Luna’nın odasında gereğinden fazla uzun süre oyalanmadık, çünkü görünürde kayda değer bir şey bulamadık. Luna’nın bana ne diyeceğine dair en ufak bir ipucu dahi olmaması sinirlerimi bozdu, oyun mu oynuyordu bu küçük cadı?
Oradan Matt’in odasına geçtik, hemen gidip geniş yumuşak yatağına atladım. Bunun rahatlığını hiçbir yatakta bulamıyordum doğrusu; bizim öğrenci evinde de sert yataklar vardı zaten, hepsi rahatsız edici. Yatağın yaylanmasıyla birlikte kendimi arkamdaki yastığa gödüm.
Matt ise ilerideki koltuğa otururken, “Eğer ufak şakalarından birini yapıyorsa cidden elimden bir kaza çıkacak.”
Ona baktım, acaba şu yaşadıklarımı anlatsam mı diye düşünüyordum. Anlatırsam bana deli muamelesi yapabilirdi, sonrada çatlak olduğuma kanaat getirip benden ayrılabilirdi…
Sessizce oturmaya devam ederken saçmaladığımı fark etti, duyacakları her ne kadar garip olursa olsun Matt bana inanırdı, anlatmaya karar verdim. “Matt?”
“Tatlım?”
“Sana bir şey anlatmam lazım,” sözlerimi sindirsin diye yavaştan alıyordum. Bu şekilde konuşmam tabii ki ilgisini çekmişti, kafasını çevirip gözlerini gözlerime sabitledi.
“Evet?”
Ona geçen gece duyduğum sesin ve aynısını bu sabah telefonda da duyduğumdan bahsederken, gördüğüm rüyayı ve kafeteryanın yerindeki o lekeyi de anlatmayı ihmal etmedim. Sözlerim bitesiye kadar beni düşünceli düşünceli dinledi. “Alkolü fazla kaçırdığımı, uykusuz kaldığımı veya ciddi zihinsel problemler yaşadığımı düşünmüyorsun değil mi?” Ama bana bakmaya devam etti, bir cevap alamamanın hayal kırıklığıyla tekrar sordum. “Hmm? Değil mi?”
Kafasını iki yana salladı ve koltuktan kalkarak yanıma oturdu, kollarını bana sardı. “Fikrimi öğrenmek mi istiyorsun?” Kafamın tam tepesini, saçlarımın üzerini öptükten sonra bu soruyu sordu.
Başımı salladım, “Evet?” endişeliydim.
“Bence sen üşütmüşsün ama sana inandığım için bende üşütmüşüm.” Kafamı kaldırdığımda yüzündeki gülümsemeyi görebiliyordum. “Eğer cidden bir şeyler varsa üstesinden gelmende sonuna kadar yanında olacağım.” Yanağını kafama dayadı.
Bense söylediği son cümleyi anlamaya çalışıyordum; piskolojik problem yaşadığımı ve tedavi görürken yanımda olacağını mı demek istemişti yoksa cidden birisi benimle uğraşıyorsa benimle birlikte olacağını mı söylemek istemişti? Bunu ona sormadım, cevabını bilmek istediğimden emin değildim.
Öğleden sonra Matt’in kolları arasında onunla birlikte uyandım, beni bırakmamıştı. Fakat beni uyandıran şey, daha doğrusu ses gittikçe yükselmeye başladıkça sesi daha fazla duymamak için çırpınmaya başladım. Ses sanki kafamın içerisinde ‘Alinda’ diye bağırıyordu. Neden başka bir şey söylemiyordu? Ne zaman susacaktı?
Çırpınmalarımı durdurmak istercesine Matt beni daha sıkı sarmaya başladı. “Noldu Ali? Aşkım?!”
Bende çığlık atmaya başlamıştım, “Durdur şunu! Durdur! Durdur!”
“Neyi? NEYi?!” Bir şeyler yapmak için çabalıyor bunun farkındaydım, ama bir türlü beni sakinleştiremiyordu çünkü o ses hala kafatasımın içerisinde yankılanıyordu.
“SESİ!!”
Matt kollarını gevşetip yüzümü yüzüme çevirdi ve kendisine bakmam için zorladı.
“Alinda, Alinda bana bak! Hayatım aç gözlerini, gözlerini aç!” Onun Alinda demesi ile beynimin içerisindeki ses birbirine karışıyordu.
Kollarımla başımı sarıp bir nevi kafamı sesten korumaya çalışsam da yumduğum gözlerimi açıp Matt’inkilere baktım.
“O sesi mi duyuyorsun yine?”
“SEN DUYMUYOR MUSUN?!” Böylesine yüksek bir sesi nasıl olurda duymazdı? Sadece benim kafamın içerisine mi giriyordu bu ses?!
Kafamın içerisindeki sesin son bir kere Alinda diye bağırdığını duydum, daha sonrasında Matt’in yatağının içerisinde akşamüstü uyanasıya kadar ne bir başka ses duydum ne de rüya gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paranoya
ParanormalSon sınıf okumanın zorlukları altında çabalarken derslerin yanında bir de erkek arkadaş derdimin olması zaten yeterince zor, ancak başımda başka dertlerim de var. Son zamanlarda gördüğüm garip olaylar ve sürekli -ciddiyim sürekli- birisinin adımı sa...