''Göklerden bir haber gibidir umut|
Görünmez bir yerde saklanmış mahcup ''•
Ahmet Akif Varlı
Bir döngünün içinde kavrulup gidiyorduk. Yine sabah olmuştu ve yeniden doğmuştuk bir güne. Bisikletime atlamış ve okula doğru gidiyordum ki bakışlarıma kaldırımın kenarında oturmuş küçük bir çocuk takıldı. Bisikleti durdurdum. Kulaklığı hırkamın cebine sıkıştırdım ve inip ufaklığın önünde oturdum. ''Merhaba?''
Küçük oğlan başını kaldırıp zümrüt yeşili gözlerini bana dikti. Konuşmayacağını anladığımda tekrar ele aldım sözü. ''Ben Akif. Senin ismin ne bakalım?'' Küçük çocuk beni yine cevapsız bırakmıştı. ''Merak etme, sana zarar vermem. Hem benim de senden bir kaç yaş küçük bir kardeşim var. Şimdi söyle hadi, ne yapıyorsun burada böyle? Kayıp mı oldun?''
Başını iki yana sallamıştı. Bu güzel bir gelişmeydi. ''Peki neden burada böyle hüzünlü hüzünlü oturuyorsun?''
Küçük çocuk bir süre susmaya devam etti. Tam ben tekrar konuşacakken hareketlenmişti. Susup ne yaptığını seyrettim. Benden saklamaya çalıştığı bir gözyaşını siliyordu. İçime bulanan duyguya engel olamadım ve onu göğsüme yaslayıp sıkıca sarıldım. Saçlarının üzerine bir öpücük kondurduğumda ağlaması şiddetlenmişti. Ağlamasına izin verdim. Ağladı, ağladı. Kim bilir o taze yüreğinde neler birikmişti? Zamanla hıçkırıkları azaldı ve sakinleşti. Geri çekilmek üzere kıpırdandığında onu serbest bıraktım. Yanaklarındaki ıslaklığı elinin tersiyle silip tekrar bana çevirdi zümrüt gözlerini. Bu kez konuşacak gibiydi. Öyle de oldu. Küçük çocuk konuştu. Ben onun hikayesine tanık oldum. Söylediklerine ne diyeceğimi bilemeyerek, hüzün ve şaşkınlıkla kulak verdim. Ağzımı açıp konuşmaya çalışsam da kelimeler çıkmıyordu dışarıya.
''Abi, sence ben çirkin miyim? Kötü müyüm? Pis miyim? Sen çok iyi bir insansın, bana sarıldın. Ama kimse beni sevmiyor. Neden annesi ve babası olmayan çocukları sevmiyorlar? Yoksa ben Irak'lıyım diye mi? Oysa benim de dedem Türk. Annem ve babam Irak'lı, onlar orada doğmuş. İnsanlar çok kötü, abi! Çok kötüler! Bizim evimizi basmışlar ben bebekken. Annemi dövmüşler. Babam da onlara karşı çıkmaya çalışmış. Annemi kurtarmaya çalışmış. Onu vurmuşlar. Öldürmemişler ama. Annemi döverlerken o da görmüş. Komşular diyordu ki : ''Senin ananın namusu kirletilmiş. Baban da ölmüş. Anan dayanamayıp kendini vurmuş.'' Peki namusu kirletilmek ne demek? Ben bilmiyorum ki! Annem ve babam o kötü insanlar yüzünden öldü. Ben anneme ''meleğim'' diyorum. Babama da ''kahramanım'' diyorum. Başkaları ise bana gülüyor böyle söylediğim için. Benimle kimse arkadaş olmuyor burada. Zaten Irak'ta da çok az arkadaşım vardı. Neden böyle oluyor? Biz pis insanlar mıyız? Annemin namusu kirletildi diye mi? Babamı vurdular diye mi? Neden böyle? ''
Bu duyguyu nasıl açıklayabilirdi ki insan? Nasıl bu çocuğa teselli verilirdi şimdi? Ne denirdi de yürek yangını sönerdi bu yavrunun? Ben sadece donakalmıştım. Tek yapabildiğim onun zümrüt yeşili gözlerine bakmak, bakmak ve yine bakmaktı. Zihnime üşüşen binlerce hissi tercüme edemiyordum. Ona ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Besmele çektim içimden ve Rabbim'e dua ettim dilimin bağını çözmesi için.
''Bak, senin annen gerçekten melek ve baban da kahraman. Sen başkalarının dediklerini umursama tamam mı? Onlar, kalpleri taş kesilmiş insanlar. Seninse yüreğin pamuk gibi. Öyle temizsin, öyle güzelsin ki sen. Sana pis diyenlerin gözleri de kalpleri de kör olmalı. Hem zaten ırk ayrımı yapan insanlardan ne beklersin ki? Sen bana güven ve şimdi söz ver, birdaha onların dediklerine inanmayacak ve kulak asmayacaksın. Anlaştık mı? Hem ben sana arkadaş da olurum. Sadece ben de değil, sana arkadaş olacak bir babaannem ve kardeşim de var evde. Sen nerede oturuyorsun, şimdi bana onu söyle. Evdekiler merak etmesin.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yırtık Ruh
Teen FictionSevdasına geç kalan ve geçmişinden kaçan bir genç adam vardı. Bir gün geriye döndüğünde hiçbir şeyi bıraktığı gibi bulamamıştı. Sevdiği kadın kayıptı. Onu bulmaya çalışırken hayatın ve kendi içindeki sırların da kapıları kendisine aralanıyordu. • 1...