Bütün günü zehir etmiştim kendime. Bi aptal gibi pencerenin önünde bitirmiştim koskoca bir günü daha, hava kararmıştı, ezan okuyalı çok olmuştu. Elimde değildi sanırım hiçbir şey, ben geldiğim günden beri tuhaflaşmıştım, bana bile tanıdık gelmiyordu davranışlarım. Bi karar vermeye zorluyordum kendimi, gitmeli miydim? Hevesim kalmamıştı burda nefes almaya, nefes aldıkça büyüyordu kalbim. Annem neden dün ölmüş gibi sızlıyor bu aptal yüreğim, neden başımı duvarlara vurmak istiyorum ben. Kimin eli sıkıyor boğazımı bilmiyorum.. Hep aynı sokağa bakıyor penceremiz, dilimde hep aynı aptal şarkı dönüyor. Biraz önce oyun için bağrışan çocuklar hiç yokmuş gibi şimdi. Kadınlar, karınlarında topladıkları etekleriyle ellerinde süpürge, kapı önünü hiç süpürmemişti bugün sanki. Ekmek almaktan dönen bir kaç kişi dışında kimse kalmamıştı benim mahallemde. Ama burası benim mahallem miydi?
Alnımdan yanağıma düşen soğuk teri sildim, biraz heyecanlanmıştım, evin içinde bir sürü kişi vardı sanki. Herkes kahkaha mı atıyordu, kim gülüyordu!
"Kim gülüyor!"
Durup biraz dinledim bomboş evi. Kimse yoktu, gülmüyordu da kimse, sessizdi ev ama biri ağlıyordu. Küçük bi kızdı ağlayan elinde bi bacağı kırık oyuncağı vardı. Ona dokunsam paramparça olurum sandım, deliririm sandım. Biraz daha artmıştı heyecanım, tıpkı benimkine benziyordu acısı, benim oyuncağımdı elindeki Seyrettim onu sessizce, seyredebildim sadece.
Deliriyorum ben doktor. Beni gördüğünde bunu sen söylemiştin önce, haklı çıktın. Kontrol edemiyorum aklımdakileri. Annemin kendini astığı salonda uyumak kolay gelmiyor artık. O kadın mı delirtti beni. Bilmiyorum, belki. Annemin elbiselerini giyiyordu, onun kokularını sürüyordu. Ama bana hiç onun gibi dokunmadı, beni onun gibi uyandırmadı, bana hiç sarılmadı. Kendi kendime konuşmalarıma alışmıştım ama evin içinde çocukluğum dolaşıyordu artık. Bazen çekyat arkalarından bakıyordu bana korkakça, bazen tezgah altında, bazen masaların arkasına gizleniyordu, bendim o. O benim ölü çocukluğumun hayaletiydi. Ve kimse olmadığı zamanda karşımda saatlerce ağlıyordu. Deliriyorum ben doktor, aklım gidiyor.. söylemiştin ya bunu bana haklı çıktın.
Beni bunalıma sokan zaman bu kadar hızlıydı işte. Delirmeye bu kadar müsaittim ben, haksız da sayılmam ki yani ne var delirsem kimi bırakacaktım ki arkamda, bana üzülen kim var? Yahu kimsem yok işte, yok benim kimsem. Babam mı? Hayır değil, hiç olmadı. Nazlı mı? Nazlı, Nazlı değil mi? Evet, belki bir tek o. Ama Nazlı zaten anlar benim dilimden delirsem bile hakverir, bir paket sigara koyar cebime salar beni. Zaten birgün o da vazgeçmeyecek mi benden.
Saçlarımın arasından geçirdim elimi, yüz kilo yüküm vardı sırtımda sanki, öyle bi nefes verdim. Evde yanlız başıma, televizyon karşısında otururum genelde, çünkü babam işe gider ve geç saatlere kadar dönmez. Karşımda, yeşil ekranından bir şey belli olmayan televizyonun, sonradan gelen sesine tahammül etmek hep çok zordu. Koltuktan kalkıp pencereyi açtım. Ay ışığı giriyor simdi içeri, sokak lambaları bütün yolu aydınlatsa da evime giren ay ışığı heyecanlandırıyor beni. Perdeyi sonuna kadar açıp ışıkları kapattım. Karanlıkta kalmak eskisi kadar korkutmuyor. Ama çok şey hatırlatıyor bana, bütün korkunç hikayelerim onun gölgesine saklı. Karanlığa bu kadar alışacağımı asla tahmin etmemiştim. Benim kırmızı çekyatın arka ayak kısmında ki yırtıkta sakladığım sigara paketini çıkarıp içinden bir dal sigara aldım, sonra aynı yerine koyup üzerindeki yırtığı düzelttim. Hiç çakmağım olmadı benim, bende mutfağa gider ocaktan yakrım ucunu. Karanlık evde cesur adımlarla geçip yerime oturdum, sırtımı çekyata yasladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER
AdventureKendiniz olmaktan vazgeçerseniz teslim olursunuz. Bütün yalanlarınız adı kader olur..