26. Yabancının Kollarında

211 35 22
                                    





***

Her zamanki gibi çelişkili ve cevabını bilmediğim soruları kendi kendime sorduğum saniyelerde üzerime bir gölgenin düştüğünü hissettim. Başımı kaldırdım ve yanıma gelen bedenin sahibine baktım. Can, elinde tuttuğu bavulunu otobüsün bagaj kısmına fırlattığında birkaç göz onun üzerine çevrildi. Görevli olan adam bir şey söylemek için araladığı dudaklarını, Alper'in kuzeninin işareti ile geri kapattığında onu saatli bomba gibi ortalıkla dolaştıran sebebin ne olduğunu merak etmiştim. Hastaneden çıktıktan sonra, Volkan ile karşılaşma ihtimaline karşı ve yaşanan olayın bizimkiler tarafından duyulmaması için hemen Aydın'a gitmeyi teklif etmiştim ve şu an otobüs terminalinde, otobüsün hareket etmesini bekliyorduk. Elimdeki bavulu, görevli olan personele uzatıp içeri geçtiğimde, bizimkilerin yerleştiği tarafa doğru yürüdüm. Numaralarımız sıralı ve peş peşeydi. Yan kısmımda Can oturuyordu. Kendi aralarında konuşmaya hararetli bir şekilde devam eden Ömer ve Güray'a sırtıma döndüm ve Berk ile göz göze geldim.

"Araba tutuyor mu hala seni?" dedi kuşkuyla.

Çok sallanmadığı sürece pek hissetmiyordum ama şu an herhangi bir belirti yoktu. "İlaç alırım kötüleşirsem."

Çantasının gözüne uzandı ve içinden çıkardığı su şişesini ve ilaç kutusunu görüş alanıma soktu. "Ne olur ne olmaz diye almıştım." dedi bana uzatarak. "Kötüleşirsen içersin."

Beni, benden çok düşünen bir dostum varsa o da Berk'ti. Çocukluğumuzdan bu güne kadar, ısırdığı her lokmanın yarısını bana uzatırdı. Onun kalbinin güzelliğini hiçbir şeye değişmezdim. Uzattığı mide bulantısı ilacına uzandığım saniyelerde uzattığı eline düştü gözlerim. Parmak boğumlarını çevrelemiş kızarıklık kaşlarımı çatmama neden olmuştu.

"Ne oldu lan ellerine?"

Dudaklarını birbirine bastırdı ve gözlerini kaçırdı. Benden bir şey sakladığında genelde gözlerini kaçırırdı.

"Volkan'ı paketlemişler." diye konuşan Alper'in karın boşluğuna dirseğini geçiren Berk'e öfkeden kavrulmaya başlayan gözlerimi doğrulttum.  

"Ulan ne demiştim ben sana Berk?" dedim öfkeyle. "Bulaşırsan seni dövmekten beter ederim demedim mi?"

"Dövmekte ne kadar maharetli olduğun yüzünden anlaşılıyor." diye ağız içinde mırıldandığında ayağımla, ayakkabı tabanına tekme attım.

"Piç, dalga geçme."

"Can'ın gazına geldim." diye suçu Can'a attığında, ismini duymak şaşırmama neden olsa da onunla ne ilgisi olduğunu anlamamıştım.

Otobüs kapısında görünen Can, birkaç adımda yanımıza geldiğinde, gözleri önce bana, sonra Berk ve Alper'e dokundu.

"Can, siz Volkan'ı dövmeye mi gittiniz?"

"Evet." dedi direk.

"Neden?" dedim dişlerimin arasında. "Bu benim mevzum. Siz neden karışıyorsunuz?"

"Senin karın ağrın ne?" dedi ela gözlerini yüzüme dikip. "Yoksa, Volkan'ın, aranızda yaşananları bize söylemesinden mi korkuyorsun?"

"Ne korkacağım!" diye yükseldim ister istemez. Tereddütle yüzüne baktım. "Söyledi mi?"

"Neyi söyledi mi?" dedi o da.

Sorduğuna göre, sanırım bir şey anlatmamıştı. Aramızda geçen bu olayı, onlara söylememiş olması ister istemez içimi rahatlatmıştı. Yeterince rezil olmuştum ve onların da bunu bilmesine gerek yoktu.

Homo-Fobik bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin