Bölüm 7

32 11 2
                                    

"Zeynep"

  Bugün günlerden 13 haziran Salı.

Sabah çok erken kalkıp uzun uzun kahvaltı yaptım. Dilimde söylemekten her zaman çekindiğim annemin şarkısını mırıldanıyorum. Içimde koskoca bir telaş ve devamlı günün provasını yapıyorum. Kaslarım geriliyor, dişlerimi sıkıyorum durmadan. Ellerim hem deli gibi titriyor hemde terliyorum. Bütün bunların sebebi bugün artık o mahkemeye gidecek olmamız. Sonunda kaderimin yüzüme güldüğünü düşünüyordum. Kadın, bugünden sonra tamamen çıkıyor sanıyordum hayatımdan, hayatımızdan.
Aynanın karşısına geçip hazırlanmaya başladım. Mahkeme salonlarıyla ilk karşılaşmam değil elbette, bundan önce annemin ölümünden sorumlu tutulan babam için oturuyordum orada o zaman daha küçüktüm ama kalbim aynı atıyordu, şimdi büyük bir beladan kurtulmak için gidiyorum. Kahverengi uzun saçlarımı sımsıkı topladım. Daha özenli olmak istiyordum ve tek makyaj malzemem kırmızı bir rujdu. Hayatımla çok ironik bir renk öyle değil mi? Pespaye bir kızın onca renk arasında kırmızı bir rujunun olması! Veya orospu olmak istemeyen bir kızın cırtlak tonda kırmızı bir rujunun olması. Aslında değil ama herneyse zaten sadece yanaklarıma renk versin diye sürüyordum. Aynadaki yansımam öyle güzel görünüyordu ki bir süre sadece kendimi izlemek istedim. Küçük bir burnum, düzgün beyaz dişlerim ve güzel kaşlarım vardı. Ama dudağımın yanında çirkin bir yara duruyordu şimdi. Üstelik anlımın ortasındaki dikiş izleride öylece oradaydı. Bugün kötü olan her şeyin son günü diye avutuyorum kendimi sürekli. Bütün berbat anılar geride kalacaktı. Çekyatın altına düzgünce yerleştirdiğim kıyafetlerimin arasından eskimiş kot pantolonumu çıkardım, aslında paçaları fazla uzun olmasa ve beli iki beden büyük olmasa çok seviyorum bu pantolonu. Üzerime de en son pazardan aldığım beyaz dar body'i geçirdim. Cidden fena durmuyorlardı. Artık hazırdım ve saat sekize geliyordu. Bizimse dokuzda orda olmamız gerekiyor. Babam gelir hemen giyinir diye düşünüyordum öyle de oldu. Babam geldi hiçbir şey demeden giyindi hazırlandı ve yine bir şey söylemeden çıkıp ayakkabılarını giydi ve kapıda çıkmamı bekledi. Peşinden gidip giydim ayakkabılarımı ve çıktık. Onunda heyecanlı olduğunu düşünüyorum, tuhaf davranması bu yüzden herhalde diye geçirdim içinden. Meğer kimse kimsenin içinden geçeni öyle kolay kolay tahminlere sığdırmamalıymış. Konuşmadan yürümeye başladık bir süre, babam biriyle konuştu biraz sonra da arkadaşlarından biri arabayla gelip aldı bizi. Yol boyunca kimse bir şey söylememişti. Nerden tahmin edebilirdim olacakları, bilsem gider miydim? Sonunda adliye önüne geldiğimiz de adam bana uzunca baktı, bir sürü anlamı vardı bakışlarının ama daha çok acır gibiydi, derdi neydi bilmiyorum ama babamın derdini bildiğine artık şüphem yoktu. Sonunda babam yanımıza geldi ve adamla vedaştı. Ağır adımlarla merdivenlerden çıkıp içeri girdik. Loş bir koridorda birkaç kişi dışında kimse yoktu. Stresli, gergin bir yer olduğunu düşünüyorum mahkeme salonlarının bunu evlendirme daireleri içinde düşünüyorum. Bir süre daha konuşmadık biz, bunun sebebini bilmiyordum ve açıkcası önemsememiştim bile ve sonunda saat geldi adımız anons edildiğinde ben heyecanla yerimden kalktım. Babamda hızla kalktı yerinden, kolumdan çekiştirdi. Bu anlık hareketine ne tepki vereceğimi bilemeden kaşlarımı kaldırıp öylece bekledim.

"Zeynep.. " dedi, derken nefesini öyle bir bırakışı vardı ki onu aklıma hiç unutmamak için kazıdım.

"İçeri girdiğimizde annenin bir suçunun olmadığını söyleyeceksin."

Şaşırmalı mıydım? Ezilmiş gibi hissediyordum o an. Yüzünde ki izler mi silinmişti? görmüyordu halimi! Hastahaneden çıkalı daha kaç gün oldu da bunları söyleyebiliyordu. Hemde annem öyle mi? Söylediklerini sindirdikten sonra konuşmayı akıl ettim. Ve sesimin tonunu boş koridora göre ayarlamayı beceremeyip resmen haykırdım.

KADERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin