2. Bölüm

3.2K 89 19
                                    

^^

Gözlerimin üstündeki ağırlığın yavaş yavaş kalktığını hissediyordum. Burnuma dolan yoğun hastahane ve ilaç kokularıyla usulca açtım gözlerimi. Beyaza boyanmış tavana bakıp göz kapaklarımı bir kaç kez kırpıştırdığımda yavaşça doğruldum ve kolumda ki serumun iğnesini söküp çıkan kana komodinin üstündeki pamuğu bastırdım. Üzerimde ki hasta önlüğünü olağanca yavaş haraketlerle çıkartıp dolaptan kendi kıyafetlerimi aldım. Yatağan üstüne koyduğum kıyafetlerin yanına oturup pantolonumu yine aynı yavaşlıkla giyinmeye başladım. Şükür ki rahat olduğuna inanarak aldığım Mom Jeanlardandı da zorlanmadan bacaklarımdan geçti. Üzerine giydiğim braletim hâlâ üstümdeydi. Büyük ihtimalle üzerimde başka bir şey olmadığı için çıkartmamışlardı. Hava yavaş yavaş kararıyordu. Saat birde inen uçağı ve ardından olanları göz önüne getirirsek yüksek olasılıkla 3-4 saattir uyuyordum. Braletimin üzerine giydiğim ceketime uzandığım da sol kolunda ki yırtık ve kan izleri sanki ben burdaymışım dercesine kolumu yakmaya yetmişti. Gözlerim koluma kaydığında beyaz sargının kırmızıya boyandığını gördüm. Oldukça canım yanıyordu ve bu kan kokusu beni fazlaca dumura uğratmış beraberinde saatlerdir tek lokma girmeyen midemi kasıp kavurmuştu. Ceketi bu şekilde üzerime geçirmek istemesemde elimde vâr olan tek seçeneği kullanıp yavaşça vücuduma geçirdim. At kuyruğu yaptığım saçlarımı açmışlardı ve hallice nemlilerdi. Dolapta ki küçük sırt çantamı alıp içerisinden siyah lastik bir toka çıkardım ve bileğime taktım. Dolabın kapağını kapatıp arkamı döndüğümde önümde ki iri bedenle bir adım geriye sıçradım. Omuzumu dolap kapağına çarptığım sırada ağzımdan kaçan inilti sessizliğe çarpıp yok oldu.

"Lanet olsun senin amacın ne?"

Sesim hissettiğim acı ve boğazımın kuruluğu yüzünden çatlak ve kısık çıkmıştı. Yatağa ilerleyip sırt çantamı üzerine koydum. Yanımda ki bedenden tek ses çıkmazken ilerleyip ışığı açtı. İdilin uyuduğunu düşündüğüm koltuğa yerleşip oturdu. Bakışlarını üzerimde hissetsemde dönüp bakmak yerine yine komodinin üzerinde duran sürahiden su doldurup içtim. Karnımın açlığı ve kan kokusu içtiğim suyla birlikte midemi daha kötü bir hâle getirdi ve yüzümü buruşturma ihtiyacı hissettirdi. Bardağı yerine koyduğum da boğazımın acısı her ne kadar geçse de midemin bulantısı artmış ve can sıkan bir hâle bürünmüştü. Üzerimde ki kan ve hastahane kokusuda çabasıydı. Beni izlediğini farketsem de hiç bir şekilde göz teması kurmadan pencereleri açtım ve yatağın üstüne oturup çantamdaki telefonumu aldım.

Tuş kilidini açtığım da Noradan 1 , Emreden 3 cevapsız çağrı geldiğini gördüm. Emre ile Osloda bir mekanda İdil aracılığıyla Asel olarak tanışmıştık ve kolayca kaynaşmıştık. Ülkeye dönüş yaptığımızı Emre ve Nora dışında bilen hiç kimse yoktu. Güvenlik amacıyla sol kulağımın bir parmak arkasında yaşam ağacı olarak bilinen dövmemin hemen altındaki derinin içinde küçük bir çip vardı ve ben o çipi iki yıl önce kapatmıştım. Sert bir haraketle bir kez bastırıp beş kez vurmanız çipi aktif hale getiriyordu. Düşüncelerimi bölen çarpma sesiyle kafamı kaldırıp bir süredir varlığını unuttuğum adama baktım. Pencereleri sert bir haraketle kapatıp pervazına yaslandı. Kaşlarımı çatıp dik dik gözlerine baktım.

"İçerideki kokunun farkında mısın? Ne halt etmeye kapatıyorsun camları?"

Bir cevap beklemiyordum ama arsızca gözlerime bakıp bir sigara yakmasınıda beklemiyordum. Derince bir soluk alıp dumanını dışarıya üfledi. Kaşlarımı mümkünmüşcesine daha da çatıp dik dik bakmaya devam ettim.

"Ses tonuna ve uslûbuna dikkat et"

Oldukça sakin dile getirdiği kelimelere karşılık vereceğim sırada tekrar konuşmaya devam etti.

Siyah Resim +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin