Bildiğim bir şarkı var onu söylüyorum

1.8K 164 128
                                    

Bütün vakitlerim sana ayarlı |

Ahmet Akif Varlı

"Hayırdır oğlum, sabah sabah ne bu mutluluk? Allah eksiltmesin tabi de."

Suratımdaki gitmeyen gülümsemeyi bastırmayı denedim, yine gitmedi. "Hiiç babaanne. Dilruba iyileştikçe benim de keyfim yerine geliyor. Dün biraz dolaştık beraber, dışarıya çıktık."

"Elhamdülillah, çok şükür Rabbime." dedi babaannem ve katladığı seccadeyi dolaba koyup "Ben biraz daha yatayım oğlum. Hadi Allah kabul etsin." diyerek odasına gitti.

Ben de namazımı kılmış, pencereden dışarısını seyrediyordum. Kuşlar şimdiden ötüşüyor, böcekler bağırıyorlardı. Dudaklarım kıvrıldığında aklım yine gözlerimi açtığımda karşılaştığım manzaraya gidiyordu. Ezan sesini duyunca uyanmıştım ve Dilruba'yı yanımda görerek ufak bir şaşırma faslına girmiştim. Sonrasında da işte o gülümseme yüzüme yapışmış, çıkmıyordu. Benim için bir sakıncası yoktu da dışarıdan epey garip duruyordu.

Pencereyi kapatıp odaya geri döndüm. Kalktığım yere yavaşça tekrar uzanıp gözlerimi yumdum. Epey huzurlu uyumuştum uzun süre sonra.

İsmimin seslenildiğini idrak ettiğimde uykunun kolları arasından sıyrılıp gözlerimi araladım. Dilruba başımda duruyor, bana uyanmamı söylüyordu. Biraz gergin göründüğünü fark edince endişelenmiştim.
"Bir şey mi oldu?" deyip doğruldum ve oturdum.

"Evet, sabah oldu."

Hafifçe güldüm. "Vay be, sabah oldu demek. Haklısın tabi, her sabaha uyanışımız büyük  bir şey aslında, sonuçta uyanamayabilirdik..."

"Allah korusun!" diye kızdı ve hızlıca ayağa kalktı. Ben de peşinden kalkıp tatlı bir çocuk rolüne büründüm. "Dilruba...Dur, tamam susuyorum."

Çatık kaşlarının altından bana gözlerini kısarak baktı ve kapının koluna uzanmak için bir hamle yaptı ama kapıyla arasına girip önünü kesince kalakalmıştı.

"Ama sen böyle bakarsan sabah olmaz, güneşim doğmaz ki."

Kurduğum cümle etkisini göstermiş, ânında yumuşamıştı. Yazarlıkla da uğraşmak işe yarıyordu şükür.
"Heh, şöyle!" deyip gülümsediğimde o da gülümsemişti.

"Sana kahvaltı hazırladım." derken bakışları üzerimdeydi. Şimdi anlaşılmıştı gergin olma nedeni. Bana kahvaltı hazırlamıştı ve bunu ilk yapışıydı.

"Bana kahvaltı mı hazırdın?"

Hafifçe tebessüm edip başını salladı. Merakla gözlerime bakmaya devam ediyordu. Beklemediğini tahmin ettiğim bir şekilde ellerimle nazikçe yüzünü tutup alnına bir buse bıraktım. "Teşekkür ederim."

Yanakları pembeleşmeye başlamıştı ânında. Çekingen bakışları bir yeri bir de beni seyrediyordu kararsızca.
"Ee, şey, soğumasın kahvaltın." deyip ellerimin arasından çekti başını ve yanımdan sıyrılıp kapıyı açarak mutfağa kaçtı.

Utangaçlığını sevdiğim...

Onun elinden  ilk kahvaltımı iştahla yedikten sonra tekrar teşekkür ettim ve okula gitmek için hazırlandım. Aklıma dank diye gelen planımı da unutmadan Dilruba'ya söylemek için kapıdan geri döndüm eve. Konuşup anlaştık ve okul yoluna koyuldum.

Derste Helin ısrarla cevap vermekte zorlanacağımı düşündüğü sorular soruyordu. Ses tonundan da öfkesi belliydi. Pek de rahatsız olmamıştım aslında, gereksiz samimiyetindense bu mesafesini yeğlerdim. Sanırım bu konu da hallolmuştu.

Yırtık RuhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin