2 Hafta Sonra
Harry kahvaltı salonuna girdiğinde yine kimseye bakmadan Gryffindor masasına ilerledi. Hermione ve Ginny'nin arasına oturdu.
Draco çoktan eski haline dönmüştü. Görünürde tabi,Harry onun görünmeyen tarafta ne kadar acı çektiğini biliyordu. Bunda görünmezlik pelerinininde faydası vardı. Gece yarısı göl kenarında sarışın çocuk ağlarken o da yaslandığı ağacın diğer tarafına yaslanıp onunla beraber sessizce ağlıyordu.
Harry,Ginny ile konuşmuş,ona her şeyi anlatmış ve sahte sevgili olmalarını istemişti. Ginny de ona yardımcı olmak için kabul etmişti.
Ginny Harry'nin elini tutarken Hufflepuff kızlarının bir çoğu onlara iğrenerek bakmıştı. Harry gülümseyerek Ginny'ye baktı ve önüne gelen saç tutamını kulağının arkasına itti.
Sohbet ederek yemeklerini yediler. El tutma gibi temasları ve daha fazla sohbet etmeleri dışında dostlukları aynıydı.
Draco ise ona göz ucuyla bakarak arkadaşları ile gülüşmeye devam etti. O bir Malfoy'du ve güçlü durmak zorundaydı. Zaten yeterince taviz vermişti,daha fazla kendini küçük düşüremezdi.
En azından öyle görünmesi lazımdı. Harry ya da başkası bunu görmemeliydi. Eline bir yeşil elma alıp ayağa kalktı. Pansy ve Blaise de onu takip ederek ayağa kalktı. Gülüşerek çıkışa doğru ilerlediler. Bir Hufflepuff kızı ona doğru güldüğünde Draco Harry'ye ona unuttuğunu bir kez daha göstermek istedi.
Uzun düz altın sarısı saçları beline kadar gelen,iri ela gözlü kızın yanına ilerledi. Çapkınca gülümseyerek göz kırptı.
Harry ise masanın altından yumruklarını sıkmış Ginny'nin söylediklerini gülüyordu. Ronald bir şey belli etmemek için ağzına bulduğu her şeyi tıkarken Hermione de Harry ve Ginny'ye katılıyordu.
Draco ise çoktan cumartesiye kızla bir randevu kapmıştı. Draco'nun bunu yaparken kızı istemediğini biliyordu Harry.
Lucius'a bir kere daha lanet ederek ağzına börek tıktı. Zümrüt gözlerinin alev aldığını hissediyordu Harry. Beş on dakika daha durduktan sonra dörtlü -Harry,Ginny,Ronald,Hermione- salondan çıkıp dersi olan sınıflara ilerlemişlerdi.
Ginny Harry'nin yanağına bir öpücük kondururken kendi sınıfına doğru ilerledi. Ginny bunları yaparken Harry kadar gergin değildi. Çünkü ne Harry'ye ne de başka birine aşıktı.
Ama Harry için durum çok farklıydı. Hiçbir zaman Draco'dan başkasına oyunda olsa dokunacağını düşünmemişti. Draco'yla hissettiği şeylerin hiçbirini hissetmiyor,ve her gün daha da kara deliğe çekildiğini hissediyordu.
Harry çökmüştü. Yaklaşık dört kilo vermişti iki haftada. Elleri, kolları tutmuyor,her yeri aklına o geldikçe zangır zangır titriyordu.
Koca iki sene vardı daha,ne sikim yapacaktı? Bir ara naklini aldırmayı bile düşünmüştü. Hatta hala düşünüyordu.
"Bay Potter! Bize dersten daha önemli ne düşündüğünüzü açıklar mısınız?"
Snape'in sesiyle kendine geldi Harry.Tam ağzını açmıştı ki,her tonuna aşık olduğu ses ile durakladı.
"Kızıl sevgilisini düşünüyordur. O kız benimde sevgilim olsa bende düşünürdüm. Sahi,o sana nasıl baktı Potter?" Kimse anlamamış olsa da Harry Draco'yu çok iyi tanıyordu ve sesindeki kıskançlığı sezmişti.
"Seni ilgilendirmez Malfoy,kapat çeneni."dedi soğuk bir sesle.
"Yeter! Slytherin'den yirmi, Gryffindor'dan otuz puan kırıyorum!"dedi ve kürsüsüne doğru ilerledi siyah saçlı profesör.
Gryffindor olan gençlerin çoğu Harry'ye öfke dolu bakışlar atıyordu. Harry zorda olsa hiçbir şeye ve hiç kimseye bakmadan derse odaklandı.
Derslerin hepsi bittiğinde Harry Draco'nun yemekte olmadığını farketti. Büyük ihtimalle göl kenarındaydı. Dikkat çekmemeye çaba harcayarak salondan çıktı.
Etrafında kimsenin olmamasına dikkat ederek pelerini üstüne geçirdi. Herzamanki ağacın altında onu görünce ilk gün olduğu gibi nefesi kesildi, artı olarak onu ağlatan kendisi olduğu için kalbi tekledi ve gözyaşları her gece olduğu gibi yanaklarında ezberlediği yolu çenesine kadar izledi.
Fazla ses çıkarmadan büyük ağacın yan tarafına geçti ve yavaşça oturdu. Sırtını ağaca yaslayıp her seferinde bütün hücrelerini tekrar öldüren sesleri dinledi.
Düzenli sarı saçlarını elleriyle dağıtırken bu saatlerde bomboş olan göl kenarına göz gezdirdi genç adam. Fazla ses çıkarmadan iç geçire geçire ağlıyordu ve bu düştüğü durumdan ölesiye nefret ediyordu. Harry'den ayrı olmaktan da ölesiye nefret ediyordu.
Hala inanamıyordu. Onunla böyle bir sonu olmasına,hatta bir sonu olmasına inanamıyordu.
Bazen içini öfke kaplarken bazen de özlemine karşı koyamıyordu işte. Nefret ediyordu böyle olmasından. Gerçi şu iki haftadır her şeyden nefret ediyordu.
Harry'i hala hissediyordu,hala bir umut vardı içinde. Ne güzel olurdu burada olsa Harry'si? Bir şey açıklasa, özür dilese,yalan söylese belki de. O yalana yalan olduğunu bilerek inanacak kadar özlemişti onu. Eskisi gibi sıkıca sarardı onu,başını öperdi, saçlarının kokusunu içine çeker ve burnunu tatlı tatlı kaşındırmasına izin verirdi.
Diğer tarafta sevdiği sarışın adamın iç çekişlerini duydukça daha da kahrolon adam, ağlaması duyulmasın diye elini ağzına bastırmış,biraz daha yanında kalabilsin diye sessiz olmaya çalışıyordu.
Keşke bir şey olsa,bir mucize olsa da pelerinini fırlatıp kavuşmak için her şeyini feda edebileceği kolların arasına girebilseydi. Bu mucizenin olmayacağını bilerek daha hızlı akmaya başladı gözyaşları. Kendini tutamayacağını anladığında elleri hala ağzına bastırılı halde yavaşça ve sessizce kalktı oturduğu yerden.
Son bir kez daha baktı sevdiği adama,kalbi bir kez daha paramparça olurken okula doğru ilerlemeye başladı. Her adımda daha da parçalanarak,daha da ağlayarak.
Onlar bunu haketmemişti. Bir mucize olması gerekiyordu, onları bir araya getirecek bir mucize...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
All For You ( Drarry )
Acak"Senin için Draco, yaptığım ve çektiğim bütün her şey senin için." @Tüm haklar saklıdır.