DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

3.7K 178 10
                                    

Mert...

Sen gittikten sonra kalbim çarpmıyor sanıyordum. Göğsümün orta yerinde plastik bir yürek taşıyorum diyordum. Her şey ne güzel bir rutinde ilerliyordu sabah kalkmalar, işe gitmeler, günlük alışverişlerle.
Rutinlerim bozuldu Mert. Üzerinde yürüdüğüm ip koptu. Şimdi toprağa basıyor ayaklarım. Plastik çiçeklerin yerini canlı çiçekler aldı. Kalbimin de.
Bir yanım ondan nefret ediyor. Karanlık bir yanım, biliyorum. Bir yanım onu kalp çarpıntılarıyla karşılıyor, kadın tarafım.
Aylarca ölüm ve yaşam arasında bir çizgide yaşarken yoktu bu çarpıntılar, avuçlarımdaki terlemeler. Sana uyurdum ve sana uyanırdım.
Sen "Sevgide önemli olan bir arada olmaktır." derdin bana. Her şeye alışabileceğimi söylerdin. Hafızamdan her gün silinmen alışmaktan mıdır şimdi? Senin yerini alan o gözlerin canlılığı, tuttuğum elin sıcaklığı yokluğuna alışmamdan mı gerçek bu kadar? Hasat sonrası yakılmış tarlalara dönen yüreğimde yeşeren filizler bu yüzden midir?
Biliyorum, kıgzınsın bana. Seni kıyasladığım, senin yerine bir başkasını koyduğum için. Biliyorum, sen olsaydın yapmazdın bunu. Başka bir ışığı söndürmezdin ellerinle.
Bütün zehrim şimdi onda, Yağız'da. Kendi çektiğimin acısı çıksın dercesine pervasızca saldığım zehirim... Çıktı Mert. Ben bilerek ve isteyerek acı çekmesini istedim onun. Onunla birlikte acıyı ikiye katladığımı göremedim. Onun gözlerindeki ızdırap ve hiçlik duygusuyla pişmanlıktan kavruldu yüreğim.
Pişmanım Mert, çok pişmanım şimdi. İçimde kalsaydı kendi yaralarım. Göz göz yeni yaralar açmasaydım günahsız bir adamda. Onun suçu değildi. O bizi hiç bilmiyordu ki. Onu gördüğüm anlarda kendi hissettiklerimin gücünden korkuyorum. Onun bana hissettirdiklerinden korkuyorum ama ona çekiliyorum nedensiz. Elinin sıcaklığına, kollarına sığınma isteğime engel olamıyorum.
Şimdi o uzak benden, benden korkuyor. Onu yeniden yıkmamdan, ona dokunup onu mahvetmemden korkuyor. Çünkü ben yaptım bunları ona. Onun o güçlü temellerinin gürültüyle çöküşünü izledim.
Mert... Önceliklerimi kaybettim ben. Sert rüzgarlar var şimdi hayatımda. Önünde savrulduğum... Eğilip büküldüğüm yönsüzlüğüm...
Ne tarafa gitmeliyim, yönümü nasıl bulmalıyım?
Onu özlediğimi hissediyorum, biliyorum. Özlem rehber midir duygularıma?
Kayra...
Kayra defterini kapatarak karavandan çıkıp,giderek alıştığı kamp hayatına girerken,etrafındaki erkeklerin ona bakan gülümseyen yüzlerine aynı şekilde karşılık verdi...
O gecenin üzerinden neredeyse iki hafta geçmişti...
O günden bu yana sadece akşam yemeklerinde bir araya geliyorlardı hepsi...
Günün neredeyse tamamını ofis olarak kullandığı karavanda geçiriyordu...
Çay veya kahve molasında dışarıya çıkıyor,işçilerle sohbet ediyordu sık sık...
Onlarla konuşmayı,onları dinlemeyi seviyordu...
Kocaman nasırlı ellerin uzattığı bir bardak çayı içmenin keyfine,onların kendine bir çiçek besler gibi davranmalarını seviyordu...
Her sabah biliyordu ki kendisi kalkmadan gidiyorlardı...
Sadece Kenan sık sık onunla konuşuyor bir isteği olup olmadığını soruyordu...
Yağız ise nezaketen selamlaşıyor,ondan mümkün olabildiğince uzak duruyordu...
Kayra onu gördüğü her defasında heyecandan titremeye başladığını fark ettiğinde bunu saklamak için ellerini sürekli cebine koyuyordu...
Yemekte birkaç kişiyle sohbet ederken o bakışların onu takip ettiğini hissederek ürperiyor,ona doğru gözlerini görebilmek için döndüğünde,genç adamın başka bir şeyle ilgilendiğini görerek hayal kırıklığına uğruyordu...
Ona ulaşamıyordu artık...
Çünkü kendisine ulaşmasını istemiyordu...
Bunu çok açık bir şekilde belirtmişti...
Bazı sabahlar herkesten önce kalkıyor,perdenin arkasından gizlice Yağızın hazırlıklarını yapmasını izliyordu...
Yüzünü yıkamasını...
Islak saçlarının yeni doğan güneş altında parlamasını izliyordu kalbi çarparak...
Bu çarpıntıların bir adı yoktu...
Bu titremelerinde...
Ve içinde kendisini iki büklüm eden bu kramplarında...
Ama bildiği tek şey sadece onu gördüğünde ve varlığını hissettiğinde güçlü bir akımla ona doğru çekildiği gerçeği idi...
Onu kendisinden uzaklaştıran kendi sözcükleriydi...
Genç adamın kendini koruma içgüdüsüydü...
O nehir kenarındaki sabah söyledikleri kulaklarında çınlıyordu...
Yağız çok açık ve net bir şekilde koymuştu kartlarını ortaya...
O konuştuğunda anlamıştı ona ne yaptığını...
Nasıl bir acıya ve yıkıma neden olduğunu...

GÜNLÜK ...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin