2-Jungkook

941 71 8
                                    

Yine her zamanki gibi gözleri onun üzerindeydi ve aynı zamanda da yemek yiyordu. Çubukları arasındaki erişteleri gözlerini ondan çekmeden ağzına götürmeye çalıştığında maalesef uzun erişteler ağzına değil üstüne nasiplenmişti. Bacaklarında hissettiği sıcaklıkla bakışlarını oraya indirmiş ve burnundan sesli bir nefes vermişti.

''Çok dalgınsın hyung, şuncacık lokmayı bile ağzına atamıyorsun.'' demişti karşısında oturan Jimin. Onu umursamadan masadan peçete alarak pantolonunu temizlemeye çalışmıştı. Biraz silse de salçanın izi kalmıştı ne yazık ki. Peçeteyi masaya atıp tekrar bakışlarını onun oturduğu yere çevirmişti ama onu yerinde görememişti. Birden içinde oluşan telaşla bahçede onu bulmaya çalışırken sonunda bulmuş ve derin bir nefes salmıştı havaya. Yemeğini bitirmiş, elindeki kitaplarla boş banka doğru ilerliyordu.

''Kime bakıyorsun sen?'' Jimin çattığı kaşlarıyla onun baktığı yöne bakmış ama kime baktığını anlayamamıştı, bahçede bir sürü öğrenci vardı.

''Hiç kimseye.'' demişti Jimin'in sesini duyar duymaz önüne dönerek. Ona yakalanmayı asla istemezdi yoksa bir soru yağmuruna tutulurdu.

''Bakıyordun, gördüm. Hoşlandığın biri mi var yoksa?'' Jimin imalı imalı konuşup sırıtarak ona baktığında gözlerini devirmişti. Ama kalbi bunu duyar duymaz hızını arttırmıştı tabii, sakin olmayı denedi.

''Kimseye bakmıyordum Jimin, aklında saçma şeyler kurgulama.'' demişti sesini sinirli çıkarmaya çalışarak.

Jimin omzunu silkmiş, bakışlarını tekrar yemeğine odaklamıştı. Yoongi de sadece yemeğiyle ilgilendiğini göstermek amacıyla çubuklarını tekrar eline almış, yemeğe odaklanmaya çalışmıştı. Ama gözleri sürekli onun olduğu tarafa kayıyordu. Jimin'e yakalanmadan arada ona bakarak yemeğini bitirdi. Ardından Jimin 'kütüphaneye gideceğim,' diyerek yanından ayrıldı ve o yalnız kalmanın verdiği rahatlıkla derin bir nefes verdi.

Dirseklerini masaya dayayıp yüzünü elleri arasına alarak öyle izlemeye başladı onu. Kitap okuyordu ama yüzünde yine tek bir mimik oynamıyordu. Ardından birkaç dakika sonra yanına birisinin geldiğini gördü, merakla onları izlerken çocuğun ona bir şeyler söylemesini ve onun da başıyla onu onaylamasını izledi. Sonra çocuk gitmiş ve o bir süre karşısına baktıktan sonra kitabına geri dönmüştü.

O çocuğun ona ne dediğini merak etmişti. Onu izlemeye başladığı süre boyunca yanında kimseyi görmemişti ve o çocuğun neden yanına gittiğini merak etmişti işte.

Dalgınca onu izlemeye devam ederken o birden ayağa kalkmış ve yürümeye başlamıştı. Onun bu ani hareketiyle transtan çıkmış gibi gözlerini hızlıca kırparak kendine gelmeye çalışmıştı. Neden birden kalkıp gitmişti? Gözleriyle onun gittiği yere baktığında binadan içeri girdiğini görmüştü. Dersi başlamak üzereydi herhalde. Ardından aklına kendi dersi gelmiş ve telefonundan saati kontrol etmişti. Daha yirmi dakikası vardı, bu yüzden bir süre daha orada oturmuş ve onu düşünmüştü.

***

Bugünkü tüm dersleri bittiği için mutlu hissediyordu. Hızlı adımlarla binasından çıkıp bahçeye girdiğinde artık günlük rutini haline gelmiş olan onu arama eylemini gerçekleştirmişti. Şanslıydı ki hemen görmüştü. Çantasını önüne almış bir şeyler yapıyordu, ardından işini bitirip çantasını sırtına almıştı. Şapkası yine başındaydı, artık onu böyle daha kolay ayırt edebiliyordu. Yine onun peşinden gitmeye başlarken aralarında münasip bir mesafe bırakmıştı. Okuldan çıkmışlardı, kaldırımdan yürüyorlardı ve onlar gibi öğrenciler olsa da onu gözünden kaybetmiyordu. Birazcık hızlanıp daha yakınına geldiğinde daha rahat hissetmeye başlamıştı. Sonra onun arka cebinden bir şeyler çıkartıp eline aldığını gördü. Ama Yoongi'nin gözü bu sefer onun yere düşürdüğü bir kağıt parçasında takılı kalmıştı. Nefesleri hızlanmaya başlarken kalbi de ona katılmıştı. Aklına gelen fikirle hızla yerdeki kağıdı almış ve yüzünde bir gülüşün peyda olmasına izin vermişti.

Onunla konuşabilirdi. Onunla konuşmak için eline bir fırsat geçmişti. Parlayan gözlerle onun biraz daha yakınına gelmiş ve heyecanla ''Hey,'' diye seslenmişti. Ardından kendini dizginlemeye çalışıp yutkunmuştu. Sakin olmalıydı. Seslense de ona dönmediğinden dokunması gerektiğine karar verdi. Elini onun omzuna koyup tekrar hey, diye seslenmişti. Çok heyecanlı hissediyordu ve neden bu kadar heyecanlandığını anlayamıyordu.

Ona dönen bedenle kalbi sanki daha da arttırabilirmiş gibi hızını arttırmıştı. Gözleri gözlerine değdiği anda titrediğini hissetmişti. Neden, neden böyle hissediyordu?

''Şey,'' demişti, sesinin ayarını kontrol etmek için biraz durmuştu. ''Bunu düşürdün.'' elindeki katlanmış kağıdı uzatmıştı.

 O ise ilk önce elindeki kağıda ardından gözlerine bakmıştı. ''Ah,'' diyerek kağıdı almıştı. ''Teşekkür ederim.'' Sesi kısıktı.

'Teşekkür ederim.'

Şu iki kelime bile ona o kadar güzel gelmişti ki o an, gülerek yüzüne bakmaktan bir süre alamamıştı kendini. Ardından kendine gelmek adına kafasını sallamıştı.

''Rica ederim.'' demişti. Gözlerine bakmak ona iyi gelmemiş olmalıydı, yoksa kalbinin bu kadar ağrıması normal değildi.

Ardından onun önüne dönerek gitmeye hazırlandığını gördü. Kalbi korkuyla kasılırken kendini onunla daha fazla konuşmak isterken bulmuştu. Daha fazla sesini duymak istiyordu. Bu yüzden dilinin ucuna gelen şeyi birden söyleyivermişti.

''Seninle geçenlerde hastanede karşılaşmıştık.'' Bu onun durmasına yetmişti neyse ki. Tekrar arkasına dönüp ona baktığında neredeyse sevinçten havalara uçacaktı.

Biraz düşünmüştü, bunu onun dikkatle yüzüne bakmasından anlamıştı. İfadesini sabit tutmaya çalışarak ona yardımcı olmak için ''Bana çarpmıştın,'' demişti.

Gözlerinden onu hatırladığına dair bir ifade geçtiğinde tuttuğu nefesini salıvermişti. Ne ara nefesini tutmuştu?

''Hatırladım. Üzgünüm o zaman biraz acelem vardı. Bir şey diyemeden gittim.'' demişti. Yoongi kulağına erişen sesi işittiğinde sanki ninni dinliyormuş gibi hissetmişti. Çok, çok rahatlamış hissediyordu.

''Sorun değil,'' demişti hafif bir gülümsemeyle. Ardından zihnine fısıldayan sesin isteğini yerine getirmişti. ''Ben Yoongi.'' Bu sayede adını öğrenebilirdi, o harika bir zekaya sahipti.

Hafif bir şekilde dudaklarının kıvrılışını izlemişti. Ellerinin terlediğini hissederken kalbine söz geçirmeye çalışıyordu.

''Jungkook,'' dediğini duymuştu ardından. Kalbi şimdiden 'Jungkook,' diye atmaya başlamıştı.

''Memnun oldum.'' Yoongi elini uzatmıştı ona ve o bir süre eline baktıktan sonra tutmuştu elini. Elini saran sıcak dokunuşu hissettiğinde titremesine engel olamamıştı. Bugün ne yüce bir gündü, onunla konuşmuştu, elini tutuyordu ve adını öğrenmişti. Daha başka bir şey istemezdi.

''Ben de.'' diyerek elini ayırmıştı Jungkook ve ona son bir kez bakıp ayrılmıştı yanından. Yoongi ise bir süre öyle kalmıştı; kalbinin ritmi eski haline gelene ve elini tutan elinin sıcaklığının artık orada olmadığını kavrayana kadar orada kalmıştı. Ardından yüzünde silinmeyen güzel bir gülümsemeyle evine gitmişti.

Zihninde ise her dakika 'Jungkook' ismi yankılanıyordu.


Sober | yoonkook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin