Beklemek.
Bir arayış içinde olmak. Ya da umduğun bir şeyin gerçekleşme sürecini gözlemek. Bir bilinmezlik hakimdir aslında beklemenin himayesinde. Sonunun ne şekilde olacağını bilemezsin. Tahmin edebilirsin yalnızca. Ya da umut edersin.
Ama benim bekleyişimin arkasında bir bilinmezlik yoktu. Sonunda ne olacağını biliyordum. Güzel bir şey olacaktı fakat ben sadece bunun ne zaman gerçekleşeceğini bilmiyordum.
Günlerce bekliyordum. Her gün bugün uyandırırlar mı diye hevesle uyanıyordum. Ama olumsuz cevaplarla karşılaşıyordum. Olsun, diyorum içimden. Yine de beklerim ben. Onun sadece birazcık daha uyumaya ihtiyacı var, biraz daha zamana ihtiyacı var.
Kaç gün geçti bilmiyorum, saymayı bıraktım on günü geçtikten sonra. Belki on iki, belki on üç olmuştur, emin değilim. Ama uzun bir zaman geçtiğini biliyorum.
Aralıklarla pansuman yapılıyor yaralarına. Yüzündeki izler bir nebze kapanmışsa da yine varlıklarını sürdürüyordu fakat vücudundaki daha derin yaraların iyileşmesi için biraz daha zaman gerekiyordu.
Görmüştüm. Bedenindeki yaralara şahit olmuştum ve çok şaşırmıştım. Onlar nasıl olmuştu da oluşmuştu, nasıl meydana gelmişlerdi bilmiyordum. Çok fazlalardı, bazıları derin bazıları çizik gibiydi fakat çok fazlalardı ve şimdi biraz iyileşmiş gibi dursalar da daha iyileşmeleri gereken uzun bir yolları vardı.
Onu öyle görünce içime öyle bir şey oturmuştu ki, öyle bir acımıştı ki kalbim ne yapacağımı bilememiştim. Ağlamak gelmişti içimden ama yapmamıştım çünkü bana zarardan başka bir şey vermeyecekti. Doktorlarla da gidip konuşamazdım çünkü onlar da ellerinden geleni yapıyorlardı onun için. Elimden hiçbir şey gelmiyordu ve ben onu sabırsızlıkla beklesem bile aslında içten içe yorulduğumu hissediyordum.
Yorulmuştum. Üzgünüm sevgilim, çok fazla yoruldum. İçimde hevesle seni beklediğim bir yanım olsa da çoktan çökmüş, dayanamamış bir yanım daha vardı.
Tüm bu olanlar çok fazla gelmişti bana. Ruhuma. Kaldıramayacağım kadar çok fazlaydı hem de ama bir şekilde yaşayabiliyordum, bir şekilde yapabiliyordum ve bunda Yoongi'nin nefes almasının bir etkisi olduğunu biliyordum.
Yıkılmıştım ama ayağa kalkmam an meselesiydi.
Uyansa ilk ne yaparım diye düşünüyorum şu günlerde. İlk ben mi girerim yanına yoksa sonradan mı girerim? Ya da o siyah okyanusları görmeye, hemen görmeye bir cesaretim anında olur muydu? Bu çok fazla aklımı kurcalıyordu. Yanına gitsem, ona ne söylerim, ne yaparım bilmiyordum. Hemen ağlamaya mı başlarım, o beni gördüğünde ne yapar? İlk ne söyler?
Bir sürü soru aklıma giriyor fakat cevaplarını bulmak adına didindiklerinden çıkmıyorlardı ve bu kafamın karman çorman olmasına yol açıyordu. Düşünmekten başıma ağrılar giriyordu ve ben yoruluyordum işte.
Belki de günlerdir bana pek uğramayan o uykuyu bir güzel çeksem rahatlardım. Rahatlar mıydım?
Bayan Min. Bir de o vardı tabii. O da pek uyumuyordu, her an oğlunun uyandığını haber verecek birilerinin geleceğini düşünüyor, bu yüzden gözlerini kapatamıyordu bir türlü. Şu son günlerde de tıpkı benim gibi pek konuşmuyordu. O da çok düşünüyor biliyorum. O da çökmüş gibi, gözaltları perişan. Sadece sabahları beraber yediğimiz kahvaltıyla bütün gününü geçiriyordu. Bir anne için ve bir de bir eş için ona oldukça güç şeylerle uğraşıyordu. Hem oğlu hem de kocası hastanedeydi ve ben ruhunun ikiye bölünmüş olduğunu düşünüyordum. Yoongi'nin babasına tam olarak ne olduğunu bilmiyorum, sormamıştım kadıncağıza. Ama umuyorum ki çok kötü bir şeyi yoktu. Umarım aileyi çok fazla etkileyen bir şey olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sober | yoonkook ✓
Fiksi PenggemarSen bir su damlasıydın, susuzluktan beni çekip kurtaracak. -soft and a little bit angst yoonkook İlk yayımlanma tarihi: 09.08.2018 Bitiş tarihi: 02.12.2020