Part 16 💫

458 32 19
                                    

Lara'nın ağzından...

Oturup bir çocuk gibi onu bekliyordum. Gecenin soğuğu iliklerime kadar işlemişti. Yüzüme çarpan rüzgardan gözlerim sulanmaya başlıyordu artık. Bir an önce gelmesini umuyordum. Aksi halde öbür dünyaya donmuş bir heykel olarak gidebilirdim.

Kafamdaki düşüncelerle baş etmeye çalışırken, karşımda serili uçsuz bucaksız yolun başında bir çift far göründü. Gittikçe yaklaşıyordu. Yaklaştıkça kalbim çarpıyordu. Onun olmamasından korkuyordum.

Gözlerimi kapayıp görmemeyi tercih ettim. Belki de geçip giderdi?

Gitmedi... Tam önümde durduğunu hissedebiliyordum. Yavaşça kapıyı açmıştı. Taşlı yolda attığı adımları sayabilirdim.

1...

2...

3...

Ve durdu. Etraftaki tüm sesler kesildi. Dünya bir saniyeliğine dönmeyi bıraktı. Ve kalbim... ısrarla atmayı reddetti. Nefes alamıyordum.

Buz kesmiş yüzümü okşayan sıcacık bir el çıktı sonra. Gözlerimi zorla açtım. Tam önümde duruyordu.

"Donmuşsun..."

Hiçbir şey söylemeden öylece gözlerine baktım. Sessizlik etrafımızı sardı. Ağaçlar çıtırdamayı bıraktı. Rüzgar üfürüğünü kesti. Tüm orman bir anda suskunlaştı. Yüreğimdeki buz o sıcacık dokunuşuyla eriyip su oldu ve kanıma karışarak tüm benliğimi coşturdu.

Uçuyordum. Ayaklarım yerden kesilmişti. Belime dolanan bir çift kola istemsizce karşılık verip boynuna sarılmıştım. Bunun midemde uçuşan kelebeklerle asla alakası yoktu. Düşmemek için yapmıştım sadece.

Ardından soğuk hava çekip gitti. Arabanın ön koltuğunda oturuyordum. Benden sonra valizimi de yükleyip hemen yanımdaki yerini almıştı.

Yol boyunca tek kelime bile etmemişti. Sonunda kırmızı ışıklardan birine yakalandığımızda dilinin bağı çözülmüştü.

"Neden oradaydın?"

"Ailemi ziyarete gitmem gerekti. Dönüşte beklenmeyen olaylar yaşadım ve ormanda mahsur kal-"

Sözümü kesip bir hışımla cevap vermişti;

"Ve benim bundan haberim yoktu."

Sorduğu sorunun altında yatan şeyi anlamaya çalışarak susmuştum. Göz ucuyla onu izlerken, yüzündeki sinirli ifadeyi zorla saklamaya çalıştığını anlamıştım. Sesinin tonunu yumuşatarak, neyse, diye mırıldanmıştı. Bunu daha fazla uzatmak istemiyor gibiydi.

Bozuntuya vermedim ve çok daha önceden söylemem gereken şeyleri söylemeye başladım.

"Kendimi sana karşı çok mahcup hissediyorum. Gecenin bu saatinde buraya kadar gelip bana yardım ettiğin için gerçekten çok teşekkür ederim..."

"Önemli değil canım. Olur böyle şeyler..."

Elini bacağıma koyup öylece kalmıştı. Elleri hâlâ sıcacıktı ve üstümdeki kıyafeti delip tenime işliyordu. Birkaç saniye sonra ne yaptığını anlamış olacak ki anında elini çekmişti.

"Ee şey... Ben..."

"Sorun yok."

İkimizde aynı anda derin bir nefes alıp kendimizi sessizliğe bırakmıştık. Bana çaktırmamaya çalışsa da yüzündeki minicik o muzip gülümsemeyi görüp ben de gülmüştüm. Umarım o da benim kızarmış yanaklarımı görmüyordur...

🍃

Ve yolun sonuna gelmiştik işte. Tam karşımızda oturduğum apartman duruyordu. Şu an olmak istediğim en son yer orasıydı. Şu anda sadece onun yanında olmak istiyordum ama yapamazdım. Sanırım daha fazla seçeneğim olmadığını anlayarak vedalaşmak ve son kez teşekkür etmek için ağzımı açmıştım.

"Ben... Tekrardan çok teşekkür ederim. Umarım bunun karşılığını ödeyebilirim..."

"Yarın akşam benimle birlikte bir akşam yemeğine evet dersen eğer, evet bunun karşılığını ödeyebilirsin..."

Yüzünde minik bir gülümseme belirmişti. Eminim bu teklifi oldukça masumdu fakat benim kalbimi nasıl çarpıttığından haberi bile yoktu.

"Şey, pekala..."

"Güzel! Yarın akşam görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz..."

Konuşmamızın bittiğine kanaat getirerek arabadan inmek için hareket yaptığımda tekrar sesini duydum.

"Ah bekle, sanırım bir şeyi unuttum."

Hızla arabadan inip valizimi çıkartmıştı. Ben de bu sırada yanına gitmiştim. Kibarca teşekkür edip valizimi aldığımda bana son kez cevap vermişti;

"Hoşçakal Lara. Beni sakın unutma..."

.

°•°•°•°•°•°•°•●•°•°•°•°•°•°•°

.

.

.💞🍃

Nothing is a Coincidence. ~Tom Hiddleston~ [devam ediyor] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin