Önceki Bölümden;
Çiftliğe vardıklarında Aslı hala uyuyordu. Kapıyı sessizce açan Akın onu dikkatlice kollarının arasına aldı tipkı birkaç saat önce arabaya bindirirken yaptığı gibi. Bu sırada onlara doğru gelen seyis'e başıyla işaret edip arabanın anahtarlarını uzattı. Sağlam adımlarla ilerleyip çiftlik evinin kapısından içeri girdi. Aslı bir ara uyanır gibi oldu. Akın onun söylediklerinin içinden sadece 'Akın' kelimesini seçebildi. Ona birşeyler söylemişti. Büyük ihtimal yine rüyasında ona kızıyordu. Fakat bunu kanıtlayacak bir neden de yoktu çünkü Aslı mırıldanırken kaşlarını çatması gerektiği halde tam tersini yaparak gülümsemişti ve bu gülümseme Akın için yeterliydi.
****
Aslı gözlerini açtığında güneş çoktan doğmuştu. Ellerini uzatarak yavaşca gerindi. Gözlerini ovuşturdu ve yatakta oturur pozisyona geçti. Buraya nasıl geldiğini hatırlamıyordu. Belli ki Akın getirmişti. Ya da başka birine kendisini buraya taşımasını söylemişti. İçinden ona ne kadar kızsada Akın'ın getirmiş olmasını dilerdi. Onu sahiplenip kendi başına onunla ilgilenmesi hoşuna gitmiyor değildi.
Ayağa kalkıp üzerindekileri yavaşca düzeltti ve ağırlığını sağlam ayağına vermeye çalışarak odadan çıktı. Tam karşısında aşağıya doğru inen merdivenleri gördü. Yavaşca başınıı uzatıp aşağıda birinin olup olmadığını görmeye çalıştı fakat görünürde kimse yoktu. Ayrıca ses de çıkmıyordu. Acaba herkes uyuyor mu diye düşünmeden edemedi.
Yavaşca teker teker indi merdivenleri. Son merdivene geldiğinde ayağının birazcık acıdığını farketti ama bu acı dünkü kadar yoğun değildi. Başını sağa doğru çevirince Akın'ı gördü. Arkasını dönmüş başını ellerinin arasına almış duruyordu. Yanına yaklaştı. Bu sırada birinin geldiğini farkeden Akın arkasını döndü ve Aslı'yı gördü.
''Hey ayağının üzerine basmaman gerekirdi yeşil göz! Hiç laf dinlemiyorsun.''
Aslı hızını biraz arttırıp Akın'ın yanına oturdu . '' Senin odaya gelip beni kucaklamanı bekleyecek kadar hasta değilim.''
''Kucakladığımı biliyorsun yani?''
Aslı kaşlarını hafifce çattı. ''Sen ya da bir başkası ne farkeder.'' diyerek omuz silkti. Bu cümleyi duyan Akın'ın da kaşlarını çatmıştı. Tabi ki bir başkasının onu kucaklaması çok şeyi değiştirirdi.
''Başkasının seni kucaklamasına asla izin vermem bilesin!'' diye aniden kızdı Akın.
Aslı anlam veremedi. '' Beni hastalığım boyunca kucaklayacağiın için çok mesud oldum.'' diyerek güldü. Konuşmasını biraz dalgaya vurmuştu.Bu sırada orta sehpanın üzerinde duran bir gazete eki dikkatini çekti.
Başlığında Akın'ın isminin kocaman harflerle yazılmış olması daha da ilgi çekiciydi. Tam elini uzatıp alacaktı ki Akın ondan önce davranıp gazeteyi aldı ve arkasına sakladı.
''Akın! Gazeteyi verir misin!''
''Ihmm. Veremeyeceğim.''
''Akın gazeteyi ver dedim! Ne yazıyor orda! Niye saklıyorsun ki sen onu arkanda!?''
Akın kafasını sağa sola sallayarak. ''Üzgünüm veremem. Okumasan daha iyi olur.''
''O yazıyı bana göstereceksin Akın bey!''
''Gelde al o zaman! ''
Aslı birşeyler döndüğünü anlamıştı ama ne olduğu hakkında bir fikri yoktu. Akın'a daha da yaklaşıp arkasındaki gazeteyi almaya çalıştı ama Akın boşta kalan eliyle onu durdurmayı başarıyordu. Bu sırada gülmeye başlayan Akın'ı gören Aslı ''Komik bir şey mi var!'' diye sordu.
''Yok. Hiç komik değil. '' derken Akın gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu çünkü Aslı bu savaşçı haliyle çok göz alıcı görünüyordu.
İçindeki merak gözlerine yansımışken Akın'ın boş bir anını yakalamak için deliriyordu. Ayaktayken işinin daha kolay olacağını düşünen Akın aniden ayağa kalkıp Aslı'ın son hamlesinden de kurtulmuştu. Bu sırada Aslı ilginç bir şey yaptı. Pes eder gibi yaparak gülümsedi fakat ardından aniden ayağa kalktı. Bir an için dengesini kaybetti ve bu da Aslı'nın ayakta durmasını zorlaştırdı. Düşmek üzereydi ki Akın onu belinden kavrayarak durdurdu. Şimdi birkaç santim uzağındaki masmavi gözlerine bakıyordu.
Ortam nefes alış verişlerini hatta neredeyse kalp atışlarını duyacak kadar sessizdi.
Akın düşünmeden Aslı'nın dudaklarına kısa ama etkili bir öpücük bıraktı. Geri çekildiğinde Aslı'nın gözlerine baktı ve bir şey söylemesini bekledi. Aslı tek kelime etmedi. Bu adamın ani öpüşlerine alışıyor muydu yoksa bilemedi. Dudaklarını birbirine bastırdı ve yavaşca tekrar düşmemek üzere Akın'ından bir adım uzaklaştı.
Arkasını dönüp gitmeye hazırlandı. Birkaç adım atmışken kapının girişinde durup : ''Bunu yapmaya hakkında yok. Beni zırt pırt öpemezsin!'' dedi. Sesinde söylediklerine inanır gibi bir halle birlikte aynı zamanda acaba bir daha hiç öpmez mi korkusu da vardı.
Akın buna ''Biliyorum.'' diyerek tek kelimelik bir cevap verdi. Biliyordu. Bildiği şeyler de vardı tabi. Mesela onu her gördüğünde kiraz dudaklarını öpmek istiyordu. Ona sarılıp saçlarının kokusunu içine çekip saatlerce o şekilde kalmak istiyordu. Bilmediği tek şey şuydu, onu neden bu kadar çok yanında istiyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acemi Hırsız
Roman d'amour''Deli adam!'' derken gülümsüyordu Aslı. Kasayı açmanın rahatlığı vardı üzerinde. Karşısında simsiyah deri kaplı ve oldukça ihtişamlı bir kutu duruyordu. O an bir insan neden iç çamaşırlarını burada saklar ki diye yeniden düşünmeden edemedi. Sonrası...