Moonchul’un onu azarlamasının üzerinden bir hafta geçmişti ve o günden sonra Enzeru’yu ne görmüş ne sesini duymuştu. Başta ona mesafeli davransa da şimdi Moonchul’da normal haline dönmüştü. Hayatı yavaş yavaş eski haline dönüyordu. Yun kafede müşterilerle ilgilendiğinde neşeli havasına bürünmüştü. Artık Enzeru diye birini düşünmeden her zaman ki rutininde olmak onu keyiflendiriyordu. Hem yarın onun izin günüydü ertesi gün ise geleneksel piknikleri vardı. Her sene patronları onları güzel bir yere pikniğe götürürdü ve o gün kafe kapalı olurdu. Sadece öğrencileri çalıştıran patronunun onlara bir hediyesiydi bu. Harçlıklarını çıkarmak isteyen öğrencilere yardım eden ve koca kafeyi hiç tereddüt etmeden onlara bırakarak sorumluluk almayı öğreten iyi biriydi. Çok sık görüşmeseler de Yun patronunu seviyordu. İzni ve pikniğin üst üste gelişi onu mutlu etmişti bu iki günlük dinlenme demekti. Bütün hafta çok yoğun çalışmalarından sonra bu tatil ona çok iyi gelecekti. Enerjisini doruklarda yaşarken karınca gibi çalışıyordu. Patron bu sefer nereye gideceklerini söylememişti. Her sene sürpriz bir mekana giderler ve deli gibi eğlenirlerdi. Yun siparişleri verip personel odasına döndüğünde ikizlerin mutfaktan çıkıp yanlarına geldiklerini görmüştü. Kasadaki kız dışında herkes masa da oturmuş bu sefer nereye gideceklerini tahmin etmeye çalışıyordu.
“Seung Yun sence bu sefer nereye gideceğiz?”
“Bilmiyorum. Geçen sefer gittiğimiz orman çok güzeldi. Dere kenarındaydı ve balık bile tutmuştuk.”
“Yanımıza özellikle almamızı istediği bir şey yok bu sefer değil mi?”
“Her sene ki liste işte… Yeri belli edecek bir şey eklenmemiş. Zaten özel bir şey olduğunda kendisi dağıtıyor.”
“Hakikaten geçen bizi kayak merkezine götürmüştü hatırlıyor musunuz? Harika kayaklar almıştık.”
“Patron her sene hem tarihi değişiyor hem mekanı. Nasıl her seferinde yeni bir yer buluyor anlamıyorum.”
İçerden gelen ses ile Moonchul ve Yun servise çıkmış, ikizler ise mutfağa dönmüştü. Her yıl bir hafta önceden haber verilen piknik yüzünden içleri içlerine sığmıyordu. Buz dağı gibi görünen yeni kız bile heyecanlanmıştı. Konuşulanları dinledikçe, geçen yılların fotoğraflarını gördükçe belli etmek istemese de heyecanı yüzüne yansıyordu ve birkaç kez hesapta yaptığı hataları Moonchul düzeltmek zorunda kalmıştı. Hatta bir seferinde Yun bile fark etmişti ve herkesi şaşırtmıştı. Bu dönemde sık sık yaşadıkları bu olaylar hem heyecanı canlı tutuyor hem de iş stresini aşmalarını sağlıyordu. Tüm gün hepsinin yüzünde gülücükler açmış ve gün sonunda kafeyi kapatıp hep birlikte masanın başına toplanıp konuşmaya başlamışlardı. Bu çok nadir durumlardan biriydi ama bu piknik hepsini heyecanlandırıyordu.
“Sizin bir fikriniz yok mu en çok çalışan sizsiniz. Bir düzeni vardır fark etmiş olmalısınız.”
“Sakin ol Jimin senin tarzın değil bu başka biriyle konuşuyormuşum gibi hissediyorum.”
Jimin’in heyecanla ve ısrarla sorduğu sorudan sonra Moonchul’un tepkisi üzerine heyecan yerini utanca bırakmış ve yanakları kızarmıştı. Yun Moonchul’un her gelen bayan çalışanla olan flörtleşmesinin bu sefer işe yaramayacağını düşünmüştü ama anlaşılan bu buz dağı da Moonchul’un cazibesine kapılmıştı. Herkesin gülmesi üzerine Moonchul göz kırpıp konuşmaya devam etmişti.
“Patron öyle planlı çalışan biri değil. O an aklına ne eserse oraya gitmek ister. Zaten bu yüzden hem tarihler farklı hem mekanlar. Mesela işi gereği bir kaplıcaya gitti ve orayı sevdiyse bir hafta sonra oradayız demektir.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sakar Şans Meleği
FantasyHiç beklemediğin bir anda karşına çıkan birisi hayatını değiştirebilir... Soru şu sen hayatının değişmesine hazır mısın? Yalnızlığını terk etmek ve birine güvenmek... Peki güvenmek senin için bu kadar kolay mı? Hele ki karşındaki insan bile değilse...