Susarak anlattın bütün gizliyi
Sakladım duygumu ben konuşarak
Bir acı tarlası sessiz yüzünde
Aşkı yürürlüğe koyma savaşı |•
Ahmet Akif Varlı
"Kimsem olur musun benim bu akşam / Burada, tam uçuruma düşmeden önce / Kime uzatayım elimi, diye düşünmeden ; Dilruba?"
Avcumun arasındaki kutuyu sıkıca tutuyordum. Dilruba susuyordu, susuyordum. Bu susuş bizi nereye götürecekti bilmiyordum.
"Kızım, Leyla mecnunu bu kadar beklemedi; sen hâlâ susuyorsun. Hadi, bir şey söylesene."
Kapıya yaslanmış dikilen babaannem en başından beri oradaydı. Sonuçta hadis vardı, 'bir kadın ve bir erkek bir odada yalnız kaldı mı üçünücüsü şeytandır' diye. Zamanında ashabın 'atlarının bile başı yerde' iken ben Dilruba'nın gözleriyle her denk gelişimde bir yandan vuslat bulurken bir yandan suçlulukla eziliyordum. Belki yeri gelince uyamıyordum ama elimden geldiğince dikkat etmeye de çalışıyordum. Babaannemden orada durmasını ben istemiştim. Dilruba onu yeni fark etse de ben en başından biliyordum.
Dilruba babaanneme baktı, sonra bakışlarını tekrar ellerine indirdi. Ben de babaanneme baktım, güç aldım.
Onun için zordu, biliyordum. Ama az evvel söylediğim her cümleyi harfiyen yerine getirmeye gayret göstermeyeceksem ben de Ahmet Akif değildim.
"Kimsen olur muyum bilmem ama... Her şeyin olmaya talip olurum."
Suratıma kocaman bir gülümseme yayıldı. Ferahlatmıştı beni verdiği yanıt. O zaten benim her şeyimdi, herkesimdi. Allah'ın izniyle helalim de olacaktı. Sonra o içindeki yangınlarda beraber yanacaktık. Çıkmaz sokaklarda beraber kaybolacaktık. Gün gelecek yangın sönecek, sokaklar en güzel bahçelere giden yollar olacaktı. Emindim buna, Allah'a inandığım için, emindim.
Babaanneme elimi uzattım, yanımıza geldi. Açtığım kutudan yüzüğü alıp Dilruba'nın parmağına besmeleyle geçirdi. "Rabbim hayırlı, huzurlu bir yuva eylesin inşallah. Birbiriniz hüzünken diğerini ona neşe yapsın. Biriniz ümitsizken diğerini umut yapsın. Biriniz karanlıkken diğerini ışık yapsın. Sizi birbirinize bir ömür en güzel yoldaş yapsın."
"Amin.." dedim, "Amin.." dedi. Babaannemin elini öptük, ben hayırlı geceler deyip çıktım. Odama gidip bir şükür namazı kıldım. Sonra biraz Kur'an okudum. Babaannemle konuşmak istediğim şeyler vardı, onu bekliyordum. Fakat hâlâ Dilruba'nın yanından ayrılmamıştı. Biraz daha beklerken bir yandan da kitap okuyayım diyerek yatağımın yanında duran kalın kitabı ellerimin arasına aldım ve sayfaları karıştırmaya başladım.
"Âdem oğulları bir bedenin âzası gibidirler. Çünkü yaratılışları bir mayadandır. Bir cevherden yaratılmışlardır. Günün birinde vücuttaki âzalardan biri ağrırsa öteki âzaları da rahatsız olur. Başkalarının dertleri, acılarıyla muztarip olmazsan, sen insan diye adlanmağa lâyık değilsin."
"İki şey akıl hafifliğidir : Birisi, konuşulacağı ve söylenileceği vakit susmak ; öbürü de susmak icab ettiği zaman söz söylemek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yırtık Ruh
Novela JuvenilSevdasına geç kalan ve geçmişinden kaçan bir genç adam vardı. Bir gün geriye döndüğünde hiçbir şeyi bıraktığı gibi bulamamıştı. Sevdiği kadın kayıptı. Onu bulmaya çalışırken hayatın ve kendi içindeki sırların da kapıları kendisine aralanıyordu. • 1...