Akşamın karanlığı sızarken perdelerin arasından, rahatsız etmemek için odadakileri onların üstünde bir hakimiyet kurmuyordu henüz. Etrafta aydınlatmak adına herhangi bir şey yoktu. Bedeni yorgun düşmüştü ama umursamıyordu. Gözleri kapanmak için yalvarsa bile görmezden geliyordu. Yorulmuştu, bacakları uyuşmuş gibiydi ama sadece ayaklarını oynatarak uyuşukluğu gidermeye çalışıyordu. Onu rahatsız etmemek için.
Saatler geçmişti kucağında uykuya dalalı. Saatlerce bu haldeydi ve bacaklarını hissedemiyor olabilirdi. Ama sorun etmedi. Onun için problem değildi, o güzelce uyusun, güzelce dinlensin istiyordu ve uyanana kadar böyle kalacaktı. Yeter ki o iyi hissetsin.
Elini tekrar hareket ettirmeye başladı yumuşak saçlarında. Saatlerce saçlarıyla oynuyordu ve bu öyle güzel hissettiriyordu ki daha önce böyle bir şey yaşamadığını düşündü. Onun yanında her zaman güzel hissediyordu, ona bakınca, ona dokununca. Belki de en son böyle hissettiğinde annesi yara olmuş bacaklarını geçmesi için öptüğü andı. Bilmiyordu, bu hissi tarif edemezdi. Bu his ilk defa ona uğruyordu ve bırakmayacak gibiydi. Bunu istemezdi de zaten, onun varlığının verdiği huzurun ondan gitmesini istemezdi.
Artık aşinası olduğu kokusu saatlerce burnuna nüfuz ediyordu. Kendi kokusunun onunkine karıştığını düşündü ve bu düşünce öyle bir dokunmuştu ki kalbine bir an nefesi tekledi. Derin derin nefesler alırken onun nefes seslerini dinledi. Bacağına dokunan elinin sıcaklığı orayı yakıyordu, kafasını koyduğu yer ise uyuşmuş gibiydi. Saatlerce ağırlığını oraya veriyordu yorulmuştu evet ama değerdi. Jungkook için değer, diye düşündü. Onun güzel olan her şeyi hak ettiğini düşünüyordu.
Ayrıca bu kadar zaman saçlarında gezen parmaklarının onlardan ayrı kaldıklarında ne yapacaklarını da bilmiyordu. Oraya alışmış gibilerdi ve o her zaman onlara dokunmak isteyeceğini biliyordu.
Karanlık iyice çökmüşken üzerlerine onun çehresini görmek de zorlaşmaya başlamıştı. Sağ elini yavaşça onun omzuna koydu, ardından sessizce esnemesini engelleyemedi. Uykusu gelmişti ve Jungkook uyanana kadar uyusa bir sorun olmayacağını düşünerek kafasını koltuğa yaslayarak gözlerini kapattı.
***
Yeni doğmuş bir bebek gibi hissederken kendini, bir şeyleri algılamaya çalıştığı sırada etrafında bir uğultu hissetti. Bu gittikçe artmaya başladı ve kulaklarına bir çınlama hakim oldu. Üzerinde bir ton ağırlık varmış gibiydi ve vücudunun çeşitli yerlerinde ağrı hissetmeye başladı. Gözlerini açmayı denedi ama olmadı. Etraf karanlıktı, bir şeyler anlamaya çalıştı ama başaramadı. Ağrıları artmaya başladı ve nefesinin teklediğini hissetti. Nefes alması zorlaşırken vücudunu da hareket ettirmeye çalıştı ama bu da olmadı.
Nerede olduğunu merak etmişti, bunu da anlamaya çalışırken uzaktan gelen bir ses işitti. Ses yankılanır gibi oldu ve bu sırada vücudunda yine keskin bir acı hissetti. ''Yoongi,'' dediğini duydu birinin. Kafasını oynatmak istedi ama yapamadı. Ardından o sesi bir daha duymadı ve kendini boşluktan düşüyormuşçasına gergin ve korkmuş hissetti. Acı şimdi kaybolmuştu.
***
Karışıktı her şey ona göre. Hayat yine olurunda ilerliyordu fakat insanlar üzerindeki etkisini sürdürmeye de devam ediyordu. Kendi üzerinde etkisinde de öyle. İsyan etmek istemezdi fakat yorgun ve karmaşık hissediyordu artık. Hem zihinsel hem fiziksel olarak. Son zamanlarda yaşadığı duygu karmaşaları ise cabasıydı, onlar da hep üstüne geliyor gibiydi. Baş edebilirdi elbet fakat yorgundu işte. Bir süre kendine gelemeyecekmiş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sober | yoonkook ✓
FanfictionSen bir su damlasıydın, susuzluktan beni çekip kurtaracak. -soft and a little bit angst yoonkook İlk yayımlanma tarihi: 09.08.2018 Bitiş tarihi: 02.12.2020