ALTINCI BÖLÜM

2.9K 158 7
                                    

İki gün sonra...
Kayra odasının kapısının açılmasıyla daldığı dosyalardan başını kaldırdı...
Kemal bey suratı asık bir şekilde içeri girerek karşısındaki koltuğa oturdu çökercesine...
Kayra yerinden kalkacak gibi olduysa da kravatını gevşetmekte olan Kemal bey eliyle oturmasını işaret etti...
"Kalkmana gerek yok...birer kahve istesene..."
"Hemen..."
Kayra kahveyi istedikten sonra endişeyle baktı patronuna...
"Yolunda gitmeyen bir şey mi var..."
"Bebek...bütün gece uyutmadı...uykusuzluktan sinirlerim tepemde geziyorum...o malum geceden sonra hala kendimize gelebilmiş değiliz zaten...Esinle geçirdiğimiz şoku atlatamadık daha..."
Kayra sıkıntıyla yüzünü buruşturdu...
O akşamdan sonra Bülent beyde ortalıkta görünmemişti...
"Bülent beyi merak ettim...siz hiç haber aldınız mı..."
"Konuştum...dinleniyormuş...sesi kötü geliyordu...Ama bu gün uğrar sanırım...konuşmamız gereken bazı şeyler var...olmazsa ben yanına giderim sanırım bu daha iyi olur..."
Kayra sessizce gözlerini önündeki dosyalara dikti...Tüm bu olanlar yüzünden ister istemez duyduğu suçluluğa engel olamıyordu...
"Kendimi kötü hissediyorum..."diye mırıldandı...
Kemal bey tam ağzını açacakken kapı açıldı ve Filiz kahvelerini bırakmak için girdi...
O çıktıktan sonra Kemal bey ona bakarak konuşmaya başladı.
"Özel hayatında olup biten hiçbir şey bizi ilgilendirmiyor Kayra...mutlu olduğun sürece...çünkü mutlu insanlardan daha fazla performans alırsın...işveren kafası işte ne bencilce değil mi...her neyse...değim gibi Yağızla olanlar sadece ikinizi ilgilendirir...eski haline dönmediğin sürece sorun yok..."
Kayra gülümsedi...eski hali...bundan birkaç ay önceki hali...
Yapmak zorunda olduğu ne çok şey vardı...Öncelikle evinde toplamadığı daha ne çok anısı olduğunu düşündüğünde içini çekti.
Kemal bey onun dalgın yüzünden gelip geçen gölgeleri izliyordu...
"Kayra bir şey sorabilir miyim...neden öyleydin...yani nasıl desem...neden dokunsalar ağlayacak gibi yaşadın o zırhının arkasında aylarca..."
Kayra buruk bir gülümsemeyle baktı patronunun yüzüne...
"Bu çok uzun bir hikaye Kemal bey...ne kadar artık hazırım desem de henüz konuşmaya hazır olmadığımı hissettiğim bir hikaye..."
"Anladım...her neyse...ben Bülent beye gideyim...belki açık hava bana da iyi gelir...birde sen gerçekten iyisin değil mi...?"
"Evet...iyiyim sağolun..."
"Bir sorun olursa bana nasıl ulaşacağını biliyorsun..."
"Tamam ararım sizi merak etmeyin..."
Odanın kapısı kapandıktan sonra Kayra masasındaki dosyalarına yeniden döndü...
Hava gereğinden fazla sıcak ve bunaltıcıydı...
Klimanın derecesini biraz daha yükseltti...
Sık sık olduğu gibi Yağızı ve madeni düşünüyordu...Nehir kenarında onunla oturmayı,büyük ateşi sohbetlerini özlemişti...Klimaların yerine ormanın huzur veren sessizliğinde serinlemeyi ne çok istediğini düşündü...
Öğle yemeğini Filiz ve şirketten birkaç kişiyle beraber yediğinde insanların onunla oturduklarında ne kadar çekimser davrandıklarına bir kez daha şahit oldu...
Zaman geçtikçe daha da rahatladıklarını ona bakarken şaşkınlıkla değişen yüzlerini izledi...
Kısa zaman öncesine kadar onu konuşan bu insanlar onunla bir arada olmaya henüz alışamamışlardı...Hala onun bu değişimine bir anlam vermeye çalıştıkları her hallerinden belliydi...
Odasına döndüğünde hemen notlarına baktı...ve aniden durdu...
O geceki konuşmalarından sonra Yağızı hiç aramamıştı...ve Yağız da onu...
Telefonu eline alıp madenin numarasını çevirdi...
Uzun uzun çalmasına rağmen cevap alamayınca akşam yeniden denemeye karar verdi...
Bir an önce işlerini tamamlayıp hafta sonunu boşa çıkarmalıydı...
Yapmak istediği şeyler için rahat olacağı geniş bir zaman alanına ihtiyacı olacaktı...
Artık daha fazla dayanacak gücü kalmamıştı...
O gece yemekte olanlar kendini yeterince kötü hissetmesine neden olmuştu ve daha da kötüsü olan biten her şeyden Yağızında haberinin olmuş olmasıydı...
Sesindeki öfkeyi hatırlayınca ürperdi...
Onun her halini özlediğini kendisine yeniden hatırlatarak bir an önce buradan gitmeyi diledi...
O sırada kapının açıldığını duyarak gülümsedi...
Filiz yine kahve getirmiş olmalıydı...
Gülerek başını kaldırdığında yüzündeki gülümseme dondu kaldı...
"Sen..."diye fısıldadı...
Ellerinin titremesini belli etmemek için kalemi sıktı...
Selim olanca pişkinliği ile karşısında duruyordu...
Kayra tiksintiyle yüzünü buruşturdu...
Onun Yağızla aynı kanı taşıyor olmasına inanamıyordu...ikisi gece ve gündüz gibiydiler...
"Ne istiyorsun..."diye tıslarcasına fısıldadı...
"Nasılsın Kayra..."
"Ne istiyorsun..."
"Hiç...hiçbir şey istemiyorum...geçerken uğradım..."
"O zaman hemen çıkın buradan...çalışıyorum..."
"Eminim...eminim çalışıyorsundur...Eee nasıl buldun arkadaşımı...Betülü..."
"Arkadaşınızla da sizinle de ilgilenmiyorum Selim bey...lütfen gidin buradan..."
Kayra ayağa kalkarak kapıyı gösterdi...
Selim elleri cebinde ona doğru yaklaştıkça masa ile duvar arasına sıkışıp kaldığını fark ederek buz gibi terledi...
"Küçük asistanın büyük başarısı...alkışlıyorum seni Kayra...iyi bir gösteriydi...ürkek,soğuk,masum Kayra...bu şekilde tavladın sanırım aptal kuzenimi de...Nasıldı...heyecanlımıydı bari madendeki maceranız..."
"Kes artık şunu...beni rahat bırak..."diye güçlükle fısıldadı...
"Bırakacağım tabi ki...bırakacağım...ama bilmeni istediğim şeyler var...Yağız,elindeki hiçbir şeye o maden kadar değer vermez...buna kadınlarda dahildir...Betül ona aşktı Yağızda ona aşık olduğunu söylüyordu ama kimse beni görmüyordu...onunla her zaman ben ilgilenirdim...ama Yağız onu burada bırakıp aylarca aramazdı.Ben her zaman buradaydım anlıyor musun...onun geride bıraktıklarını teselli etmek için buradaydım...onlar nişanlanmadan önce aşıktım ben Betüle...ve o geldi,tıpkı babamı benden aldığı gibi onu da aldı...babam onu sevdi...Betül onu sevdi...ben ne yaparsam yapayım bu değişmedi...bende bir şeyler yapmaktan vazgeçtim...almaya karar verdim.Benim olanları geri almaya...bekledim...sonuçta onu yendim...Betül beni seçti ama babam sevgili yeğenini korumak için her şeyi yaptı..."
"Neden kendinize dönüp bakmıyorsunuz...kendinize sorsanıza nerede hata yaptığınızı...Bunları bana neden anlatıyorsunuz...dinlemek istemiyorum..."
"Dinleyeceksin...çünkü ben anlatmak istiyorum..."
"O bebek Kayra...o bebek sanıldığı gibi benim değildi...Yağızın bebeği idi ama buna ne babam nede sevgilin inandı...Betül de ondan kurtuldu, tabi bunun karşılığını da aldı...hak ettiği  üzere..."
Kayra sarardığını,buz gibi kesildiğini midesinin bulandığını hissediyordu...
"Yeter artık...güvenliği çağıracağım..."
Selim hiç hoş olmayan bir şekilde güldü yüksek sesle...
"Hoşuna gitmedi değil mi Kayra...sevgilinin mükemmel olmadığını öğrenmek hoşuna gitmedi...öyle değil mi..."
Kayra onun elinin yüzüne uzandığını gördüğünde biraz daha geriledi korkuyla...
"Benden uzak dur..."
"Patronuna güveniyorsan gelmeyecek Kayra...babamla beraberler...ama unuttuğun bir şey var babalar her zaman oğullarını affederler...Babam birkaç güne kadar bunların hiç birini anımsamayacak çünkü tek çocuğu benim...o madenlerde diğer her şey gibi bana ait..."
"Kimseye güvendiğim falan yok benim...sizinle bir alıp veremediğim de yok..neden böyle davrandığınıza da anlam veremiyorum..."
"Veremezsin tabi...bana pislik muamelesi yaparken sende diğerleri gibi yanlış kişiyi yüceltmeyi seçtin...onun için beni küçük düşürüp aşağıladın..."
"Doğru kişi olduğunuzdan ne kadar eminsiniz öyle...davranışlarımı ve sözlerimi hak edecek kadar pislik gibi davrandığınız ise şu anda zaten ortada..."
"Doğru kişi olup olmadığımı yada ne kadar pislik olduğumu test etmeyi denemek ister misin Kayra..."
Kayra paniğe kapılmaya başladığını hissediyordu...nefes nefese kalmıştı...
"Defol buradan...benden ne istiyorsun..."
"Hiç dedim ya...ben alacağımı zaten aldım...Şimdi Yağız düşünsün bakalım...kendisi kilometrelerce uzaktayken,küçük sevgilisi burada...benimle aynı yerde...kim bilir neler kuracaktır kafasında..."
Saçlarına dokunan eli gördüğü andan itibaren Kayra kendini zorlayarak onu itti...
Adamın beklemediği bu hareket karşısında sendeleyerek geriye doğru gittiğini görünce hemen sıkıştığı masanın arkasından çıkarak odanın ortasında durdu...
Eli ayağı boşalmış gibiydi...Kendini çok kötü hissediyordu ve bir an önce ondan kurtulmaya çalışıyordu...Daha büyük bir rezaletin çıkması an meselesiydi çünkü çığlık çığlığa bağırmamak için zor tutuyordu kendini...
"Aile meselelerinizin dışında kalmak istiyorum ve sizin bu tavırlarınıza daha fazla katlanmayacağım...şimdi buradan çıkın.Kuzeninizle aranızda ki mesele her neyse benden uzak durun...Ben sizin kız arkadaşınız değilim,hiçbir şeyiniz değilim..."
Selim onu kolundan yakaladığında Kayra bayılmak üzereydi neredeyse...
Adamın kolunu sıkan eli demirden bir mengene gibiydi...Parmakları etine gömülmüş gibiydi sanki...Kolundan yayılan acıdan çok o an içinde bulunduğu durum içindeki paniği dehşete dönüştürmüştü.
Dudaklarından dökülen çığlığın farkında bile değildi...
Selimin diğer elinin çenesini tuttuğunu gördüğü anda delirmiş gibi tırnaklarını yüzüne geçirdi...
Selim birkaç adım geriye giderek eliyle yüzüne dokundu...parmaklarının ucundaki kanı görerek küfür etti öfkeyle...
Kayra kendini kapıya doğru attı...Selim onu kolundan tutup duvara savurduğunda sert bir şekilde çarpınca sersemledi...
Adam delirmiş gibiydi ve hiç normal görünmüyordu...
Ona ne söylerse söylesin durmayacak gibi görünüyordu...Ağzına gelen tuzlu tatla elini dudağına götürdü...Çarpma esnasında dudağını ısırmış olmalıydı...gözlerini Selimden ayırmadan hareketsiz duruyordu...Bütün her şey birkaç dakika içinde olup bitmişti...Korkuyla gerileyerek masaya dayandı...Elini arkasında duran telefona uzattı...
Ona belli etmeden sekreterinin numarasına dokundu...
Selim kendinde değil gibi konuşuyordu hala öfkeyle...
"Hepiniz aynısınız...size değer vermeyeni seçersiniz ,ağlayacak bir omuz aradığınızda her zaman burada olduğumuzu bilirsiniz...Sonra hiçbir değerimiz yok gibi hatırlamazsınız bile...hep merak ettim...neden o...vahşiliğimi çekici kılıyor yoksa onu...güç mü istiyorsun Kayra...kimin daha güçlü olduğunu gördün mü şimdi...koşa koşa gidip sevgiline ağlayacak mısın..."
"Sen aklını oynatmışsın..."diye korkuyla fısıldadı Kayra...
"Olabilir...ama sen heyecanı seviyorsun değil mi...bunu nasıl buldun peki...bu heyecanı sevdin mi Kayra...istersen daha  heyecanlı kılabiliriz ilişkimizi..."
"Bizim bir ilişkimiz yok ve asla da olmayacak...asla..."
"Bunu ikimiz biliyoruz...bakalım sevgilin ne düşünecek..."
"Asla inanmaz sana..."
"Daha önce inanmıştı...şimdi değişen ne..."
Kapının aniden açılmasıyla Selim Kayraya dikili olan bakışlarını çevirdi...
Filiz,Kayranın halini gördüğü andan itibaren bir sorun olduğunu anlamıştı...
"Aman tanrım..."dediğini duydu onun...
Koşarak geri dönüp birilerine haber verdiğini görünce Kayra rahatladığını hissetti.
Selim gülerek kapıya doğru ilerlerken Kayranın yüzünde bıraktığı izlere dokundu...
"Sende en az onun kadar vahşisin..."diye sırıttı...
"Görüşeceğiz Kayra...tekrar görüşeceğiz..."diyerek odadan çıktı...
Onun çıkmasıyla Filiz içeriye girdi telaşla...Kayra yığılırcasına çöktü koltuğuna ve o ana dek güçlükle tuttuğu göz yaşlarını bıraktı...
Bir yandan titriyor bir yandan hıçkırıklarla ağlıyordu...
Filiz ona bir bardak su verdi...Kız ne yapacağını şaşırmış gibiydi...
"Tanrım ne yaptı size...iyi misiniz...Kemal beyi arayacağım hemen..."
"Hayır...hayır kimseyi aramıyorsun...Kapıyı kapat Filiz...ve beni yalnız bırak lütfen...içeriye kimseyi alma...biraz toparlanıp eve gideceğim..."diye mırıldandı güçlükle...
Filiz ne yapacağını bilemez gibi bakınca Kayra tekrarladı sözlerini...
Yalnız kalmak istiyordu...
Kapı kapandığında  ellerini yüzüne bastırarak ağlamaya devam etti...

Filiz;
"İçeriye giremezsiniz..."
"Burada mı değil mi..."
"Burada beyefendi ama şu anda meşgul...giremezsiniz...kim geldi diyeyim..."
"Bir arkadaşıyım...sürpriz yapmak istiyorum..."
"Beklemenizi rica edeceğim..."
Adam sabırsız bir sesle mırıldandı ve elindeki sırt çantasını yere bıraktı...
"Buraya kadar onca yolu kapıda beklemek için gelmedim ben..."dedikten sonra öfkeyle kapıya yöneldi...
"Beyefendi...giremezsiniz..."diyen kızı duymadı ile...

GÜNLÜK ...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin