8

1.3K 71 1
                                    

KaiSoo.
-Kyungsoo..-

'Sanırım iki yıl önceydi. Canımı yakmaya ilk o gün başlamıştı. Beni eğlendireceksin dediğinde aklıma beni hergün becereceği gelmişti. Ama bu doğru değil. Beraber geçirdiğimiz iki yıl boyunca bana asla o şekilde dokunmadı. Sadece arada sert öpücükler vardı, daha fazlası değil. Onun bana neden bu şekilde zarar verdiğini o gün onu gizlice izlediğimde anlamıştım. 
O günden sonra iki ay kadar uyuşturucu kullandığına denk gelmedim. Belkide kullanıyordu ama dedim ya ben görmedim. Bundan zevk almasının nedeninin sadece bu olduğunu sanmıyorum. O kesinllikle hasta. Jongin hakkında bilmediğim birşeyler var ve bu beni öldürüyor.'

............
HunHan.
-Sehun..-

Luhan'ın evine geri dönerken sürekli biri beni takip ediyormuş gibi hisediyordum. Arkamı dönüyordum ama kimseyi bulamıyordum. Bu kadar gergin hisetmem normal değildi biliyordum. Sadece bir an önce lanet olasıcanın evine varıp, onu oradan uzaklaştırmak istiyordum. Aslında bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. Fazla zorluk çıkaracağından emindim ama Luhan'ı orada bırakamazdım. Tedirgince adımlarımı ilerletirken, karşıma çıkan evi görünce rahatladım. Sonunda varabilmiştim. Kapısının önünde durdum ve çaldım.
Açmamıştı. Israrla kapıyı dövercesine açılana dek yumruklamıştım.
Kapı açıldı ve aradığım beden tam karşımdaydı. 
Bir an benden önce gelip ona zarar verdi diye o kadar korkmuştum ki..

"Yine mi sen?" Al işte yine soğuk bir ses tonuna bürünmüştü. Cidden bunu nasıl beceriyor? Resmen beynimin ayarlarıyla oynuyor. Aptal sıska şey.

"Gidiyoruz. Yanına birşeyler almak istiyorsan al ve beş dakikaya hazır ol."

"Emredersiniz komutanım." askerlerin selam verme şeklini taklit etmişti.

"Luhan ciddiyim. Gitmemiz gerek."

Gözlerini devirerek,
"Yediğin dayak seni düşündüğümden daha fazla etkilemiş." dedi.

"Cidden ama dayak falan yemedim ben tamam mı? Zorluk çıkarmadan gelecek misin yoksa zorla mı götüreyim?"

"Neler saçmalıyorsun? Oyun oynama yaşını çoktan geçmiş olman gerekmez mi? Neden şimdi birden bire.."-

Sehun onun daha fazla konuşmasına izin vermek istemeyerek omzuna aldı. Bacaklarından tutuyordu ve Luhan'ın üst kısmı Sehun'un beline geliyordu. 

"Çünkü gelmek zorundasın. Şimdi kapa çeneni ve rahat dur."

Yaklaşık beş dakikadır Luhan hiç susmamıştı. Sehun'u bunu yaptığı için onu pişman edeceğini, polise gidip Sehun'un onu zorla kaçırdığını söyleyeceğini ve onu bırakması hakkında binlerce şey söylemeye devam ediyordu. Bir yandanda Sehun'u yumruklamayı unutmuyordu. Şükürler olsun sonunda yardımcısı Sehun'a yardım edebilmek için arabası ile gelmişti. Siyah araba Luhan'ın evine yanaşınca, Sehun arka kapıyı açarak, kucağındaki kızgın çocuğu koltuğa oturttu ve kendiside hemen onun yanına yerleşti. 

"Sonunda gelebildin." dedi sürücü koltuğunda oturan arkadaşına.

"Üzgünüm, trafik biraz sıkışıktı." ikiside biribirine gülümsemişti ve Luhan burnundan soluyordu. Kapıyı açmayı denedi ama nafile. Kapılar çoktan kilitlenmişti.
Sinirden ayağını sallamaya ve tırnaklarını dişlemeye başlamıştı bile.

"Luhan sakin olur musun?"

Luhan birden ona sinirli bakışlarıyla döndü ve ağzına gelen herşeyi saydırdı.

"Sakin mi? Ne sakini? Şu an evimden neden zorla bu arabaya bindirildiğimi bilmiyorum. Nereye gidiyorum bilmiyorum. Neden senin gibi biri bunu yapıyor bilmiyorum. Lanet olsun tamam mı? Lanet."

I Choose To Love YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin