısrar edip duruyordu. Nihayet adımlarım odamın kapısını bulmuştu. 

"Gider misin? Üzerimi değiştireceğim." Kapımı açtım ve içeriye adımımı attım. Sorularımı es geçip durdu ve poposunu yatağıma yerleştirdi. Boş boş bakıyordum ona. Sadece saniyeler süren sessizliği, gürültüye dönmüştü tekrar.

"Söylesene doktor, yoksa benim yüzümden mi öpmedin?" Düşüncelerimi falan mı okuyor bu?

"Ne? Hayır!" Sonuna kadar itiraz edecektim. 
Yataktan kalktı ve tam karşımda durdu. 

"Söylesene doktor, sana aşık olabilir miyim?" Bir an zaman durmuştu sanki. Sanki kalbimin karışık duygular yüzünden hızlı attığında çıkan sesten başka tüm sesler yok olmuştu. Bir adım daha öne attı ve elini kalbimin olduğu yere koydu.

"Burası bana ait, yalan mı?" İlk eline sonrada yüzüne baktım. Gözleri nemliydi herzamanki gibi. Dolunaydan bile daha etkileyiciydi onun gözleri. İçine çekiyorlardı beni.

"Saçmalama Luhan bu-"

"Sadece öp beni."

"Huh?" Neler oluyordu buna? İçinde bulunduğumuz durumda neyin nesiydi?

"Yapmıyor musun? O zaman ben yaparım." Ayak ucunda yükseldi dün akşamki gibi. Bir eli hala göğüsümün üzerindeyken, diğer eliyle dudaklarımı okşadı. Neden bunu yaptığını bilmesemde engel olamıyordum heyecanıma, mutluluğuma, duygularıma ve kendime.
Bana santim santim yaklaştırırken yüzünü, gözlerim kapandı kendiliğinden. Saf ve masumluk dolu bir öpücük kondurdu dudaklarıma. Hareket ettirmiyor, sadece baskı uyguluyordu. Boşta olan kollarım belini bulmuştu. Beynimle değil, kalbimle hareket ediyordum. Dokunuşlarımdan cesaret almış olacak ki bir adım daha yaklaştı bana. Yaklaştı, yaklaştı ve yaklaştı. Minik, pamuğumsu ayaklarını kullanarak ayaklarımın üzerine çıktı. O kadar yumuşaklardı ki.. Öpücüğümüz tamamen bir öpüşmeye dönüşmüştü. Şehvet ve aşk kaplamıştı çevremizi. Duraksadı ve ilk önce kendi T-shirtünü sonrada benimkini çıkardı. Çıplak bedenlerimiz okşuyordu biribirini. Biraz daha ayakta oyalandıktan sonra kucağıma kaldırdım onu. Kısa bacaklarını sarkıttı belimden ve öpüşmeyi bölüp, sıkıca bana sarıldı.

"Sanırım sana aşık oldum." Gülümsedim. Belki yıllarca beklemiştim beni farkedebilmesi için ama değmişti. 

"Onu öpemedin çünkü aklına ben geldim, değil mi? Onu öpemedin çünkü burasının sahibi bendim." Diyerek dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu. Gözlerimi yumuk tutmaya devam ettim.

"Burasıda benim." Diyerek boynumu öptü bu sefer. 

"Burasıda." Alnıma değdirmişti mükemmel dudaklarını. 

"Ayrıca burasıda." Burnuma kelebek dokunuşu misali öpücüğünü armağan etmişti.

"En önemliside burası." Eğildi ve kalbimin üzerini öptü. 
Düşmemesi için kollarımı dahada sıkı şekilde kenetledim. Yumuşak elleriyle kapalı olan göz kapaklarıma dokundu. Parmakları yanıyordu sanki. Sımsıcaklardı. İkisinede öpücük kondurdu.

"Gözlerini aç doktor." İtaat ederek açtım gözlerimi. Birsüre biz susmuş, gözlerimizin konuşmasına izin vermiştik. 

"Beni seviyorsun, değil mi?" Ben sessizliğimi koruyordum. O ise cevabı bilmesine rağmen sorusunu sordu.

"Hayır, sana aşığım." Onca zamandır yere bakarkenki gülüşünü geri kazanmak için çabalamıştım. O gülüşü favorim demiştim, hatırlıyor musunuz? Evet, o gülüşü bu gece geri getirmeyi başarmıştım. 
Yere bakarak sırıttıktan sonra tekrar bana baktı. Yüzümü okşuyordu elleriyle. Heran ağlayacakmış gibiydi. Titreyen dudağını ısırdı ve küçük bir gözyaşı süzüldü boynuna doğru.

"Beni kendine aşık ettiğin için teşekkür ederim Sehun. Bana aşık olduğun için teşekkür ederim." Mutluluktanda olsa ağlasın istemiyordum. Gözyaşının yüzünde çizdiği ıslak yola bir öpücük verdim. 

"Ağlama, bundan nefret ediyorum." Başıyla onayladı.

"Artık uyuyabilir miyiz? Uykum geldi." Bebeksi sesi kulaklarımın bayram etmesini sağladı.

"Olur." Dedim ve yatağa kadar onu taşıdım. Ben sağa, Luhan sol tarafa uzanmıştık. 
Elimle çıplak göğüsümü patpatlayarak, buraya yatmasını söyledim. Beni reddetti.

"O gece Minseok senin beline sarılmıştı ve yüzünü oraya yaslayarak uyuyakalmıştı. Bunu merak ediyorum. Yani beline yaslanarak uyumayı." Dediğiyle kıkırdadım. Yüzüne son bir kez bakıp, alnına bir öpücük kondurdum. Yüzümü Luhan'ın zıttına çevirdiğimde hayran olduğum kolları bedenimi sarmışken, yüzüde belimle buluşmuştu. Parmaklarımızın iç içe geçmesini sağladım. Uyumadan önce tek duyduğum ve hissetiğim ise,

"Ve burasıda.." diyerek belime değen dudaklarıydı.

-Fiona-

I Choose To Love YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin