Göçebe duyguların esirinde ilerleyen mantığımın algılayamadığı ve sürgün edilmeye mahkum edildiği günlerden sadece en tanıdık olanı bu gündü.
Tek farkı, bu sefer kendimi gizliyebiliyordum. Saklanmaktan kastım, kalbime miydi yoksa dışarıya mıydı, emin değildim. Karmaşık hissetmeyi nasıl tanımlayacağımı bilmiyordum ama çok fazla hissin birleşimi ile hiç hisetmemenin ortasında bir arafta sıkışmıştım."Temmuz yine daldın gittin." diye bana seslenen Alper'e döndüm.
"Denizi izliyordum öyle." diyerek kestirip attım kuşkusunu.
Dalıp gitmeme belki de kuşkuyla bakmamıştı. Ama herkesin bana bakınca, içimde kafa kafaya tutuştuğum kavgaya şahitlik edeceklermiş gibi geliyordu. Alper'in telefon bildiri sesi, denizin dalga sesleri arasına karıştığı esnada dikkatini benden çekerek telefonunu cebinden çıkardı.
"Güray yazmış." dedi bir müddet sonra.
"Ne diye?"
"Sabah bahsetmiştik ya, bizim Ömer'in kuzenleri bize katılacak diye."
Kafamı anladığımı belli eder şekilde salladım ve onun söylemesine fırsat tanımadan ayağa kalktım. Gitme vaktimiz gelmişti. Park ettiği arabanın içerisine oturduğumda, arabayı çalıştırmasını bekledim. Bugün tatilimizin 3. Günüydü. 2 gün sonra geri dönecektik ama Ömer'in akrabalarının çoğunluğu bu bölgede oturduğu için bugün beraber akşam vakit geçirmeyi planlamışlardı. Bende sessizce onlara ayak uyduruyordum. Gözlerim yolun pürüzlü asfaltında dolaştığı esnada, gergin bir şekilde arabayı süren Alper'e kaydı. Can, onun her şeyi zaten bildiğini söylemişti. Geçmişi bilecek kadar yakın olması, onu ne zamandır tanıdığı konusunda içimde merak uyandırmıştı.
"Ne zamandır biliyordun?" dedim dayanamayarak.
Kaşlarını çattı ve direksiyonu çevirirken yan bakışla bana baktı. Sorumu anlamamıştı.
"Can'ın geçmişini ne zamandır biliyordun?" diye sorumu yeniledim.
"Can ile psikiyatride tanıştık." dediğinde kaşlarını çatma sırası bendeydi.
"Güray'ın belli birkaç sorunu vardı. Özellikle Ömer'den sonra kafası çok karışmıştı ve kendi benliğini bir türlü bulamıyordu. Çareyi eğer psikiyatriye veya psikoloğa gidersem çözerim diye düşündü. Can ile de orada tanıştık." diye detaylı bir şekilde açıkladı.
"Can orada ne yapıyordu?" Dilimi ısırdım. Adını zikretmek tuhaf hissettiriyordu.
"Umutcan orada staj görüyordu. Güray'ın durumuna kulak misafiri olmuştu ve ister istemez, benzer birkaç nokta gördüğü için destek olmaya çalıştı." dedi derin bir nefesle. "Acılar, birbirini körüklemeyi sevse de, desteklemeye de açıktır Temmuz."
"Geçmişinizin derinliğini bilmiyorum." dedi sessizliğime karşı. "Ama Can'daki senin derinliğini gayet iyi biliyorum."
"Benim için büyük bir boşluk." dedim dürüstçe. "Onun aksine, ona baktığımda hiçbir şey hissetmiyorum. Geçmişin izlerini bile göremiyorum."
"Emin misin?" dediğinde dudaklarında muzip bir kıvrılma vardı. "Hiç öyle görünmüyor uzaktan."
"Eminim." dedim gözlerimi kaçırarak. Beni sinir edici bir bakış ile gözlerime bakıyordu. Koluna vurdum. "Yola bak yola, aynı Can gibisin. İki dakikada sinirimi bozdun."
"Geldik zaten." dedi gülüşünü yüzünden silmeden. Arabayı yol kenarına park etti ve durdurdu.
Arabadan dışarı adım attığımda, karşımda duran eve kısa bir bakış attım. Bahçeye açılan kapı aralıktı ve kapı pervazında bir valiz duruyordu. Ömer'in bahsettiği kuzenlerinin olmalıydı. Kapıya ulaşmama bir adım kala, duyduğum kız gülüşü ile duraksadım. Bahsettiği kuzenleri kız mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Homo-Fobik bxb
Novela JuvenilEşcinsel konulu bir kitaptır. Homofobik iseniz lütfen kitabı okumayınız. "Seni görmek güzel maskeli çocuk."