Bölüm 10: Ateşkes

589 39 6
                                    

Yun kızın elini tuttuktan sonra nefesi düzenli bir hale gelmişti ve artık odayı sessizlik kaplamıştı. O şekilde ne kadar kaldığını bilmiyordu ama kızın artık derin bir şekilde uyuduğunu fark ettiğinde ayağa kalkmıştı. Sırtı ve bacakları tutulmuştu ama o hareketlendiğinde kız yüzünü buruşturarak elini daha sıkı tutmaya başlamıştı. Yun vazgeçip kalktığı gibi oturmuştu. Sırtı koltuğa dayalı olduğu için kolunu geriye doğru uzatması canını acıtıyordu ama az önce duyduklarından sonra kendini kötü hissetmişti. Birinin hayatını böyle mahvetmeyi kim isterdi ki? Zamanında yetişmiş olduğu için bir kez daha şükretti. Kolunun acısı dayanılmaz hale gelince kendini yana doğru kaydırmıştı ki kız kanepede yan dönmüş, saçları hafifçe yüzüne düşmüş ve ağzı açık bir şekilde onu karşılamıştı. Yun kızın halini görünce küçücük bir kız çocuğu zannetmiş ve sesli gülmemek için kendini zor tutmuştu. Elini uzatıp yüzüne düşen saçlarını geri ittiğinde kız da kıpırdanıp ağzını kapatmıştı. Yüzü transparan gibiydi. Bembeyaz, pürüzsüz. O kadar kusursuz görünüyordu ki ılık tenini hissetmese bir hayal olduğunu düşünebilirdi. Kanadı kırık bir kuş yavrusu gibi kırılgandı şu an baktığı kız ama aslında bu yüzünün ardında fazlasını sakladığını biliyordu genç adam. O kanatları yine aklına geldiğinde vücudundan geçen ürpertiyle elini kızın yanağından çekti. Bu kızın çevresinde nasıl bir manyetik güç varsa Yun’a asla yapmayacağı şeyler yaptırıyordu. Uzanıp elini tutan parmaklarını hafifçe gevşetti ve sonunda artık kramp giren elini serbest bıraktı. Kızın kalemle çizilmiş gibi incecik kaşları çatılmıştı ama Yun üzerini iyice örtüp bu ifadeden kendini uzaklaştırmıştı. Yavaşça ayağa kalkıp bedenini esnetti. Saate baktığında neredeyse güneşin doğmak üzere olduğunu görüp küçük bir şok geçirmişti. Ne kadar süredir öyle duruyordu ki? Ayağının altında hışırdayan hediye paketini görünce eğilip yerden kaldırmıştı. Allah aşkına kendine engel olmaya çalışıyordu ama hangi aptal bir hediye paketi için tüm gün dolanırdı ki? Elindeki paket oldukça şık görünüyordu. Aynı zamanda siyah bir kutu gözüne çarpmıştı. Özenle seçilmiş pakete uygun bir kurdele ve küçük bir not kartı görmüştü. Hepsi çok şık ve sadeydi. Sanki uluslar arası alanda önemli bir bürokrata verilecek gibi hazırlanmıştı. Elindekileri yavaşça ve düzgün bir şekilde sehpaya bıraktığında kızın mırıldanmaya başladığını fark etmişti. Söylediklerini duymak için kendini zorlasa da ne dediğini bir türlü anlayamıyordu. Uyuduğuna göre evine gitmesi gerekiyordu ama içinden bir ses o evden çıktığı anda kızın korkuyla kapısına geleceğini söylemişti. Saçma sapan bir düşünceydi belki ama birkaç denemeden sonra iç sesine kulak vermeye karar vermişti. Evin içini minik adımlarla dolaşıp kendine oyalanacak bir şeyler aradı. Ev o kadar sadeydi ve uğraşacak hiçbir şey yoktu ki Yun kızın eğlenmek için ne yaptığını merak etmişti. Kendisinin çamaşır odası olarak kullandığı ve bir kişinin bile zorlukla girdiği odanın kapısını açık görmüştü. Oda o kadar küçüktü ki normalde bir insan girdiğinde dönemez geri geri gelmek zorunda kalırdı. Yun başta çamaşırlarını kurutmak için kullanabileceğini düşünse de kendi evinde bu odayı tamamen unutmuştu. Ayakları onu oraya götürdüğünde hafifçe sızan ışık karanlık odayı aydınlatıyordu. Yun odanın ışığını açınca bugün milyonuncu kez yaşadığı şeyi bir kez daha yaşamıştı. Normalde aynı boyutlarda ve dizaynda yapılmış oda bu evde kendi evinde olandan daha büyük ve aydınlık gelmişti. Bunun kendi yanılsaması olduğunu hatırlatıp içeri girdi. Yine de emin olduğu şey odanın cidden küçük olduğuydu. Minik bir masa koyulmuştu. Masanın üzerinde orta boy olduğunu tahmin ettiği-büyük ya da küçük boyları nasıl görünüyor bilmiyordu ama Yun’a ortalama bir büyüklük gibi gelmişti- dikiş makinesi duruyordu.  Makinenin yanında ve altında eskizler vardı. Önce anlam veremese de sonra moda tasarım okuduğunu hatırlamıştı. Henüz derslere başlamamış olması gerekiyordu ama anlaşılan belli bir birikime sahipti. Makinenin yanında sıra sıra dizilmiş birçok renkte iplik, kumaş ve ismini bilmediği birkaç şey vardı. Yun çizimlerden bir şey anlamasa da bir köşeye özenle katlanmış gömleği görmüştü. Alıp almama konusunda tereddütte kaldığı bir saniye de kolları ondan habersiz öne doğru uzanıp gömleği avuçlarının içine almıştı bile. Kumaşı sanki elinde su gibi kayıyordu. Yavaşça açıp gömleği inceledi. Kesimi ve dikişleriyle çok hoş görünüyordu ve rengi göz kamaştırıcı bir tondaydı. Siyah ve kırmızının muhteşem uyumunu yansıtıyordu geçişleri. Yun bunu onun yapıp yapmadığını merak ettiğinde kızın panik dolu sesini duymuştu.

Sakar Şans MeleğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin