Kayra ve Sibel madende geçirdikleri son üç gün boyunca hemen hemen her şeyle ilgilenmişlerdi. İlk geldikleri gün orada daha önceki gelişinden tanıdığı adamlar mutluluk ve neşeyle karşılamışlar, Yağızla ilgili bitmek tükenmek bilmeyen soru yağmuruna tutmuşlardı ikisini de. Bülent Bey bile onların bu samimiyetlerinden etkilenmiş, kendini onlarla derin bir sohbete dalmış olarak bulmuştu. Hummalı bir telaş içinde yemekler hazırlanmış, büyük ateş yakılmış, büyük masanın etrafında toplanmışlar, sohbet etmişlerdi gece boyunca. Hazırlanan bungalovlara yerleşmişler ve huzur içinde deliksiz bir uyku çekmişlerdi günler sonra. Ertesi sabah Bülent Bey'i göremeyince merakla sormuştu adamlara. Onun birkaç kişiyle balık avlamak için nehre gittiğini duyunca gülümsemişti. Yağız haklı çıkmıştı. Burası hepsine çok iyi gelmişti daha ilk günden.
Kayra ilk geldiği günü anımsamıştı sık sık. Onun elini sıktığı ilk an vücudunu delip geçen elektriği her anımsamasında hissetmişti. Sibelle sık sık konuşmuşlar, ona burada Kenan'ın sahip olduğu ilk dostu olduğunu anlatmıştı. Birbirlerine ait her şeyi paylaşmaya başladıklarından bu yana daha yakın olmuştu iki kadın. Tıpkı Kenan ve Yağız gibi....
Sık sık daha önce yaptığı gibi küçük penceresinden dışarıyı seyretmişti geceleri. Yağız'ın sigara içtiği o köşeyi, o ağacın altında onu öpmesini getirmişti gözlerinin önüne. O yorgun dönüşlerini hatırlamıştı sık sık. O günden bu güne ne kadar çok şeyin değiştiğini düşünerek gülümsemişti. Daha farklı hissediyordu kendini. Birdenbire büyümek zorunda kalmış küçük bir kız çocuğu gibiydi ama bir şikâyeti yoktu. Geçtiği yollarda örselenen, yaralanan, çizilen her yerini sevgiyle iyileştiriyordu. Şimdi güçlü olmak için ikinci ve daha önemli bir sebebi vardı. Şimdi bir emaneti vardı, aşkın emanetini taşıyordu. Gün geçtikçe alıştığı, alıştıkça sevdiği, sevdikçe hayaller kurduğu bir canlı büyütüyordu içinde. Ona her geçen gün daha güçlü bağlarla bağlanmayı öğreniyor, bu duyguyu seviyordu. Sabahın erken saatleri olmasından faydalanarak yastığının altındaki defterini çıkardı. Tam yazmak üzereyken çalan telefonuyla irkildi. Uzanıp açtı gülümseyerek.
"Günaydın, erken kalkmışsın." diye cıvıldadı.
"Bana söyleyene bak. Sen neden ayaktasın?" diye sordu genç adam.
"Benim bir sebebim var, artık var yani."
"Neymiş o sebep bakalım? Benden başka ne sebebin olabilirmiş öğrenebilir miyim?"
Kayra gülümseyerek yatağına uzandı. Gözlerini kapayıp gülümserken bir elini karnının üzerinde dolaştırdı.
"bana sabrı sen öğretmiştin hatırladın mı? Küçük, minik bir sürpriz diyelim."
Karşı taraftan gelen derin bir iç çekme sesini duyunca daha çok gülümsedi.
"Pekâlâ, öyle olsun.İşler beklediğimizden uzun sürdü ama birkaç güne kadar bitireceğiz. Belki benim de sana küçük bir sürprizim olabilir."
"Ben beklerim, geleceğini bileyim yeter. Beklerim."
"Seni özlediğimi söylemiş miydim?"
"Her gün."
"Peki seni sevdiğimi?"
"Her gün."
"İyi o zaman, bugünlük yeter. Gerisini gelince gösteririm."
"Gerisi mi, neyin gerisi?"
Yağız'ın kısa boğuk kahkahasıyla doğrulup oturdu.
"Yağız ne demek istedin? Yağız kapatma."
"Öpüyorum aşkım seni, kapatmak zorundayım."
Kayra elindeki telefona bakakaldı. Kaçmıştı, Yağız resmen kaçmıştı. Gülmeye başladı kendi kendine. Yatağına yeniden uzanıp defterinin kapağını açtı. Her gün yazdığı satırlarda gezdirdi gözlerini. Kendi cümlelerinde dolaştırdı bakışlarını. Yazıyordu, cümleleri bir çığ gibi düşüyordu defterinin tüm sayfalarına. Acıyla değil aşkla. Kederle değil özlemle. İçini boşaltmak için değil sadece sevdiği için yazıyordu. Konuşmuyordu artık defteriyle. Çünkü konuşacak insanları vardı artık onun. Sadece duygularını, hissettiği her şeyi aktarıyordu vazgeçilmez bir alışkanlıkla. Artık sadece aşkını yazıyordu."Aşkım...
Sana aşkım diyebilmenin içimi mutlulukla dolduran tüm yankıları çarparken ruhuma, bir tek cümlenin aklımı başımdan alıyor olması ne tuhaf. Sanki uzun süre nefessiz kalıp sonra aniden oksijenle karşılaşıp derin derin alınan nefes gibisin. Şimdi bir düş var gördüğüm. İçimde yaşayan biri var adını koyamadığım.
Her gün sabah yepyeni bir gün doğuyor içimde. Her şey capcanlı, hayat dolu, her şey benimle konuşuyor sanki.Seninle kendimi yeniden sevmeyi öğrendiğim gibi seviyorum şimdi her şeyi.
Az önce uyandım. Bedenimde bildik bir yorgunluk. Buradayım. Ne yana baksam o yosun gözlerinle karşılaştığım bildik mekânlardayım.
Bekliyorum. Geleceğini bilerek beklemenin güzellikleriyle çarpıyor yüreğim. Yüreğim o kulübede, o nehir kenarında, yemek yediğimiz masada, yanan ateşin başında. Artık yalnızlığımı alıp koynuma en uçsuz, en derin, en sabahsız saatlere yatmıyorum.
Yaşamı sorgulamıyorum artık Yağız. Bir yerlerinden tutunuyorum umudun. Yaşadıkça yaşamaktan nefret etmek yerine yaşadıkça yaşamı daha çok seviyorum artık.
Seni beklerken hayatı daha çok seviyorum şimdi. İçimde büyüyen bir çiçekle sevmeyi öğreniyorum her gün. Sanırım o içime düştüğü gün farkında olmadan habersizce biz olduk ikimiz. Ne yazık ki bunu bir tek o bildi ikimiz daha farkında bile değilken.
Geleceksin. Bir demet çiçek gibi bekliyoruz seni. İkimiz de açılmayı bekleyen goncalarımızı senden gelen ışığa tutuyoruz şimdi.
Seni seven iki kişiyiz artık. İki gül goncası gibi. Gülüşlerimde gelincik tarlaları saklı şimdi bir tek sen görebilesin diye.
Kayra..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNLÜK ...
Romantik"Gitme desem." "Kalamayacağımı biliyorsun. Beni en iyi sen tanıyorsun. Kalırsam sevdiğin erkek olmaktan çıkacağım. Bununla yaşayamam." "Döndüğünde bize ne olacak dersin? Birbirimizi şimdiki gibi sevebilecek miyiz yine?" "Bildiğim tek şey var. Ben se...