Merhametsiz karanlıklar içindeyim

9.6K 300 90
                                    

''Acılar umudu buldurur bize''

Ahmet Akif Varlı

Bulanıktım, hiç olmadığı kadar. Doğru olduğunu düşünerek yaptıklarım birer birer gürültüyle bağırıyorlardı içimde : ''Ben yanlışım!'' diye. Büyük hevesle attığım adımlar kursağımda kalıvermişti. Gözlerim parlayarak geldiğim şehir tüm ferimi esir almıştı. Ve ben çaresizce oturuyor, ne yapacağımı bilmiyordum. Ne yapabileceğimi bilmiyordum.

Hayat devam ediyordu tüm hızıyla, herkes için. Ya ben? Hangi güçle devam edecektim? Ya o? Hangi güçle devam edecekti? Hangi umut kırıntısına sarılacak da hayata tutunacaktı?

Odanın kapısı açıldı, içeriye babaannem girdi. Yanıma oturdu ve derin çizgilerin yer ettiği elini koydu elimin üzerine. ''Oğlum, Akif'im, böyle derin düşüncelere dalmakla bir şey elde edilmez. Artık toparla kafanı, kendine gel. Bak kaç gündür okuldan arıyorlar, derslere girmiyormuşsun. Haber de vermiyormuşsun, öğrenciler şikayetçiymiş. Yarın mutlaka çağırdı hocan.''

Eğik başımı kaldırdım ve bakışlarımı halının deseninden çekip babaannemin gözlerine çevirdim. ''Nasıl babaanne? Nasıl gideyim de ders anlatayım?  Kafam tüm bunlarla doluyken gidip ne anlatabilirim?'' dedim ve bakışlarımı karşımdaki koltukta uyuyan kıza çevirip konuşmaya devam ettim. ''Nasıl kendime geleyim hem? Şu küçük kızı görmüyor musun ne halde? Oyun oynamaktan korkar olmuş, daha tüm hayatı oyun olacak bir yaştayken.''

Babaannem avuçlarının arasında tuttuğu elimi sıktı ve kaldırıp dudaklarına götürdü, öptü. ''O körpecik yavru iyileşir belki, tutunur bir şeylere ama ya öbürü? Onu kim nasıl kandırsın, tutsun? Benim de içim yanmıyor mu sanıyorsun oğlum? Ama elimden gelen bir şey yok. Polis ona inanmış, kızcağızı deli yerine koymuşlar. Deli diye diye de delirteceklerinden korkuyorum. Hangi deliğe soktuğunu da bir başımıza bulamıyoruz. E anası desen, zaten kocasının vefatına dayanamayıp yıkıldı. Akıl kalmadı kadıncıkta, kendini temizliğe verdi. Ama bir tek onun odasına girmemiş hiç... Öylece duruyormuş her şey.''

Şaşırarak ve biraz da umutlanarak ''Hiç mi?'' diye sordum babaanneme. Başını iki yana sallaması üzerine ''Ben gidiyorum babaanne, Berra sana emanet.'' deyip kalktım hızla.

''Nereye gidiyorsun be oğlum? Vallahi başına iş almandan korkuyorum.''

''Korkacak bir şey yok, başıma ne iş alacağım? Nurcan teyzelere gidiyorum. O akıllı kızdı, belki bir şey bırakmıştır arkasında...''

Babaannem ümitle bakan gözlerimdeki ışığı söndürmek istemezcesine ama söndürmekten gayrı çaresi yokmuşcasına baktı bana. ''Nurcan teyzen odaya sokmaz ki seni oğlum.''

''Ona sormayacağım zaten.'' deyip karşıdaki koltuğa doğru yaklaştım. Tüm masumiyeti ile kendini uykunun kollarına bırakan minik kızın yanında çöktüm ve önüne düşen saçlarını geri doğru ittirdim. ''Bulacağım onu Berra,'' diye fısıldadım. ''Bulacağım, söz. Geri gelecek. Hatta yine hep beraber saklambaç oynayacağız. Bu kez saklanınca bulamadığınız Ahmet Akif olmayacağım. Yine elinizle koymuş gibi bulacaksınız beni. Söz, Berra.''

Alnına bir öpücük kondurdum ve evden çıktım. Merdivenleri inip arka bahçeye geçtim, ordan da yandaki binanın bahçesine atladım. Tek katlı evin kapısına tıklatıp beklemeye başladım. Sanki yıllarca bekledim. Ama sonunda beklemek bitti. Peki ya o? Onun da beni beklemesi bitmiş miydi?

Yırtık RuhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin