Bölüm 27

424 42 2
                                    

Lark platforma doğru adımını atarken, kendine atılan bakışları umursamıyordu bile. O, şu anda hiç de tanıdık olmayan garip duygularla sarsılıyordu. Demek sıradan insanların hissettiği endişe ve tereddüt duyguları böyle hissettiriyordu? Ağızda acı bir tat bırakan buruk hisler... Lark merdivenlere kadar gelmişti ki, Draco'nun elini omzunda hissetti. "Saçmalama Potter" diye mırıldandı Draco, Lark'ı durdurup onun yerine platforma çıktı. Sonra yüksek sesle Snape'in dikkatini çekti. "Efendim, Lark'ın yerine ben geçebilir miyim? Gönüllüyüm!".

Snape'in o karanlık gözleri ilk olarak Lark'ı, sonra da Draco'yu süzdür bir süre. Uzun saçlarını sallandıracak derecede başını salladı Draco'yu onaylayarak. Harry kaşlarını çatarak karşısındaki Malfoy'a bakarken, Lockhart yüzüne yine bir gülümseme yerleştirdi Harry'nin omzuna elini koyarken. "Ah, ama ben..." dedi o her zamanki sahte neşeden oluşma ses tonuyla. "Bay Malfoy gönüllü oldu Profesör" diye bıçakla bölermiş gibi kesti Snape adamın sözünü. "O yüzden, Potter onunla karşılaşacak. Bir itirazı olacağını sanmıyorum". Yanıt bekleyen gözler Harry'e yöneldi.

Harry yerinde rahatsızca kıpırdanırken, elindeki asasını daha da kavradı kendini güvende hissetmek için. "Hayır Profesör" diye kabullendi durumu başını eğerek. "Ah, peki o zaman!" Lockhart yarım bir gülümsemeyle Harry'nin sırtına vurdu destek olmak için. "Hadi bakalım, Bay Malfoy ve Bay Potter bize küçük bir gösteri sunsunlar!"

Bu sırada Pansy ve Blais, Lark'ın sırtına yapışmış, onu kenara çekiştiriyordu. "Cidden?! Sanki oraya çıktığında kardeşinle savaşabileceksin". Lark gözlerini hala platforma kilitlemişken, kendini onların kavrayışından kurtardı. "Yapabilirdim" diye omuz silkti. "Tabii!!" diye gözlerini devirdi Blaise "Eminim öyledir!". Pansy, ellerini beline koyarak zümrüt parıltısı saçan gözlerini Lark'a dikti sinirlice. "Bak Lark, hayatımda ilk kez senin tereddüt edişini gördüm. O yüzden şu 'Yapabilirdim' olayını bırak!"

Lark gözlerini kısarak iki arkadaşına baktı. "Hey hey, bu öfke ne böyle?!". Pansy umutsuzca nefes verdi kafasını iki yana sallayarak. "Öfkeli olduğumuz falan yok" dedi kısık bir sesle. "Sadece..." Doğru kelimeleri aramak için duraksadı. "Bak" diye lafa karıştı Blaise o her zaman takındığı neşeli ve içten gülümsemesiyle. "Kardeşinle karşılaştığın anda asanı bile kaldırmayacağını biliyoruz! Seni tanıyoruz Lark, hayatındaki en değerli şeyin Harry olduğunu biliyoruz! O yüzden bırak da bu sefer Draco senin yerine işi halletsin"

"Siz ikiniz ne ara bu kadar duygusal oldunuz?" diye sırıttı Lark rahatlamış bir tavırla. Parkinson dil çıkarttı Lark'a. "Duygusal olduğumuz falan yok Potter. Senin kıymetli karizmanı kurtarıyoruz burada!". "Aslına bakarsan" diye devam etti Blaise, Pansy'nin kaldığı yeden. "Hayrına kurtarmıyoruz da o karizmanı. Karizman bize lazım; Yani bana lazım.. Acayip işime yarıyor ara sıra senin yanında dolaşmak".

Lark başını geriye doğru atıp gözlerini devirirken, bıkkınlık dolu bir nefes bıraktı. "Benim karizma-". Bir anda sözü yarıda kesildi. Salondaki diğer herkes gibi, gözleri Harry ve Draco'nun üzerine döndü aniden. Lockhart geriye doğru saymaya başlamıştı; Üç, iki, bir... Başla!!

Herkesin gözleri platform üzerindeki iki çocuğun asaları karşı karşıya geldi. Draco dudaklarının arasından "Ağır ol Potter!!" diye sessiz harflerle belirtti. Harry ise düşmanca bakışlarla süzüyordu Draco'yu. Ve bu bakışlardan anlaşılacağı üzre, ağır olmak gibi bir niyeti de yoktu. Lark, nefesinin altından bir küfür savurdu dişlerini sıkarak. Kardeşi neden böyle inatçı olmak zorundaydı ki! Harry çabuk bir şekilde asasını savurdu "Expelliarmus!" diye bağırırken. Havada yayılan kırmızı ışık etrafı sararken, Draco'nun bedeni bir yere, asası ayrı bir yere uçmuştu bile.

Slytherinde Bir Potter/HarryPotter FanficHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin