Multimedyaya bir şarkı bıraktım^
Vücudumdaki her bir eklem ağrıyorken beynim uyanmış, işlevini kazanmıştı. Göz kapaklarımın üzerindeki tonlarca ağırlığa inat gözlerimi usulca açtım. Bedenimdeki ağrılara rağmen esnemek ve hareket etmek için bütün hücrelerim şâh'a kalkmıştı. Beyazın ferahlığı, siyahın asilliği ve goldun buram buram zenginlik kokan uyumuyla bezenmiş bir odada yalnız başımaydım.
Kolumdaki değişmiş sargının altındaki ince borudan damarlarıma akan kan bütün vücudumu titretmiş midemi bulandırmıştı. Kanın kaynağı torbaya baktığımda az kalan kanın serumunu kolumdan çıkarttım. Serumdan akan kan koyu parkeyi daha da koyulaştırırken damar yoluna komodinin üstündeki pamuğu bastırdım. Üzerimde kendi kıyafetlerimden eser yokken bana ait olmayan fazlaca bol bir tişört ve yine bana ait olmayan eşofman altı vardı. Yataktan destek alıp ayağa kalktım. Kan yerde küçük bir birikim oluşturmuş ve kasvetli kokmaya başlamıştı. Bastığım yerlere dikkat ederek kapıyı açtım. Çıplak ayaklarım soğuk zemine bastıkca içimi titretirken odadan çıktım. Birçok kapının bulunduğu uzun koridorun sonundaki spiral merdivene ilerledim. Soğuk, metal trapzanlara tutunup dikkatlice aşağıya indim. İçeriden gelen mırıltıları takip ederek salona girdim.
Kahverenginin hakim olduğu salonun ortasında siyah deri koltuk, bir masa ve duvara sabitli oldukça geniş bir şömine vardı. Duvarın birisi boydan boya camla kaplıyken diğerleri oldukça sade ve boş raflardan oluşuyordu. Gözlerim karşımdaki bedenlere kaydı. Masanın üstündeki yığınlarca dosyayla ilgileniyorlardı.
İşlerin yolunda gitmediği odadaki havasız ve yoğun sigara kokusundan belli oluyordu. Anlaşılan o ki saatlerce oturup dosyaları karıştırmakla meşgul olmuşlardı. Orada öylece durmak yerine bahçeye açılan geniş cam kapıya ilerledim. Önündeki uzun tül perdeyi kenara çekip kapıyı açtım. İçeriye dolan yoğun hava akımıyla bir kaç dosyanın hışırtıları kulakları doldurdu.
Arkamı dönüp masaya yakın olan tekli koltuğa oturdum. Gözlerimin içine dik dik bakan iki bedeni de görmezden gelip dosyalardan birisini elime aldım. Finans ve Maliyeyi ilgilendiren bir dosyaydı. Geçtiğimiz yılda yapılan para transferlerine dair bir kaç ismin ve banka hesaplarının bulunduğu bir evraktı. Dosyayı masaya bırakıp başka bir dosyayı daha elime aldım bunda da şirketlerden alınan yüzdelik hisselerin getirdiği kârlardan bahsediyordu. Bir kaç dosyayı daha incelediğim de son bir kaç yılın gelir ve giderlerine dair tutulan evraklar olduğunu anlayıp bıraktım.
"Açık çok büyük herhalde"
Cevap beklediğim için değilde tamamen sormak için sormuştum. Kafamı kaldırdığımda her iki bedeninde gözlerinin üzerimde olduğunu gördüm. Bir anda oturup hiç bir şey olmamış gibi dosyaları inceleyip yorum yapmıştım. Ne olmuştu ki zaten? Hiç bir şey olmamıştı ama garipti.
"Şirket işlerinden anlıyor musun?"
Övünç'ün yönelttiği soruyu es geçip kendimi sorgulamaya başlamıştım ki bunun saçma olduğunun farkına varıp aklımdakileri dile getirdim.
"Burada ne işim var? Nasıl geldim?"
En son İdille tartıştığımız aklıma gelince gözlerimi kucağımdaki ellerime diktim. Kendimi yollara atıp saatlerce yürümüştüm. Bulduğum ilk benzin istasyonuna girmiş taciz edilmeye kalkmıştım. Aklıma gelen sahneyle kaşlarımı çatıp başımı kaldırdım. Kesinlikle o şerefsizsin organını kesip eline vermeliydim lanet olsun niye bunu es geçtim ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Resim +18
ChickLitRuhunuz paramparçayken bile sevdikleriniz için çabalayabilir misiniz? O öyle yaptı. Önce ruhunu kaybetti sonra umudunu... Umut diye bir şey yoktu. Hissedilen tek şey ihanet ve acı... Sonra karşısına bir adam çıktı. Kalbi en az ruhu kadar güzel... Ku...