Part 6

568 55 62
                                    

Ertesi gün, sabah 6.

"Ya eminim diyorum kızım kesin benden hoşlandı!"

"Hm hm eminim..." Ece uyukladığı yerden mırıldanarak Lara'ya cevap veriyordu. Saat henüz sabahın 6'sıydı ve arkadaşı hâlâ uyumamıştı.

"Ay ne giysem ki?"

"Gelinlikle gitsem ayıp mı olur..."

"Hm hm.."

"Bencede!"

"En iyisi mezuniyette giyeceğim elbiseyi giymek..."

"Hm hm..."

"Aynen. Oldu o zamaan hadi ben kaçtım biraz uyuyayım artık. Sonuçta gelecekteki kocamla ilk buluşmamıza mor göz altları ile gitmek istemem. İyi geceler aşkım!"

Lara sakince odadan çıktı ve kendi odasına gitti. Eğer bu sefer, her sabah düzenli bir şekilde sabahın köründe dışarıda son ses Candy Crush oynayan birisi olmazsa, rahatça uyuyabilirdi...

●'▪°◇"*_♧~

Saat 13.21

"Dikkat! Tüm uyuyan arkadaşlarımızın uyanması için son çağrı! Eğer bu çağrıyı da görmezden gelip uyumaya devam eden öküzler olursa hayallerinin gerçekleşme fırsatını kaçıracaklar!!"

Daha henüz uykuya dalan kız duyduklarını anlamlandıramamıştı.

"Hm ne?" Kafasını zorla yastıktan kaldıran Lara uykulu gözlerle saate baktı.

"Bir buçuk..?"

"Sonunda! Hadi çabuk kalk şuradan geç kalacaksın."

"Ece?"

"Hadi aşkım hadi ne diyorum iki saattir?"

"Ne?"

Ece arkadaşının kolundan tutup yataktan kaldırmaya çalışıyordu.

"Geç kalacaksın."

"Neye?"

"Buluşmana!"

"Ne?"

Dındındııınnnn!!!

Her şey genç kızın aklına algılayabileceğinden çok daha hızlı gelmeye başlamıştı.

"Buluşmamız kaçta?"

"2'de. Hazırlanman için yarım saatin var. Kısacası imkansızı başarman gerekiyor." Ece gıcık olduğunu bildiği bir gülümseme sunmuştu arkadaşına.

"Başaralım o halde..." Genç kız koşarak banyoya gidip işlerini halletmeye başlamıştı bile.

"İyi şanslar..."

'●~°•◇

Yaklaşık 15 dakika sonra sonunda giyinmeye başlayan Lara'nın zamanı gittikçe daralıyordu.
Genç kız çabucak üstüne bir şeyler geçirdikten sonra saçını yapmaya başlamıştı.
Ve tam zamanında hazırlanıp evden çıkmayı başardı.

Koşar adımlarla parkın karşısındaki kafeye giden genç kızın gözleri her yerde onu aramıştı. Ama yoktu... Sanırım bu iyi haberdi çünkü geç kalmamıştı. Gidip kafenin herhangi bir masasına oturdu. Aradan geçen her dakika onun daha da çok heyecanlanmasına sebep oluyordu.

Saat 14.17'yi bulduğunda kızın kalbini hüzün tohumları sarmaya başlamıştı. 17 dakika geçmişti, neredeydi ki? Geç kalmıştı... O bir centilmendi, kendisini isteyerek bekletmeyeceğini biliyordu. Genç kız her dakika telefonuna ondan bir mesaj ya da çağrı gelmiş mi diye bakıyor, hiçbir şey göremeyip hayal kırıklığına uğruyordu.

Acaba gelmeyecek mi?

Bunu yapar mıydı cidden? Kendisini öylece eker miydi?

Derken, genç kızı bu derin düşüncelerinden koparıp tekrar dünyaya getiren o tapılası sesi yankılandı etrafta.

"Hey!" Mavinin en güzel tonu gülümseyerek onunkileri seyrediyordu.

O, gelmişti...

"H-hey.." Genç kız heyecandan kekelediğini fark etmemişti bile.

Lara'nın kalbinin deli gibi atmasını sağlayan adam kızın karşısındaki sandalyeye oturdu. Yüzünde hafif mahcup bir ifade vardı sanki.
"Şey ben seni beklettim sanırım... Şu sıralar biraz yoğunum da, geç kalmak zorunda kaldım. Özür dilerim." Güzel kıçlı bey kesinlikle işi biliyordu. Birkaç küçük özür cümlesi ve ardından dudaklarını büzüp yavru köpek bakışları, karşısındaki kızın kalbinin erimesine sebep olmuştu bile.

"Y-yok canım, sorun değil..."

Kızarmıştı. Ve bu onun kıkırdamasını sağlıyordu.

"Rahat olsana ya." Ve ardından gelen o müthiş gülümseme...

İmkansız! Yeryüzündeki hiçbir varlık onun karşısında rahat kalamazdı. Bu dünyadaki diğer tüm erkeklere bir haksızlıktı sanırım. Tanrı onu bilerek mi daha güzel yaratmıştı? Ah bu sorunun cevabı oldukça açıktı; evet, kesinlikle.

Tabii genç kız bu sözlere ancak tatlı bir gülümsemeyle karşılık vermiş olsa da, tüm evren onun güzelliğinin farkındaydı.

"Imm şey bir şey içmek ister misin? Ya da yemek?"

"Ben çikolatalı milkshake istiyorum..."

"Peki o halde iki tane çikolatalı milkshake lütfen."

Biraz önce yanlarına gelen garsona kibarca siparişleri de verdikten sonra sohbetin geri kalanında susmak ayıp olurdu eminim.

"Şey ımmm Lara aslında ben sana bir şey vermek istiyorum..." Tom cebinden küçük bir tasma ucu çıkardı. İçinde 'Alex' yazıyordu.

"İlk karşılaştığımızda eve dönerken Bobby'nin ağzında bundan buldum. Geri sana verecektim fakat yaramazın ağzında harap olmuştu. Bende gidip yenisini yaptırdım. Üzgünüm, umarım kabul edersin..." Sözlerini tamamlayınca elindekini genç kıza uzattı.

İçinde güzel bir el yazısıyla Alex yazan, kalp şeklinde kırmızı, demir bir uçtu bu. Genç kız ne diyeceğini, nasıl teşekkür edeceğini şaşırmıştı. Doğruyu söylemek gerekirse, böyle bir şey beklemiyordu.

"Ben...çok teşekkür ederim...açıkçası bu, eskisinden bile güzel." Kız zar zor iki kelimeyi bir araya getirmişti.

"Beğenmene sevindim eheheh..."

"Eheheh..."
Ah bu gülüş!

"Şey bu arada bir şey sorabilir miyim?"

"Tabii ki."

"Telefon numaramı nereden buldunuz acaba?"

"Birincisi buldunuz değil buldun. Artık bana sen demeni ya da adımla seslenmeni istiyorum. Ve telefon numaranı nerden bulduğuma gelirsek, okulundan aldım."

*-* Wow *-* 

"Güçlü bir hafızan var. Okulumu unutmamışsın."

Genç kızın karşısında oturan bey, ancak gülümseyebilmişti bu sözlere. Sahi onu unutmak, kolay mıydı öyle?

Ah bir bilse?




'•~□♡•|÷×&'●

Nothing is a Coincidence. ~Tom Hiddleston~ [devam ediyor] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin