TaoLay&HunHan
-Yixing-Karşımdaki çocuğu sinir etmek için elimden geleni yapıyordum. Ne kadarda kolaydı onu sinir etmek. Kafayı sıyırmış biri olabilir. Fakat içindeki çocuk bağırıyor, orada olduğunu. Hala pamuk şekeri görünce mutlu oluyor, istediği olmayınca ağlıyor, yaralanacağını bilsede bisiklet sürüyor o çocuk. Belkide içindeki çocuğa sığınıyor üşüdüğünde, ona sarılıyor. Nasılda yardıma muhtaç, nasılda korunası..
Bana yaptıklarını hazmetmeye başlıyorum, yavaşça. Çünkü sanırım ona aşık oldum. Umutsuzca.
Ben Tao ile tartışmaya devam ederken, belli belirsiz mırıltılar yayıldı boş havaya. Onunla tartışmayı bile sevdiğimden, gözlerimi sesin geldiği tarafa çevirmemek için direniyordum. Fakat Tao, Sehun'un bilincinin yerine gelmesiyle gülümsedi. Ters oturduğu sandalyesini boş bir şekilde bırakarak, eski sevgilime doğru yürüdü. Ayakkabılarındaki hafif uzun topukları her yürüdüğünde sinir bozucu bir ses bırakıyordu ardında.
Güçsüzce sağa, sola salanan Sehun'un başını avuçlarının içine aldı Tao. Aniden çenesini nazikçe tutmaya çalışarak, başının sabit kalmasını sağladı. Vücuduna enjekte edilmiş sıvı, etkisini sürdürdüğünden gözlerini açamıyor yada her hangi bir parçasını hareket ettirecek güce sahip değildi.
Tao Luhan için buradaydı. Ben ise Tao için. Pekala, o Sehun için burada olduğumu sanıyordu.
Orada sadece dikilmiş Tao'nun Sehun'un boynuna bakmasını izliyordum. Kanına bulaştırdığı sıvıyı iğne ile boynuna saplamıştı, bayılması için. Hız ayarını tutturamayarak, biraz iğnenin derine girmesini sağlamıştı. Bu yüzden Sehun'un boynu kırmızıydı. Çevreside hafiften mor tonuna bürünmüştü.
Arkadaşına dokunmuş olsa bile, başkasına dokunmuş olduğu gerçeğinden nefret ederek, o duyguyu iliklerime kadar hissetmemi sağlıyordu. Neydi bu duygunun adı? Kıskançlık?
Yumruk yaptığım ellerimi, belimde sabitledim ve iç çekerek, başımı yana çevirdim.
O sırada çoktan uyanmış, dolu gözlerle eli kolu bağlı sevgilisine bakan Luhan'ı görmüştüm.
Ona bakmamla oda bana bakmıştı. Başımı tekrar Tao'ya çevirdiğimde, Sehun'un kulağına birşeyler fısıldadığı kare görüş alanıma girdi. Beni görmeyeceğinden emin olduğumda, Luhan'a döndüm ve ağzımı söylediklerimi algılayabilmesi için yavaşça hareket ettirdim.'Sakin ol. Yardım edeceğim.'
Sonradan sessiz havayı ezip, geçtim sahte öksürüğümle. Bu sırada Sehun'da neredeyse tamamen kendisine gelmişti.
"Seninki uyanmış."
Tao arkasını döndüğünde, Luhan'ı işaret ettim. Ayağa kalktı ve soğuktan kızarmış ellerini pantolonun ceplerine soktu. Bu gece farklıydı hava. Soğuktu. Yıldızdan mahrum kalmıştı devasa gökyüzü. Dahada karanlık ve ürkütücü bir şehre dönmüştü Seoul.
İki suçsuz kalp, iki çift korkak göz, hareket etmeleri engellenen iki beden, bizi izliyorlardı şaşkınca."Üzgünüm Sehun ama arkadaşın tam bir piç. Seni kandırdı."
"Kapa çeneni."
Üzerine geçirdiği siyah, deri ceket, dağınık saçları, dar pantolonu, umutsuzluk kadar siyah bakan gözleri, seksi sesiyle büyülüyordu beni. İçten içe her normal çift gibi olmak istiyordum onunla. Yaptığı tüm bu psikopatça şeylerin anılarımızdan yok olmasını dilerdim. Dünyanın bizim etrafımızda dönmesini, ikimizinde biribirimizden başkaları için kalplerimizin körelmesini isterdim. Sakince onunla yaşlanmak isterdim. İsteklerimin imkansız olduğunun farkındaydım. Çünkü bu gece Sehun ve Luhan'ı biribirinden ayırmak için değil, sevdiğim adamı oyunumla kandırmak için buradaydım. Bu gece, herşeyin son bulacağı gece.
"Öyle korku dolu bakma bebeğim."
Rol yapmakta usta olan ben, eski sevgilimin delici bakışlarını yok sayarak, yanına gittim.
Benim atağımla, Tao'da Luhan'ın yanındaki yerini almıştı.