Gün kötü başlamıştı ama en azından kötü devam etmemişti. Evine girdiğinde düşündüğü tek şey buydu. Yorucu bir gün geçirmişti ama yine de mutluydu. Önce ılık bir duş almaya karar verip banyoya yöneldi. Bugün başına gelenler dün yaşadıklarının hepsini unutturmuştu. Üzerindekilerden hızlıca kurtulup duşun altına girecekken boynundaki kolyeyi fark etmişti. Başta nereden geldiğini hatırlayamasa da bir anda şu aile yadigarı şans tılsımı olduğunu hatırlamıştı. Boynundan çıkarıp eline aldığı kolyeye uzun uzun baktı. Daha sonra kenara bırakıp duşun altına girmişti. Enzeru onun şans getirdiğini söylemişti ama bugün yaşadıkları bu kolye yüzünden olmuş olabilir miydi? Başını hızla sallarken sular dört bir yana sıçramıştı. Daha ne olduğunu bile bilmediği birinin sözlerine neden inanmalıydı ki? Duştan çıktıktan sonra kendini yatağına attı ve düşünmeye başladı. Ülkeye geldiği ilk andan itibaren başına dert açan kaçık bir kız komşusu olmuştu. Daha sonra bu kızın kocaman kanatları olduğunu görmüştü. Ne yapması gerekiyordu? Daha da önemlisi bir şey yapmasına gerek var mıydı ki? Komşusu olabilirdi, insan bile olmayabilirdi sorun neydi? Her komşusu ile görüştüğü yoktu zaten. Dün gördükleri yüzünden şok geçirmişti ama Enzeru’nun ne olduğu o kadar da önemli değildi. O her türlü onunla yakınlaşma gibi bir düşünce içinde değildi. Sonunda içi rahatlayınca kalkıp üstünü giymiş ve hala boş olan dolabı için alışveriş zamanı geldiğini anlamıştı. Kulaklıklarını kulağına takıp yakınlardaki markete doğru ilerledi. Kulağındaki müziğin ritmine uydurduğu ıslıkla yürürken arkadan bir gürültü duymuştu. Dönüp baktığında beyaz elbisesi uzun siyah saçları ile yere kapaklanmış kızı gördüğünde bir süre olduğu yerde kalakalmıştı. Kız koşarken düşmüş gibi görünüyordu. Acıyla buruşturduğu yüzüyle yerden kalktığında Yun bir an için yardım etmek için öne bir adım atsa da az önce aldığı kararı hatırlayıp hemen kendini geri çekmiş ve arkasını dönüp yoluna devam etmişti. Ama kız onun gittiğini görünce bir anda toparlanıp koşarak çocuğun yanına gitmişti.
“Yun! Nasılsın?”
Kızın heyecanlı ve aksanlı konuşması kulaklıktan bile Yun’un kulaklarına ulaşıyordu ama ona bakmamaya gayret ediyordu. Bakma diye içinden binlerce kez tekrarladı. Ona baktığında hayır diyememesi de şu kanatlardan dolayı olmalıydı. Kanatlar… Bir an hatırladığında tekrar midesine giren kramp ona sessiz olmanın en iyi seçenek olduğunu hatırlatmıştı ama kız vazgeçecek gibi durmuyordu.
“Sabah sınavına yetişebildin mi?”
Yun kulağının hemen dibinde gülümseyerek konuşan kızı bir kez daha görmezden gelmişti. Kız onun bu kaba hareketlerini algılamamış aksine kulağındaki kulaklık yüzünden onu fark etmediğini düşünmüştü ve ani bir şekilde kulağından kulaklığı çektiğinde beklenmedik bu hareket Yun’un ona bakmasına neden olmuştu. Kız yine geceyi aydınlatan gülümsemesiyle ona bakmıştı. Yun kararlarından vazgeçmemek için gözlerini kapatınca kız ne olduğunu anlamamış ve daha da yakınına gelmişti.
“İyi misin? Neden gözlerini kapattın?!”
Yun bir adım daha geri çekildiğinde kaçışının olmadığını anlamıştı. Kız ayak parmaklarının üzerinde yükselmiş meraklı gözlerle ona bakıyordu. Gözlerini tamamen açıp kızın yüzüne baktı.
“İyim teşekkürler şimdi izin verirsen.”
Gözleriyle yolu işaret ediyordu. Kız gülümseyerek önünden çekilmiş ama onunla konuşarak yürümeyi de ihmal etmemişti. Enzeru o gün karakolun önünden öyle davranmasının tek nedenin şaşkınlık olduğunu düşünmüştü. Sonuçta bulduğu bir arkadaşın peşini bu kadar çabuk bırakamazdı değil mi? Özellikle bugün dil sınıfında o kadar sıkılmışken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sakar Şans Meleği
FantasyHiç beklemediğin bir anda karşına çıkan birisi hayatını değiştirebilir... Soru şu sen hayatının değişmesine hazır mısın? Yalnızlığını terk etmek ve birine güvenmek... Peki güvenmek senin için bu kadar kolay mı? Hele ki karşındaki insan bile değilse...