Yokluğun sırtıma saplandı bir bıçak gibi

1.9K 181 40
                                    

''Gözlerin kalbime değmeden önce|
Acılar gülüşler düşler nerdeydi''

Ahmet Akif Varlı

Babaannemle bugün konuştuğumuz konu zihnimde dönüyordu. Berra'nın okuluna gitmesi gerekiyordu. Fakat ne Berra okula gitmek istiyordu ne de benim yüreğim onu okula göndermeye el veriyordu. Onu da almasından korkuyordum. Onun da hayatını mahvetmesinden korkuyordum. Berra'yı evden, yanımdan ayıramazdım. Ama derslerinden de geri kalacaktı böyle. Ne yapmam lazımdı?

Tabi ya! Ben ne güne duruyordum? Nasılsa bu kız daha üçüncü sınıfa gidiyordu. Altı üstü ne anlatıyor olabilirlerdi ki okulda? Ben de öğretebilirdim ona hepsini. Geri kalmazdı derslerinden.

Koltuğa uzanmış ve çizgi film izleyen Berra'ya tebessüm ederek baktım. Ne kadar masumdu. Kara gözlerini bana çevirdiğinde gözlerimle karşılaştığına memnun olmuşcasına gülümsedi. ''Berra, abicim, hadi gel, gidiyoruz.'' deyip ayağa kalktım. Merakla o da ayaklanırken ''Nereye?!'' diye sordu bana.

''Eşyalarından bir kaç bir şey alacağız.'' dediğimde suratındaki heyecan soldu. ''Annem de evdedir değil mi? Ya beni istemezse? Ya yine tanımazsa?''

Önünde diz çöktüm ve yanaklarını okşadım hafifçe. ''Bak abicim, anneler her zaman çocuklarını ister. Unutmazlar hiç. Hem senin gibi tatlı bir kızı kim nasıl istemesin, unutsun? Annen sadece biraz hasta. İyileşecek ve yine her şey çok güzel olacak. Tamam mı güzelim?''

''Ablamı da getireceksin dimi? Hep beraber yine mutlu oluruz dimi Ahmet Akif abi?''

Kararlı bir şekilde baktım gözlerine ve başımı salladım. ''Evet, tabiki. Sen sadece dua etmeye devam et. Hadi gel şimdi.'' deyip elimi uzattım. Minik elini elimin arasına bıraktı. Babaanneme seslenip evden çıktık.

Nurcan teyzelerin kapısını çaldıktan sonra uzun süre beklemek zorunda kaldık. Israrla çalmaya devam ettim. Sonunda kapı hafifçe aralandı ve aylar içinde yıllarca yaş alan kadıncağız uzattı kafasını aralıktan. Bakışları önce beni buldu. Sonra ''Anne!'' diye hevesle atılan küçük kızı görünce bir an afalladı. Kapı sonuna dek aralanıp da ikisi birbirlerine sıkıca sarıldığında gözlerimi bir yanma hissi işgal etti.

''Akif... Gel içeri oğlum.'' deyip bana yol veren Nurcan teyzeye başımla selam verdim ve içeriye girdim. Şuanki davranışlarına bakarsak iyi olduğu zamana denk gelmiştik 

Elhamdülillah. İçeriye geçip oturduğumuzda ilkin sessiz kaldık. Sonunda sessizliği bozan yine o oldu. Yalvaran gözlerle bana bakıyordu ve ben onun gözlerindeki çaresizliği gördüğümde bir kez daha düşüyordum; hemen ardından daha güçlü kalkabilmek için. ''Akif, kızımı bana bul. Oğlumu getir, tedavi ettirelim. Ailemi toplamama yardım et. Ben.. Ben bir şey yapamıyorum. Az sonra yine kafam gidebilir. Sizi tanımayabilirim. Asla aldırma o zamanlar söylediklerime. Lütfen, yardım et sadece.''

Gözlerinden aşağı bir kaç damla döküldü Nurcan teyzenin. Berra'nın etkilenmemesi için ''Berra, odana gidip okul kitaplarını toparla abicim.'' diyerek gönderdim onu. Nurcan teyze yanıma gelip biraz öteme oturdu. Nemli yanaklarını tülbentinin ucuyla silip gözlerime baktı.

''Kızımın, onun hiçbir suçu yok. Bunları hak etmedi. O ister miydi hiç babasına bir şey olsun? O ister miydi ailemiz bu hale gelsin? O, yaşamak için çırpınıp duran yaralı bir kuş gibiydi. Herkesi sadece sevdi. Sevmekten kaybeder mi insan? Sevmekten zarar görür mü?''

Yırtık RuhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin