Keyifli okumalar^^
***
Geceden kalmanın verdiği baş ağrısı ile uzandığım yataktan doğruldum ve uyku mahmuru gözlerimi ovalayarak odanın kapısına yürüdüm. Yine en geç uyanan sanırım bendim.
"Günaydın uykucu."
Beni fark eden ilk Berk olmuştu.
"Günaydın."
Karışmış saçlarıma çeki düzen vererek lavaboya doğru adımladım. İşimi halledip yüzümü yıkadığımda, kurulanmak için havlu görmeyince göz devirdim. Yüzlerini yıkadıktan sonra tişörtüne silen pis insanlarla aynı çatı altında olduğumu unutuğum için valizimden havlu almadan banyoya gelmiştim.
Kendi kendime homurdanarak banyodan çıkacakken, aralık bıraktığım rafta gözüme bir şey çarptı. Koyu kırmızı bir lekenin bulaştığı bez yüzümü buruşturmamı sağlarken, burada daha önce yaşayan kişilere ait olduğunu katılaşmış renkten anlamak zor değildi. İrkildim. Onun kan olmadığını kendime inandırmaya çalışarak rafı kapattım. Hatırlama Temmuz.Elimi tekrar muslukta yıkayarak banyodan dışarı adım atacakken, bu sefer kapı eşiğinde gördüğüm koyu kırmızı leke ile durdum. Adım atmaya hazırlanan ayağım havada asılı kaldığında, kapıya tutunup kararmaya başlayan gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım. Hatırlama, şu an değil Temmuz.
"Ömer!" diye seslendim içeriye. "Burası hani biz gelmeden önce temizlenmişti?"
Sesim koridorda duyulmasının ardından kısa sürede Ömer kafasını salon kapısından uzattığında elimle yeri işaret ettim.
"Rafta pis bezler var. Yerde kırmızı lekeler." Yüzümü buruşturdum. Kan görmeye dayanamıyorum dedikçe, hayat gözümün önüne getiriyordu.
"Kan mı?" diyerek salon kapısında görünen Can, bana doğru yürüdü. Ayağımı basmaktan son anda kurtardığım lekeye bakıp etrafa göz gezdirdi ve gözü duvarda asılı kaldı.
"Burada da var." dedi kapı arkasını göstererek. Kafasını lekeye yaklaştırdı. "Kan olduğuna emin misiniz?"
"Bilmiyorum ama benziyor." diye yanıtladı Ömer.
"Banyo sonuçta. Bizden önce kalan kişi bir yerini kesmiştir." diye seslendi içeriden Alper.
Onlar bu durumu normal karşılasa da içime kurt düşmüştü bir kere. Derin bir nefes aldım ve etrafı kontrol ederek salona geçtim. Böyle şeyler beni oldukça tetikliyordu ve ister istemez içimi ürperti sarıyordu.
"Kahvaltıyı dışarıda mı yapalım," dedi Güray. "Yoksa dışarıdan mı söyleyelim?"
Mutfak tedgahına kalçasını yaslayarak kollarını göğsünde birleştiren Güray'a kısa bir bakış atıp omuz silktim. Benim için fark etmezdi. Şu an kahvaltıyı düşünecek halde de değildim.
"Bu arada, araba için aradılar." dedi Alper heyecanla. Güray'a kaçamak bir bakış attı ve bana döndü. "Bulmuşlar. Şehir dışında bir otomobil kiralama mağazasına satmaya çalışırken yakalanmışlar. Bir saat sonra gelmemizi istediler."
"Bir daha hayatta emanet araba almam abi."
"Güray, bende dakika yok, sen arasana şu restorantı." diyerek ayağa kalktı Berk. Elinde tuttuğu telefondan birkaç yere bastı ve ekranı Güray'a çevirdi. "Numarası bu."
Şakaklarımdan yola çıkıp gözlerimi yoklayan acıyı gidermek adına gözlerimi sargılı olmayan elimle ovup başımı koltuğa yasladım. Kısık gözlerim tavanın beyaz ama pürüzlü yüzeyiyle kesiştiğinde, fark ettiğim detay ile kanımın çekildiğini hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Homo-Fobik bxb
Teen FictionEşcinsel konulu bir kitaptır. Homofobik iseniz lütfen kitabı okumayınız. "Seni görmek güzel maskeli çocuk."