"...Yaşayacağım ama çok, ama pek çok.
Ama senle beraber, ama ölümde korkutmuyor beni... İçimden bir şey belki diyor."
Nazım Hikmet Ran.Bölüm şarkısı,
Eda Baba| Vazgeçtim
Göksel| Baksana TaliheIyi okumalaaar
*
Gözlerime vuran güneş ışığıyla kafamı yorganın altına soktum. Ne derlerdi?
Sabah güneşi sidikliye vurur değil mi? Kim neden böyle bir söz söyleme gereği duymuş bilinmez ama bu sabah güneşinin yüzümü istila etmesi sinirlerimi bir hayli zorluyordu. Allah’ım beni güne yeni başlayan sinir hücrelerimle sınama, yalvarırım... Hem gece yatmadan önce bütün kalın fon perdeleri çekmemiş miydim ben neydi bu şimdi?
Sinirle yerimden doğrulduğumda ne bekliyordum bilmiyorum ama kesinlikle koltuğuma rahatça uzanmış gözlerini gözlerime dikmiş bir Atakan beklemiyordum. Gözlerimi kapatıp içimden 10'a kadar saydım ve 3 kilometreden fark edilecek sahte bir gülümsemeyi dudaklarıma yerleştirdim.
“Uykularımın katilinin daima Ozan olacağını düşünürdüm. Beni aydınlat lütfen, neden odamdasın? Neden perdelerim açık ve neden bana her an 18 yerimden bıçaklayacakmış gibi bakıyorsun? Şöyle bakmayı kes!”
Bakışlarını yüzümden ayırmadan gözlerini devirdi ve bacaklarını toplayıp oturur hale geldi. “2 Ay önce ülkene döndün, kolundan vuruldun ve 1 hafta boyunca ortadan kayboldun. O dalyarak herifin kafasına çoktan şarjör boşaltmış olman gerekiyordu ama o yokmuş gibi davranıyorsun, Arasa kızgınsın hatta kırgınsın ama her şeye rağmen burnundan getirmiş olman gerekiyordu velakin fazlasıyla sessizsin, o nefret ettiğin dosyaların arasında kaybolup despot patron karakterinle dolanıp duruyorsun. Hiç kimseye bir şey anlatmıyorsun, bizimle eskisi gibi değilsin, 2 ay sonra ancak evine gelip odanda uyudun. Dün gece de öylece çıkıp gittin, senden öğrenmem gereken her şeyi farklı şekilde farklı kişilerden öğreniyorum. Mirza Altemur'un çatışmasına karışıyorsun, o herifin çatışmasında vuruluyorsun, deli gibi seni aradığımız 1 hafta boyunca o herifin evinde kalıyorsun ve dün gece çıkıp o herifin evine gidiyorsun... Asel ne yapmaya çalışıyorsun?”
Uyku mahmurluğumun getirdiği sakinlikle kalkıp yanına oturdum ve kollarımı beline sardım. “Ne ima ediyorsun?”
Sarılmama karşılık verip kollarını vücuduma sardı. “Hayatında birisi varsa bunu bizden saklamana gerek yok biliyorsun değil mi?”
Ağzımdan kaba bir hah çıktı. Atakandan ayrılıp tam karşısına geçtim.
“Dalga geçtiğini söyle bana...” cevap olarak sadece gözlerini kısmakla yetindi. Bıkkınlıkla oflayıp başımı geriye yasladım.
“Sabah sabah konuşmaktan nefret ettiğimi biliyorsunuz ve o yüzden kulağınızı açıp iyi dinleyin beni çünkü bir daha bu konuyu açmayacağım. O dalyarak herif benim için öldü, tıpkı annem, babam, ablam ve kardeşim gibi... Onların yasını tuttum, onları toprağa verdim. Hiç bir şey olmamış gibi hiç birisini hayatıma dahil edemem, nefretimi dahi hakketmiyorlar. Evet Arasa kızgın ve kırgınım çünkü susarak o da en az onlar kadar suçlu ama ben Arasın bir bildiği vardır diyorum ve kendi içimde onu haklı çıkartmaya çalışıyorum ki bu demek olmuyor ki ona yumuşayacağım, asla! Her şeye rağmen benimle konuşabilirdi, çevremdeki insanlar ölümsüzlüğün sırrını bulmuş gibiler asla ölmüyorlar!” son cümlemi gülerek söylediğim için kapının ardındaki kıkırtıları da duydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Resim +18
ChickLitRuhunuz paramparçayken bile sevdikleriniz için çabalayabilir misiniz? O öyle yaptı. Önce ruhunu kaybetti sonra umudunu... Umut diye bir şey yoktu. Hissedilen tek şey ihanet ve acı... Sonra karşısına bir adam çıktı. Kalbi en az ruhu kadar güzel... Ku...