YEDİNCİ BÖLÜM

1.4K 144 16
                                    

Kayra,Kenanın dostluğunu yanı başında hissetmenin verdiği güvenle toplantı odasından çıktı...
Onu burada gördüğü ilk gün sevincinden göz yaşlarını tutamamış, zaten yaralı olan yüreği küçük kanat çırpışlarıyla dost bildiği bu adama kanatlanıp uçuvermişti...
Dakikalarca ağlamıştı Kayra Kenanın kollarında....dakikalarca dinmemişti gözyaşları...
Uzun uzun konuşacak fazla zamanları olmamıştı ondan sonra...Kemal bey ve Kenan neredeyse tüm gün süren bir toplantıya girmişler,sonraki günlerde şirket içinde aynı katta bir ofis hazırlanmıştı Kenan için geçici olarak...
Kayra onun ve Kemal beyin işlerini yapmaya gönüllü olmuştu...
Çünkü Kenan susuzluğunu giderecek tek insandı yanında...çünkü Kenana yakın olmak ona yakın olmak gibi geliyordu...
O son telefon konuşmasından sonra bir daha sesini duymamıştı...Onu aramaya cesaret edememiş,cesaret edip aradığında ise onu kampta bulamamıştı...
Kenan ona zaman vermesini söylediğinde yutkunarak ve anlayışla bunu kabul etmişti bunu...
Oturup hiç uzun uzun konuşamamışlardı...Kayra sormak istediği hiçbir şeyi soramamıştı...Onların sık sık telefonda görüştüklerini,Yağızın ona gerekli talimatları verdiğini biliyordu ve Kayra sadece Kenan vasıtasıyla iletilen selamları hafif bir tebessümle alıyordu kalbi yerinden çıkacak gibi çarparak...
Selimin rahatsız edici varlığının ortadan kalkması ve Kenanın gelmesiyle her şey huzurla yapılıyordu artık...Bülent bey bile artık daha çok gülüyor,Kenan neşesi ve enerjisiyle hepsinin yüzünü güldürüyordu...
Kemal beyle de çabucak ve sıcak bir arkadaşlık kurmuşlardı...
Üç hafta geçmişti...
Kayra yağızın gitmesinden sonraki günlerde uzun uzun ağlamış ,uzun uzun düşünmüştü...
Kendi acısına karışan Yağızın acı dolu sesiyle sarsılmış,olur olmaz zamanlarda boğazına tırmanıp duran hıçkırıklarını yutmaya çalışmıştı...
Onun gözleriyle,sevgi dolu sesiyle uykuya dalmıştı geceler boyunca...
O gittikten bir hafta sonra evdeki bir çok şeyi sanki birere hazine saklar gibi kutulara kaldırmıştı...
Geçmiş anıları o ne kadar kabul etmese de kendiliğinden terk ediyordu kendisini...Artık rüyalarında gördüğü tek bir erkek vardı ve o kendinden kilometrelerce uzaklıkta tüketiyordu günlerini...
Esinle sık sık bir araya gelmişler,sık sık sohbet etmişlerdi...şimdi Kenan ve Esin, bir zamanlar kimseyi sokmadığı hayatında iki dost olarak yer edinmişlerdi...
Masasının üzerine dirseklerini koyarak ellerini başına götürüp gözlerini kapattı...
O hayatına girdikten sonra farkında olmadan açtığı kapıları düşündü...
Yalnızlığının yerinde şimdi dost sıcaklığı tatlı bir esinti gibiydi ruhuna doğru esen...
Dostlarım diyebileceği insanlara sahipti artık...
O gelmiş ve hayatına bütün sıcaklığını bütün canlılığını taşımış can vermişti ölgün ruhuna ve bedenine...
Kenanın içeri girmesiyle hafifçe nemlenen gözlerini sildi gülümseyerek...
"Bak bak bak...hiç boş bırakmaya gelmiyorsun...ne o yine mi ağlıyorsun bakalım..."
"Ağlamıyorum sadece dalmışım....düşünüyordum..."
"Ne düşünüyordun diye sorarak aptal gibi görünmeyeyim değil mi...o malum zaten...bak şimdi akşam Sibel yemeğe bekliyor..."
"Kenan...bu akşam biraz dinlenmek istiyordum..."
"Sen o yemeğe gelmezsen ve Sibel seni yanımda görmezse beni uzun uzun dinlendirir, bana bunu yapmazsın değil mi..."
Kayra gülümsedi sıcacık bir şekilde...
"Çok ikna edici cümleler kuruyorsun...."
"Huyum kurusun öyleyimdir...her kes öyle der...sen birde Yağız üzerindeki etkilerimi gör..."
Kayra hüzünle gülümsedi...
"Gördüm..."diye mırıldandı...
Kenan karşısına oturarak dikkatle ona baktı...
"Onu aradın mı konuştunuz mu hiç..."
"Birkaç kez...ama kampta değildi...cebi de kapalıydı sanırım tünelde olduğu için kapatmıştır...konuşamadık..."
"Muhtemelen dağa vurmuştur kendini...bu hızla dağın öbür ucundan çıkacak yakında...Peki ne yapacaksın Kayra..."
Kayra derin bir nefes alarak arkasına yaslanıp kapadı gözlerini kısa bir an...
Ona baktığında Kenan onun gözlerinde kararlılıktan hoşlanarak gülümsedi...
"Taşınıyorum...ev satıldı Kenan...bunu çok önce yapmalıydım...ama aklımı başıma toplamam için bu sarsıntıyı yaşamam gerekiyordu sanırım..."
"Bir yer buldun mu peki..."
"Hayır...bakıyorum bulur bulmaz taşınacağım..."
Kenan merakla ona doğru eğildi...
"O gece telefon konuşmanızdan sonra hiç konuşmadınız mı..."
"Hayır...hiç..."
"Anlıyorum...oda seni aramadı tabi..."
"Hayır aramadı...ondan bunu bekleyemem son yaşadıklarımızdan ve konuşmamızdan sonra...o yapması gereken her şeyi fazlasıyla yaptı zaten..."
"Biliyorum...oradaydım o gece hatırlarsan...aramak istese de aramaz..."
"Çok mu kötüydü..."diye mırıldandı Kayra...
Kenan o gece olanları anımsayarak üzüntüyle içini çekti...Üzgün gözlerini ona dikti...
"Çok...delirmiş gibiydi...kendisiyle savaşıyordu...o an doğru veya yanlış hiçbir şey umurunda değildi sanırım...onu böyle görmeyeli çok uzun zaman olmuştu..."
"Benim suçum...kararsızlığım...saplantılarım...bencilliğim..."
"Sen bencil değilsin bunu böyle düşünme...senin içinde kolay olmadığını oda biliyor ve bunu anlıyor..."
"Ortalıkta bırakmamalıydım..."
"Belki de böylesi ikiniz içinde gerekliydi...belki ikinizin de kendinize gelmesi için bu gerekliydi...harekete geçebilmen için..."
"Bunu ona bu kadar acı vermeden de yapabilirdim Kenan...o hayatıma girdikten sonra sahip olduğum onca şey varken ben onu ittiğim acıya ve yalnızlığa katlanamıyorum burada..."
"Bak Kayra...yaşadıkların kolay şeyler değil anlıyorum ama şu anda Yağız içinde kolay değil orada olmak bunu biliyorum...seni görmek için buraya gelmeye karar verdiğinde sanki bir lise öğrencisi gibi heyecanlıydı...o adamın hayatında o soğuk tüneller ve dağlar dışında ilk kez sıcak gülümsemeler dağıtan bir şey vardı...sen Kayra...o seni seviyor...adını bilmese de sevmişti seni...o gece Selimi öldürebilirdi Kayra...inan bana bunu yapardı ve sana olan duyguları frenledi onu...sana gelebilmek için bunu yapmadığından emin ol..."
"Biliyorum...gözlerindeki öfkeyi gördüm..."diye fısıldadı Kayra...
"O zaman sen kendi üzerine düşeni yap...Yağız orada...ve sen onun ne istediğini biliyorsun...o adam bir ikinci kez seninle ilgili bir şeyi kaldıramaz...anladın mı beni..."
"Onu özlüyorum Kenan...sesini,yüzünü,saçlarını,ellerini...ona ait her şeyi özlüyorum..."
"Özlemek yerine acele et bence...onun senin evinde yaşadıklarından sonra yaralanan erkek gururuna iyi gelecek tek şey ona sunacağın sevgi olacaktır..."
Kayra gülümsedi...
Kenan yerinden kalkarak kapıya yöneldi...
"Çıkarken seni alırım...Kemal ve Esine de haber vereceğim belki katılmak isterler..."
"Çok çabuk iletişim kuruyorsun...burada olmana çok seviniyorum biliyor musun..."
"Üstün yeteneklerimden biridir..."diyerek çıktı Kenan odadan...
Kayra eşyalarını toparlamaya başladı yavaşça...
Uzun bir hafta olmuştu...
Yarın yalnız kalıp dinlenebileceği bir gün olacaktı...
Bir süre sonra hep birlikte çıkarlarken Kayra yüreğindeki ağırlıkla iç geçirdi...
Kenan yan gözle onu süzdü fark ettirmeden...
İkisinin de durumuna üzülüyordu ama müdahale ettiği anda Yağızın tepkisini almayı da istemiyordu...
Sevgili karısının da sıkı talimatı vardı...
"Sakın Kenan...Yağız bunun üstesinden gelir ve Kayra da onu gerçekten istiyorsa ne yapması gerektiğini görecektir...burnunu sokma, o yakışıklı yüzüne asla bakmam.."diyerek çok etkili bir uyarıda bulunmuştu...
"Kadınlar..."diye mırıldandı içinden...
Eve geldiklerinde kapıyı açan Sibel neşeyle gülümsüyordu...
Kayra onların birbirlerine sarılıp öpmelerini izlerken gözleri doldu...
"Ne kadar mutlular...tanrım bir gün bizde böyle olacak mıyız...onu sarılarak karşılayabilecek miyim..."diye geçirdi içinden...
"Kayra..."diye seslenen Sibelin sesiyle kendini toparladı...
Gülümseyerek uzanıp öptü onu...
"Sen bakma bize...şimdi böyle sarılıp duruyor ama aklının hala o dağın başında olduğuna yemin edebilirim..."
"Seni hiçbir şeye değişmem ama..."
"Bilmez miyim...asla aranıza giremem bunu kabul ettim ben...sen Yağız ve maden...kombinasyona bak hepsi birbirinden sert...bana Kayra gibi güzellik ve yumuşaklık lazım..."
"Siz kadınlar...parmağınızda oynatıyorsunuz bizi...nereden alıyorsunuz bu gücü tanrı aşkına..."
"Sen söyledin ya hayatım...tanrıdan alıyoruz...bizim de dünya üzerinde ki işimiz bu...dünya sizin için yaratıldıysa bizde sizi idare etmek için varız işte..hadi masayı hazırlamaya başlayalım kızcağız bir daha gelmeyecek buraya sayemizde...buna ilerleyen saatlerde devam ederiz...yalnızken..."
"Bana biz zavallı erkekleri idare biçiminizi anlatacaksın sanırım..."
"Kesinlikle..."
"Heyecanlanmalı mıyım..."
"Çeneni kapamazsan heyecandan çok utanacaksın...hadi..."
Kayra gülerek izledi onları...
"Hep böyle misiniz..."diye mırıldandı Kenan uzaklaşınca Sibele...
Sibel derin bir nefes alarak gülümsedi...
"Uzun zaman ortalarda olmamasına alıştığımı sandığım her defasında alışamadığımı bilmek kötü tabi...onu seviyorum...neşesini...aklını...duruşunu...bakışını...ama o sevdiği bir şeyi yapıyor ondan vazgeçmesini isteyemem...ama bir arada olduğumuzda böyleyiz her zaman...sık sık kavgada ederiz ama inan onun bile keyfi inanılmaz..."
"Burada olması ikiniz içinde sevindirici..."
"Bu yüzden Yağızı ilk gördüğüm yerde öpeceğim...ertelediğimiz şeyleri yapmak için verdiği bu fırsat,bu koşullar...o çocuk daha iyi bir şeyleri hak ediyor..."
"Onu tanıyor musun...yakından yani..."
"Kimi...Yağızımı...tabi ki tanıyorum...ikisini ayrı düşünebiliyor musun...biri nerede diğeri orada zaten...bazen Kenan benimle mi onunla mı evli bilemiyorum..."
"Çok iyi bir dostlukları var...insan onlara bakınca imreniyor..."
"Orası öyle...ama ikisi de aslında dosttan çok kardeş gibiler...Yağızın bizim için yaptıklarını unutamam...çok özletti kendini...uzun zamandır görmüyorum onu..."
Kayra titreyen elerini saklamak istercesine masaya tabakları götürüp bıraktı...
"Bende özledim..."diye fısıldadı...
Kenan ve Sibel onu uzaktan izlerlerken bir birlerine baktılar...
"Ne olacak böyle...Yağızla konuştun mu hiç...ne yapmayı düşünüyor..."diye sordu Sibel...
"Konuştum...ama hiç bu konuya girmiyor...aradığımda ya yorgunluktan ölüyor yada deli gibi çalışıyor...daha da kötüsü acıdan geberiyor...bunu bilmek kötü...orada olmalıydım..."
"Kendini suçlama...burada olmanı istediğini gayet iyi biliyorsun...onu kendi haline bırakman gerek..."
"Öyle yaptım zaten..."
"Onu soruyor mu hiç..."
"Bir defa sordu..."
"Eeee..."
"Eee ,si sevgilim,hala içindeki fırtınayla boğuşuyor...Kayrayı aramasını söyledim...onun endişelendiğini falan...bakarız deyip konuyu kapattı..."
"Kızın haline üzülüyorum.."
"Ben ikisine de üzülüyorum ama Kayra her şeyi değiştirecek güce sahip...sadece hareket lazım ona...başaracak inanıyorum..."
"Bu arada aklımdayken...bizde bir şeyler denesek..."
Kenan şüpheyle baktı karısına...
"Ne gibi..."
"Bebek gibi..."
"Ha o iş mi...deneme aşaması güzelde....sonra ne olacak..."
"Kenan...bazen beyin yerine o kafanda taş olduğunu düşünüyorum...bu konuşmaya gece devam edeceğiz...misafirimizin yanına gidiyorum ama bu kez hiç şansın yok canım..."
Kenan sırıtarak Kayranın yanına giden karısının arkasından baktı ve mırıldandı...
"Şans isteyen kim ki...her şeye varım ben..."
Sibel Kayra ile otururken çalan kapıya Kenan bakmaya gidiyordu...
"Ben bakıyorum.."
Kayra gülümseyerek Sibele döndü...
"Çok şanslısın biliyor musun..."
"Öyleyim...ama sende şanslısın farkında mısın bilmem...bende iyisi var ve mutluyum...ama sen en iyisine sahipsin ve çok mutlu olacaksın..."
Kayra yüzünü aydınlatan bir tebessümle baktı arkadaşına...
"Umarım...umarım hala beni istiyordur..."
Sibel gülerek yerinden doğrulup kapıya gitmeden önce eğilip kulağına fısıldadı...
"İstemekle kalmadığından eminim...sahip olduğun şeyin güzelliğini yaşadıkça anlayacaksın..."
Kemal beyin sesini duyarak oda doğruldu yerinden...
Kucağında kızı Gökçe Sezenle üzerinde günlük kot pantolon ve tişörtle olduğundan daha genç görünüyordu patronu...
Ve Esin aynı neşeli cıvıltılarla peşinden girdi...
"Elini ensesine koy Kemal...çocuğun boynu sarktı...o bir bebek avize değil hayatım..."
"Burada bari uğraşma kızımla ben gayet iyi anlaşıyoruz..."
"İyi siz anlaşadurun ben kızlarla dedikodu yapacağım..."
Sibel ve Esin sarılarak neşeyle konuşmaya başladılar...Kayranın yanına geldiklerinde neşeleri onu da anında içine almıştı...
"Bu yaralı ceylan nasılmış bakalım..."
"Yaralarını sarıyor..."diye güldü Kayra...
"Sar güzelim bir an önce sar...öyle bir adama sahip olsam bir dakika durmazdım buralarda...düşün ki dünyada başka kadınlarda var ve rakibimiz çok..."
İçerden Kemal beyin sesi geldi...
"Seni duydum Esin..."
Esin gözlerini devirerek komik bir şekilde suratını buruşturdu...
"Duymasan şaşardım hayatım....bir şey mi diyecektin..."
Hep birlikte güldüler...
Yemeğe oturduklarında sanki bir aile gibiydiler...İş,kapıların dışında kalmış onlar günlük,normal ve insanca şeyleri paylaşıyorlardı...Çok iyi anlaşan çok özel küçük bir topluluk haline gelmişlerdi kısa zamanda...
Kayra masadaki insanların gülümseyen dost yüzlerine baktı...
"Herkes burada bir tek sen yoksun..."diye geçirdi içinden kederle...
Onun arkasında bıraktığı boşlukta asılı kalmış gibiydi...ama onun sayesinde kazandığı bu dost yüzlerle normal bir yaşam sürüyordu...
"Yarın ne yapacaksın Kayra..."diye soran Esinin sesiyle başını ona çevirdi...
"Evde bazı işlerim var...birde alışverişe çıkacağım bir ara..."
Sibel ve Esin gülmeye başladılar...
"Ne oldu...neye gülüyorsunuz..."
"Bizde seni bunun için çağıracaktık...alışveriş...bikini,mayo bir şeyler bakalım diyoruz..."diye yanıtladı onu Sibel...
Kemal atıldı...
"Mayo alıyorsun..."
"Neden...bikininin nesi varmış..."
"Bir şeyi olmadığı için mayo diyorum zaten..."
"Sen beni beğenmiyor musun Kemal...doğurdum diye yakıştıramıyor musun..."
"Öyle bir şey demedim...sadece kıskanıyorum..."diye homurdandı Kemal bey....
"Amanda sevsinler seni...kıskanırmış ta karısını..."
Hep birlikte güldüler...
Yemekler yenip uzun sohbetler yapıldıktan sonra dağıldılar...
Kayra evine girdiğinde huzurlu bir gülümseme vardı yüzünde...Henüz kapıdayken çalmaya başlayan telefonu açtı neşeli bir sesle...
"Efendim..."
"Kayra..."
Kayra duyduğu sesle sarsıldı...Eli ayağı titremeye başlayınca hemen bir yere oturdu ve tuttuğu nefesini bıraktı...
Özlemle neredeyse fısıldarcasına mırıldandı...
"Yağız...sen misin..."
"Bu kadar çabuk mu unuttun sesimi..."diye mırıldandı Yağız...
"Hayır...beklemiyordum...unutabilir miyim sanıyorsun...bu mümkün mü...şaşırdım sadece...iyi misin..."
"İyiyim...sen nasılsın..."
"Bende...bende iyiyim...sesin yorgun geliyor..."
"Evet zor bir gündü...Kayra ben...seni arayamadığım için özür dilerim..."
"Önemli değil...Kenan,dan iyi olduğunu duymakta yeterli geldi...ama özledim seninle konuşmayı..."
Yağız kederle mırıldandı yorgun bir şekilde...
"Son konuşmamızda söylediklerimden sonra bile mi..."
"Sen kötü bir şey söylemedin...sadece ben biraz geç kaldım anlamakta..."
"Neyse...sesini duymak istemiştim...iyi olduğuna sevindim..."
Kayra yutkundu...bu kadar mıydı...başka bir şey söylemeyecek miydi...cesaretini toplayarak mırıldandı...
"Seni özlüyorum Yağız...ve seni seviyorum..."
Karşı tarafta oluşan sessizliği dinledi Kayra...elindeki telefonu sıktı iyice...
"İyi geceler Kayra..."
Kayra gözlerini yumdu...boğazında ki yumruyu güçlükle yuttu...
"İyi geceler..."diye fısıldayarak kapattı telefonu...
Elini yüzüne kapayarak kaldı öylece...Derin derin nefes aldı...
Bir süre sonra çalan telefonu açtı ve pürüzlü bir sesle cevapladı...
"Efendim..."
"Bende seni özledim kelebek..."diyen yağızın sesiyle o ana kadar tuttuğu bir damla göz yaşı süzüldü yanağından...
"Teşekkür ederim..."diye fısıldayabildi ancak.."
"Ve Kayra,seni seviyorum..."diye mırıldandı aynı boğuk ses...
Kayra hıçkırdı...mutluluk,acı ve özlemle karışan hıçkırıkları çoğaldı...Yağızın özlediği sesinden çıkan bu cümleler umut getirmişti kalbine...
"Bende...bende seni seviyorum...neler yapıyorsun merak ediyorum...seni özlüyorum Yağız..."
"Burada yapacak fazla bir şey yok biliyorsun...ama evet en iyi yatığımız şey özlemek...gitmem gerek Kayra...yeniden iyi geceler..."
Kayra bir şey söyleyemedi...Kapanan telefonu dudaklarına bastırdı...
İlkindeki cevapsızlığını ikincisinde umuda bırakan sevgilisi için döktü göz yaşlarını...
Üzerini değiştirip yatağına uzandı ve yanındaki yastığa sarılarak gözlerini kapadı...

GÜNLÜK ...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin