1514 İstanbul
Eftelya gözlerini zorlukla açtığında üstünde kara bir adam gördü. Adam o kadar karaydı ki buz rengi gözleri olmasa gecenin karanlığında onu seçmek tamamen imkansız olurdu. Simsiyah uzun saçları, siyah kaftanı ve karanlıkta parıldayan gri-mavi gözleri vardı. Yüzünün ayrıntılarını seçemiyordu ama yüzünün alt yarısını kapsayan korkunç yarayı fark edebilmişti. Çenesi ve dudaklarının üstü yanık veya kesikti onu da seçememişti çünkü sadece bir an görebilmişti. Kara adam Eftelyanın gözlerini açtığını görünce hemen siyah maskesini ağzına geçirmişti.
Eftelya içinde bulunduğu durumun yavaş yavaş farkına varıyordu. Üstünde üzerine örtülmüş siyah bir kaftandan ve kara bir adamdan başka hiçbir şey yoktu. Eftelya tam bir çığlık koparacaktı ki kara adam fark edip eliyle ağzını kapattı.
Eftelya gözlerini kapatıp dün gece neler olduğunu hatırlamaya çalıştı. O anda annesi sandığı sanemden dayak yemesi, akın ve neşenin ihaneti, bu küçük göle gelişi, soyunuşı ve.. Ve intihar edişi hepsi fotoğraflar halinde beynine hücum etti. İri yeşil gözleri kocaman açıldı. Ölmemişti. Bu adam onu 'kurtarmış'olmalıydı. Tabi bu hayata geri dönmeye kurtarılmak denirse.
Kara adam kızın biraz sakinleştiğini görünce elini ağzından çekip yanından uzaklaştı ve arkasını döndü.
"Teşekkür ederim." Eftelya ona borçlu hissetmişti her ne kadar onu kurtarak ona kötülük yapmış olsa da insani değerler açısından adam takdire şayan bir hareket göstermişti. "Ben şey... Sadece yüzüyordum açlıktan dolayı kendimden geçmiş olabilirim. Beni kurtardınız. Size borçluyum."
Eftelya çevresine bakındı ama elbisesini göremedi. Üstüne örtülü kaftandan kollarını geçirip üzerine giydi. Artık iç çamaşırlarının olmaması dışında çıplak değildi. "Şey ben kimse görmez diye kıyafetlerimi çıkarmıştım ama bulamıyorum şimdi numaranızı bırakırsanız paltonuzu temizletip size geri verebilirim." Bir an bu tuhaf giyimli kara adamın onun çıplak görmüş olduğunu hatırlayınca yeşil gözleri kocaman açıldı.
Sabah oluyordu. Gökyüzü siyahtan kızıla dönmeye başlamıştı. Adam ağır ağır yürümeye başladı. Cevap vermeye niyeti yoktu bu hatun tırlatmış olmalıydı. Yoksa gecenin bu vaktinde bir hatunun yalnız başına, soyunmuş bir şekilde gölde yüzmesinin hiçbir manası yoktu.
"Hey" Eftelya arkasından bağırdı ve kısa bacaklarıyla hızlı hızlı adımlar atarak adama yetişmeye çalıştı. "Bak gördüğün şeyi aklından silmen gerek" Kara adam cevap vermeden uzun ama ağır adımları ile ormana doğru ilerliyordu. "Şey yani beni çıplak görmenden bahsediyorum."
"Hasbinallah" adam sessizce söylendi.
"Sanırım benim teşekkürüme karşılık sen de bir özür dilemesin."
Eftelya üzerindeki paltonun açılmaması için kollarını göğsünde kavuşturmuştu böyle biraz dengesiz yürüyordu. Ayağına batan taşlar ve otlar da bazen duraksamasına sebep olsa da adama yetişmeye çalışıyordu. "Şey bir de ben ormanı pek bilmiyorum. Maslağa kadar çıkmama yardımcı olur musun?" Adam deli hatunun söylediklerinden hiçbir şey anlamıyordu. Bambaşka bir dilde konuşuyordu sanki. Hiç terbiye görmemişti anlaşılan. Köylülerden bile olsa bir erkekle böyle şuursuzca konuşmaması gerekirdi. En azından bunu bilmeliydi.Adam ormanın içinde ağaçların altında duran simsiyah tüyleri olan atı okşadıktan sonra tek hamlede üstüne çıktı. Eftelya hayatında hiç at görmemişti. Şehrin ortasında bir atı nerede görebilirdi ki? Bu yüzden şaşkınlıkla sordu. "Nereden buldun bunu? At gezdiricisi falan mısın sen?"
Eftelya ata daha yakından bakmak için korkarak da olsa yaklaşmıştı. Sabahın ilk ışıklarında parlayan simsiyah tüyleriyle muhteşem görünüyordu.
Kara adam bir anda onu belinden yakalayıp atın sırtına çıkardı. Yan dönmüş bir şekilde tam olarak adamın önünde duruyordu. Aydınlanan havayla adamı daha net görüyordu. Hayatında hiç böyle bir erkek görmemişti. O... O gerçekten çok tuhaftı. Bir masaldan fırlamış gibiydi. Yalnız prens olarak değil belki kötü prens olabilirdi.
Çok uzun ve kalıplı bir adamdı. Sert yüz hatları, çatmasa bile çatık gibi görünen kalın kaşları, hırçın uzun saçları ve buz gibi soğuk mavi gözleri vardı... Ve ağzını kaplayan kara bir maske. Gözlerinin önüne o maskenin altında gördüğü şey gelmişti. Neydi o? Yara mı, yanık mı? Derisi kızarmış ve pürüzlenmişti. Evet o bir yanıktı. Bir tıp öğrencisi olarak beyni gördüğü şeyi otomatik olarak analiz etmişti. Bundan maske takacak kadar çekiniyorsa bir estetik ameliyatı olmalıydı diye düşündü. Artık bir saatte bile çözülebilecek bir işlemdi bu.
Adam atın yularlarından tutup kendine doğru hızlıca çektiğinde at ilerlemeye başladı. Ani hareketle Eftelya sendelediğinde adam onu tek eliyle oturduğu yere sabitledi. "Ne yani bununla mı gideceğiz?"
"Deh" at hızlanmaya başladı. Eftelya iki eliyle sıkıca adamın kaftanına tutundu. Bu adam kesinlikle delirmiş olmalıydı.
"Senden beni bırakmanı isterken bir araban olduğunu umarak söylemiştim." Bu hatun kesinlikle delirmiş olmalıydı.
![](https://img.wattpad.com/cover/156044879-288-k646246.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gelecekten Gelen Asilzade(Askıda)
Fiksi SejarahÖlüm hiç kitaplarda anlatıldığı gibi değildi. Anıların film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmesi beyaz bir ışığa doğru ilerleme... Ölüm karanlık ve soğuktu. Çırpınmak istesen de çırpınamadığın, çırpınsan da kendini yukarı çekemeyeceğin dipsiz bir...