ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM / FİNAL

2.4K 176 63
                                    


Yedi Ay Sonra

Kenan ve Sibel düğünden bir ay sonra şehre gelip eşyalarını toplayarak ana kampta hazırlanan büyük kulübelerden birine yerleştiler. Aradaki bir aylık süre içinde Yağız ve Kayra'nın evine yapılan tadilatlar bir kez de onlar için yapıldı. Yağız ve diğer adamlar evin onlar için hazırlanabilmesi için olağanüstü bir gayret gösterdiler. Çoğunlukla eğlenerek geçen tüm o tadilatlar boyunca sık sık geçmişle ilgili sohbetler yaptılar. Bir zamanlar onlara acı veren şeylere gülümseyerek bakabilmenin mutluluğunu birlikte paylaştılar.
Kenan ve Sibel'in taşınması en çok Yağız ve Kayra'yı mutlu etse de asıl mutluluktan deliye dönen Kenandı. Çünkü artık karısından uzak kalmayacağı için keyfine diyecek yoktu. Beklenmedik anlarda yaptığı konuşmalarla, Esin her aradığında aralarında geçen ve asla değişmeyen konu yüzünden attığı kahkahalarla çınlıyordu her yer. Daha çok gülen, daha çok seven, mutlu bir adama dönüşmüştü artık.
Sibel şehrin gürültüsünden, egzoz dumanlarından sıyrılıp doğanın içinde yaşamaya dünden razı olduğu için zaten çok önceden planladıkları şeylere hiç itiraz etmemiş, büyük bir mutlulukla ayrılmıştı uzun zaman yaşadığı şehirden. Ailesi, kocasının olmadığı zamanlarda yalnız yaşamasındansa kocasının yanında olacak olmasından dolayı aldıkları bu kararı saygıyla ve sevinçle karşılamıştı. Ve genç kadın gönül rahatlığı ile yaşamına yeni bir yerde, sevdiği adamla birlikte bir başlangıç yapmaktan mutluydu. Çok basit, sade ve sıradan bir hayatları vardı artık. Yağız ve Kenan madene gittiklerinde ya da iş için şehre indiklerinde Kayra ile birlikte tüm gün zaman geçiriyorlar, doğum için ve doğumdan sonrası için hayaller kuruyorlardı. Kayra'nın artık kocaman olan karnına bakıp gülüyorlar, bebek için isimler düşünüp eğleniyorlardı. Sık sık Esin ve Kemalle görüşüyorlar, fırsat buldukça onlar da yanlarına geliyordu. Esin'in neşesi kamptaki herkesi mutlu ediyordu.
Sibel, yeni evini çok sevmişti. Evinde bir şeyler yapmayı, akşam işten dönen kocası ile kendilerine ait özel anları olmasını, en önemlisi aralarında artık mesafeler bulunmamasını çok sevmişti. Şimdi gerçekten evli bir çift olmuşlardı. Birkaç gün önce Kayra ile birlikte şehre indiklerinde bir süredir şüphelendiği durumunun sonucunu öğrendiğinde arkadaşına sarılmış, dakikalarca ağlamışlardı birlikte. Buraya yerleştiğinde gerçek bir çift olduklarını düşünmüştü ama şimdi gerçek bir aile olacaklarının müjdesini vermek için sevgili kocasının akşam eve gelmesini bekliyordu. Onlar gelmeden önce Kayra ile birlikte hazırlık yapacaklardı ve o da neredeyse gelmek üzereydi. Ayağa kalkarak evin içinde gezdirdi gözlerini, gülümsedi. Elini karnına koyup gözlerini kapatarak mutlulukla iç geçirdi. Telefona uzanıp Esin'i arayarak beklediği haberi vermeye karar verdi.
"Esin uyandırdım mı seni?"
"Uyudun mu diye sorsana önce bir? Gökçe'nin ateşi vardı biraz, sabaha kadar mızıldandı. Uyuyamadım. Hayrola Kayra doğuruyor mu bu saatte aradın."
Sibel güldü neşe ve mutlulukla.
"Hayır, fazla kalmadı ama hemen de doğurmuyor. Ben sadece seninle konuşmak istedim."
"Ben bu ses tonunu tanıyorum. Çıkar ağzındaki baklayı da anlayayım vidalarını gevşeten şeyin ne olduğunu."
"Sana bir haberim var sevgili arkadaşım."
"Bana bak taksit taksit girme konuya, gel şunu toptan yapalım sen direkt söyle. Uykusuz ve meraklı bir kadınla konuştuğunu hatırlatmama gerek var mı? Uykusuz halim konusunda bir açıklama yapmamı ister misin?"
"Hani bir kuzulama mevsimi vardı ya."
"Evet, senin kaplumbağa hızıyla intikal etmeni dört gözle beklediğim ve bir türlü senin için gelmeyen mevsim. Ne olmuş?"
"Sanırım mevsimi yakaladım."
Sibel telefonun diğer ucundaki sessizliği dinledi bir süre. Sessizliğin uzaması üzerine hattı kontrol etmek istercesine seslendi.
"Esin, Esin... Orada mısın? Esin..."
Sessizlik...
"Esin..."diye tekrarladı Sibel.
Biraz sonra Esin'in sesini duyunca rahatlayarak gülümsedi.
"Tekrar et bakalım şunu bir. Daha açıklayıcı olsun. Doğru duyup duymadığımdan emin olayım ona göre tepki vereceğim. Ne dedin sen az önce canım arkadaşım?"
"Ben hamileyim, henüz çok yeni. Yani Kayra ile birlikte birkaç gün önce kesinleştirdik. Bu gece Kenan'a söyleyeceğim ama ondan önce senin bilmeni istedim."
Aynı anda çığlık çığlığa Esin'in sesi kulaklarını parçalarcasına yükseldi telefonun diğer ucundan.
"Kemaalll... Kemal kalk. Kalk diyorum adam sana. Kuzular geliyor. Sibel hamile. Kenan sonunda durumu eşitlemiş. Kalksana be adam ne uykusu bu? Uyan diyorum. Kenan diyorum baba oluyor diyorum. Kaplumbağa mevsimi açmış diyorum. Off adam fil gibi uyuyor."
Sibel telefonun ucunda gülmekten yerinden kalkamaz hale gelmişti neredeyse. Telaşla atıldı.
"Esin sakin ol, bırak adamcağız uyusun. Hem onunla ne alakası var Tanrı aşkına? Sonra da söyleyebilirsin. Ayrıca ben de anne oluyorum. Artık kaplumbağa demesen nasıl olur canım?"
"Kiminle paylaşacağım peki, ben deli miyim kendi kendime konuşayım? En azından dinlesin, uyansın. Bu çok güzel bir haber işte. İlk fırsatta oraya gelecek ve bir durum kontrolü yapacağım. Aferin sana, bak kuzulama mevsimini kaçırmaman nasıl güzel olacak. Aklımdayken Kayra nasıl, bebek iyi mi?"
"İyiler, harika olacak her şey. Burada çok mutluyum. Kenan bu haberi nasıl karşılayacak bilmiyorum, açıkçası ürküyorum tepkisinden."
"Aman... Senin kocan biraz çatlak bir adam. Seni fazla sarsmasına izin verme. Aklını falan kaçırmasın. Sen önce Yağız'a söyle, onu sıkı tutsun."
"Diş çektirmiyoruz canım, sadece baba olacağını öğrenecek."
"Sen yine de dediğimi yap tatlım. Ne olur ne olmaz."
İkisi de güldüler. Bir süre sohbet ettikten sonra vedalaştılar güçlükle. Sibel dışarıya çıkıp her zamanki yemek masasında oturup Kayra'yı beklemeye başladı. Bu gece büyük ateş yanacaktı. Kocasına bu haberi vermek için uygun ve güzel bir zaman olacaktı bu. Sevdikleri herkes yanlarındaydı ve şimdi artık bir aile oluyorlardı. Yanına gelen adamlardan birine gülümsedi.
"Bu akşama özel bir şeyler yapma şansımız var mı?" diye sordu aynı gülümseyen yüzüyle.
"Siz istedikten sonra mutlaka vardır Sibel Hanım. Özel bir durum mu?"
"Sanırım öyle olacak. O zaman akşam menüsünü birlikte hazırlayalım. Kayra gelsin, onun da fikrini alırız."
"Nasıl isterseniz. Ben malzemeleri kontrol edeyim. Henüz erken, eksik varsa şehre gidip almak kolay olur."
"Tamam, buradayım."
Sibel yeniden etrafında dolaştırdı gözlerini. Bu adamların her biri onlara her gün insan olarak bir şeyler öğretiyordu. Toprağın bereketi kadar sıcak ve verici insanlardı. İyi kötü tüm zamanlarını birlikte paylaşmaktan mutlu olduğunu düşündü. Yağız'ın sık sık dile getirdiği bir gerçek vardı. Onlar kocaman, mutlu bir aileydiler.

GÜNLÜK ...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin